Asıl adı, Ebû Amr Âmir b. Füheyre et-Teymî'dir.(ö. 4/625) O, Hz. Peygamber ve Ebû Bekir'le birlikte Medine'ye hicret eden sahabedir. Hz. Peygamber henüz Dârülerkam'a çekilmeden önce Müslüman olan kölelerdendir. Bu sebeple büyük işkencelere maruz kaldı. Daha sonra Hz. Ebû Bekir tarafından satın alınıp azat edildi ve onun koyunlarının çobanlığını yaparak geçimini sağladı. Hz. Peygamber hicret sırasında Ebû Bekir'le birlikte Sevr mağarasında saklanınca Âmir sürüsünü bu mağaraya doğru sürerek onlara süt ve yiyecek götürdü. Sonra da onlarla birlikte Medine'ye gitti. Ahmed b. Hanbel'in rivayetine göre, hicret sırasında kendilerini takibe koyulan Sürâka'ya verilecek emannâmeyi yazmasını Peygamber ona emretmiş, o da bunu bir deri parçasına yazmıştı. Bu rivayetten, azatlı bir köle ve çoban olmasına rağmen, o gün için Mekke'de sayıları çok az olan okuma yazma bilenler içinde Amir'in de bulunduğu anlaşılmaktadır. Medine'de Ensar ile Muhacirler arasında Resul-i Ekrem tarafından kurulan muâhât'ta Âmir, Haris b. Evs b. Muâz 'la kardeş ilân edildi.

 

       Bedir ve Uhud savaşlarına katılan Âmir, bu savaşlarda bir at veya devesi olmadığı için yaya birliklerin saflarında olmasına rağmen büyük yararlık göstermiştir. Hicretin 4. yılında Necid'den künyesi Ebu Bera, adı Amir b. Malik olan önemli bir kişi peygamberimize gelerek kendisine İslam'ı anlatmasını istemiş peygamberimizde ona İslam'ı anlatmış fakat o ne müslüman olmuş ne de Müslümanlıktan uzak kalmıştır. Ancak o peygamberimizden birkaç sahabeyi Necidliler'e göndermesi durumunda onların Müslümanlığı kabul edebileceklerini söylemiştir. Peygamberimiz Necid halkına güvenmemesine rağmen istemeyerek de olsa yetmiş kişilik bir irşad heyetini başlarında Munzir b. Amr'ı komutan tayin ederek Necid'e gönderdi. Bu Heyette Amir b. Füheyre 'de vardı. Heyet Bi'rimaûne'ye geldiğinde tuzağa düşürüldü. Cebbar b. Sülmâ'nın attığı mızrak, henüz kırk yaşında olan Amir'in sırtından girip göğsünden çıktı. O anda Âmir, "Kazandım vallahi!" diye haykırınca öldürdüğü insanın son nefesindeki bu sözüne bir mana veremeyen Cebbar, günlerce üzerinde düşündüğü bu olayın tesiriyle daha sonra Müslüman oldu. Cebbar b. Sülmâ ve bu baskını düzenleyenlerin reisi olan Âmir b. Tufeyl, Âmir b. Füheyre'nin naaşının önce göklere yükseldiğini, daha sonra yere indiğini bizzat gördüklerini söylemişlerdir. Peygamberimiz onun şehit edilmesine çok üzülmüş onun bulunamayan cesedi için de “onu melekler defnettiler” demiştir. 

 

       Bir insanı meleklerin gömmesi garip görünebilir fakat bu insanın Resûlullah'ın ashabından ve İslam'ın öncülerinden vücudu yara ve yanıklarla doluncaya kadar işkence ve eziyetlere rağmen dininden vazgeçmeyen biri olursa bu gariplik kaybolmaz mı sizce. Ayrıca Amir'in bir köle olarak Müslümanlığı seçmesinden dolayı Kureyş kâfirleri çok öfkelenmiş ona bazen tehditlerle bazen de azat edileceğini vadederek dininden döndürmeye çalışmışlardır. Fakat o hiçbir şekilde dininden dönmemiştir. Bu durum kureyşlilerin kölelere bile söz geçiremediklerinin göstergesi olmuştur.

 

 

                                                   KAYNAK: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ