Bugün ne siyaset, ne ticaret, ne ekonomi, ne şehir, ne gündem...
İnsan bazen geçmişini özlüyor. Bir vesileyle de geçmişini yâd etme fırsatı bulabiliyor. Geçmişte yaşanan güzellikler, edinilen dostluklar, güzel arkadaşlar geliyor bazen akla. Hiç ummadığınız bir anda, hiç ummadığımız bir yerden bir kıvılcım çakıyor ve tekrar o günleri hatırlama fırsatı buluyorsunuz.
İlkokulun büyük bir bölümünü Alaeddin Tepesi'ne yakın bir yerde olan, eskilerin Altınçeşme Okulu olarak bildiği, Konya'nın bahçesi olmayan tek okulu da diyebileceğimiz Cumhuriyet İlköğretim Okulu'nda okumuştum.
Yaklaşık olarak 15-20 yıl öncesinden bahsediyorum...
Aynı sıralarda oturduğum, aynı sınıfı paylaştığım, birlikte oyunlar oynadığım bazen de kavgalar ettiğim arkadaşlarımı su misali akıp giden zaman içerisinde unuttuğumu sanmıştım.
Oysa ki yanılmışım...
Birçok yönüyle eleştirdiğimiz, insanları uyuttuğunu düşündüğümüz, güveni ortadan kaldırdığına hatta özel yaşamın gizliliği ilkesini dahi ihlal ettiğine inandığımız, lüzumlu lüzumsuz birçok şeyin paylaşıldığı internet medyası bazen faydalı olabiliyormuş.
Düşünsenize uzun yıllar görüşmediğiniz arkadaşlarınız bir anda karşınıza çıkıveriyor. Belki yolda görseniz tanıyamayacaksınız ama sosyal medya aracılığı ile iletişime geçebiliyorsunuz.
Bir anda yıllar yıllar öncesine, çocukluğunuza dönüyorsunuz. Zihninizi zorluyor ve daha çok şey hatırlamaya çalışıyorsunuz.
Bazılarını hatırlayamadığınız da oluyor. Akıp giden zaman, geçmişinizden tam olarak bazı şeyleri silemese de zihniniz üzerinde bir tortu oluşturuyor. Hatırlayamadıklarınızı hatırlamak için de o tortuları silmek, yok etmek gerekiyor.
Başka bir arkadaşınız, sizin hatırlayamadığınızı hatırlatıyor ve bir anda o tortular da yok oluveriyor.
Önceki akşam ben de kendimi böylesi bir ortamda buldum bir anda...
Aradan geçen onca zamana, rüzgarın farklı yönlere sürükleyerek uzaklaştırmaya çalışmasına, hayat şartlarının getirdiği zorluklara ve biraz da kendimize inat ettik.
Geçmişe gitmeyi, yıllar öncesini yâd etmeyi başarabildik. Paylaştıkça çoğaldık.
Birkaç kişiden oluşan grup, bir anda onlarca kişinin birbirini görmese de çok iyi tanıdığı ve çok iyi anlaştığı bir sohbet ortamına dönüşüverdi.
Bugünü yaşayıp, yarına kendimizi hazırlarken, dünde kalan güzellikleri de görme fırsatı yakaladık.
Hani diyor ya Hz. Mevlana:
Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.
Biz de bir nevi düne ait şeyleri yarına aktarabilmek için kendi aramızda küçük bir sınav verdik. Güzel paylaşımlar ve tatlı bir sohbet eşliğinde geçen yılların kıymetini anladık.
Bulanmadan, donmadan aktığımızı gördük ve anladık...
Galiba biraz büyümüşüz, bunun da farkına vardık ve 'hey gidi günler hey' dedik.
Dostlarımızı hatırlatırken, dostlarımızı hatırlamamız gerektiğini de hatırlatan, bu güzel ortamı hazırlayan ve bizi bir araya getiren herkesten Allah razı olsun...
Selam ve dua ile...
Mesnevi'den:
Dostlara, sevdiklerine ulaştın mı sus, otur. O halkaya kendini yüzük taşı yapmaya kalkışma.