'Hipodermik' iğneleme

Abone Ol

Suriye sınırları içerisinde bulunan tek Türk toprağı, 600 küsur yıl 7 cihana hükmetmiş büyük Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu Osman Gazi'nin dedesi Süleyman Şah'ın da mezarının bulunduğu Süleyman Şah Türbesi'ne gece yarısı operasyon yapıldı.

Kimilerine göre iyi, kimilerine göre kötü sonuçlanmış bir operasyondu bu. Doğrusuyla, yanlışıyla, yetki verip bizim adımıza karar vermeleri için devletin başına getirdiğimiz insanlar yaptı bunu. Olayın perde arkasında ne olup bittiğini de bilemeyiz.

Ancak canımızı yakan, eleştirilerin doğru diyenler için de yanlış diyenler için de en uç noktalara ulaşmış olması. Yani popüler tabirle 'kutuplaşmak...'

Genlerimizde mi var bilmiyorum ama birileri bir konuda 'ak' demişse, kesin karşısında 'kara' diyen bir cenah beliriveriyor. Değerlerimizi, kültürümüzü, geçmişimizi, geleceğimizi bir kenara bırakıp, başlıyoruz derinlemesine tartışmaya.

Sonuç: Sonuç yok... Ancak tartıştığımız ve dilimizi yorduğumuzla yetiniyoruz.

Kutuplaştığımız ve kutuplaşırken de uyutulduğumuz cabası...

Konyalının başına kötü bir şey gelip de çaresiz kaldıysa, 'Olmasaydı iyiydi amma olmuş gari nörelim' der. Bu aslında bir tevekküldür. 'Benim yapabileceğim bir şey kalmadı, Allah'a tevekkül ettik. Mevlam neylerse eyleyecek, ondan gelene her daim razıyız' demektir. Konyalı, Konyalıca tevekkül eder. Ben de Konyalıca, 'Olmasaydı iyiydi amma olmuş gari nörelim' diyorum...

Farkında olmadan, sürekli kötü şeyler topluma empoze ediliyor. Üniversite sıralarında öğretmeye çalıştıkları, öğrenmemek için uzun süre direndiğim bazı terimler şimdi kendiliğinden geliyor aklıma. Televizyon kanallarında izlediklerim, ajanslardan takip ettiklerim, gazetelerde okuduklarım 'hipodermik iğne' terimini bir anda ışıldatıyor kafamda.

Öğrenmediğimi sandığım şeyi öğrenmişim de farkında değilmişim.

Hipodermik iğne modeli ne biliyor musunuz?

Televizyonbaşta olmak üzere kitle iletişim araçları tarafından hedef kitleye (yani bize, topluma) yapmaları istenen davranışları, fikirleri, duyguları ve düşünceleri adeta bir şırıngadan damarlara enjekte edilen ilaç gibi verilmesi üzerine kafa yoran bir iletişim modeli.

Amacı ise, kişilerin akıllarını kullanmalarını engellemek. Bilinçaltı mesajlar vererek toplumların yönetimini kolaylaştırmak. Bu teoriye göre insanlar kitle iletişim araçlarında ne görüyorlarsa onu doğru bilip, onun peşinden koşuyorlar.

Bizde de iki türlü yayın organı var. O yüzden biz iki türlü düşünüyoruz. Ya muhalif yayın organlarına inanıp tamamen körü körüne muhalif düşünceyi içeren hipodermik iğneyi yiyoruz; ya da bunun tam tersini yapıyoruz.

Sözün özü, iğneyi çok sağlam yemişiz. Ne yaparsak bu hipodermik iğnenin etkisinden kurtulamıyoruz.

Bu öylesine büyük boyutlara ulaştı ki, artık kontrol edilemez hale geldi. Büyük kitleleri etki altına alabilmek için kullanılan bu yöntem artık sınırlarını da haddini de aştı.

Ama biz halen farkında değiliz. Biz farkında olmadıkça, bu iğnenin tesiri de artarak devam edecek.

Aslında panzehri de elimizde. Allah yarattığı tüm insanlara vermiş bu panzehri. Akıl vermiş, fikir vermiş düşünelim diye...

Araştırmacı ve sorgulayıcı olmamızı istemiş. Araştırıp sorgulayalım ki doğru olanı bulalım. Ama hipodermik iğneyi yemiş bir toplumun fertleri olarak ne yapıyoruz? Aklı ve mantığı bir kenara bırakıp, televizyonun doğrularının peşinde koşuyoruz.

Mesnevi'den:

“Gece geçti, sabah oldu. Sen ne vakte kadar bu altın masalını yeni baştan söyleyip duracaksın?”