Dünya Gıda Günü’nde, TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, gıdadaki fiyat artışları için ‘Tarımsal potansiyeli yüksek bir Türkiye’ye yakışmıyor.’ dedi. Bu açıklama aslında içinde bütün mesajları barındırıyor. Tarım ülkesi ve tarımın her türlüsüne elverişli iklim ve toprak şartlarına sahip olan Türkiye’de gıda enflasyonunun bu kadar yüksek yaşanması toplumu feryat figan isyan eden açıklamalar yapmaya sürüklüyor. Gıda ürünleri, tarladan sofraya ulaşırken çiftçi pazarlama zincirinde yer almıyor. Sorunun kaynağı tarımın yapısal örgütlenmesinde…Bu yıl Dünya Gıda Günü, “Her yerde her insanın düzenli olarak ve yeteri kadar, besleyici gıdaya erişmesini sağlamak gerek” vurgusuyla, “Geride kimseyi bırakma” temasıyla kutlandı. “FAO’ya göre daha iyi bir dünya yolunda mesafe alınmasına rağmen pek çok kişi bu iyilikten yaralanamıyor. FAO, dünyadaki gıda ve tarımla ilgili çalışmaları organize edip geliştirerek gıda güvenliğini amaçlayan Birleşmiş Milletler Uzmanlık kuruluşlarından birisidir. Dünyada gıda arzı yeterliyken milyonlarca insan sağlıklı gıdaya ulaşamıyor, yetersiz besleniyor ve gıda güvensizliği riskine maruz kalıyor. Dünyada fakir insanların yüzde 80’i kırsal alanlarda yaşıyor ve geçimlerini tarımdan sağlıyor. Bu kesimler doğa veya insan tarafından meydana getirilen olumsuzluklardan daha çok etkileniyor. FAO verilerine göre 2021 yılında 828 milyon insan yetersiz beslenmiş ve açlık yaşamış. Yine 2021’de dünyada yaklaşık 2,3 milyar insan yani dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 30’u orta veya ciddi düzeyde gıda güvensizliği yaşamıştır.” Günümüzde gıda yardımına ihtiyaç duyan ülke sayısında da önemli artışlar yaşanmakta. “FAO’nun gıda üretimine ilişkin raporunda, dışarıdan gıda yardımına ihtiyaç duyan ülke sayısının 45’e yükseldiği belirtiliyor. Pandemi süreciyle başlayan gıda fiyatlarındaki artışlar, Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte artarak devam etti. Rusya-Ukrayna savaşının etkilediği ekonomik krizin, Tahıl Koridoru Anlaşması ve diğer ülkelerin gayretleriyle azaltılması öngörülüyor. Fakat FAO’nun açıkladığı Dünya Gıda Endeksi verilerine göre aylık bazda son dönemde azalma söz konusu olsa da, uluslararası piyasalarda özellikle doğal gaz ve petrol gibi ham madde ve tarım ürünleri fiyatlarının artabileceği görülüyor. Yani kısacası gerekli tedbirleri acilen alarak, bu riskleri ülke olarak yönetmek zorundayız. Gıda enflasyonunu düşürebilmek için yapılması gerekenler aslında açık ve net olarak görülüyor. Burada öncelikli olarak yapılması gereken, tarım sektörüne özen göstererek, stratejik yapısını ön plana çıkaracak çalışmalar biran önce yapılmalı.  Son aylarda gıda enflasyonuna sebep olan en önemli etkenlerden birisi olarak tarım üretici fiyat endeksinde aşırı artışlar ön plana çıkıyor. Bu durum, tarımsal üretimdeki maliyet yüksekliğinin neticesidir. Yurtdışına büyük oranda bağımlı olduğumuz, mazot, gübre, zirai ilaç ve yem gibi girdiler tarımsal üretimde en önemli maliyet unsurlarıdır.  2022 yılıyla birlikte döviz kurlarındaki önemli artışlar bu maliyetleri de artırdı. Bu maliyet unsurlarının yanında sulama ve sulamada kullanılan elektrik fiyatlarındaki artışlar da maliyetlerin önemli bir ölçüde artmasına sebep oldu. Girdi fiyatlarında düşüş sağlanmadan üretici fiyatlarında düşüş sağlanması mümkün değildir. Girdilerin üreticilerimize makul fiyatlardan teminedilmesi tüketiciye yansıyarak gıda enflasyonun azaltılmasında önemli bir rol oynayacaktır. Gıdaya ulaşmanın, açlığı yok etmenin oldukça önemli olduğu günümüzde, gıda israfına son vermek gerekiyor. Birleşmiş Miletler Çevre Programı (UNEP) tarafından hazırlanan Gıda İsrafı Endeksi Raporu’na göre, Dünya’da üretilen gıdanın üçte biri, israf ediliyor veya kayboluyor. Gıda güvenliğini sağlamada kayıp ve israfın azaltılması da en az verimlilik kadar önemli. Büyük emek ve kaynak harcanarak üretilen her ürünün bir gramı dahi ziyan edilmeyecek kadar değerlidir. Türkiye, Akdeniz çanağında küresel ısınmadan en kötü etkilenen ülkelerin başında geliyor. Önlem alınmazsa Türkiye’nin su kaynakları hızla kuruyacak, gıda güvenliği tehlikeye girecek, insanlarımızın gıdaya ulaşması zorlaşacaktır. Sadece son 10 yılda su kullanımı üçte bir oranında arttı. Su yönetimi politikaları hızla hayata geçmeli ve mevcut sistem değiştirilmelidir. Acil olarak açık sistemlerden kapalı sulama sistemlerine geçilmeli, daha az su isteyen kurak bölgelerin ekolojisine uygun ürünlerin yetiştirilmesi teşvik edilmeli, ziraat eğitimi alanların bu konuda çalışmalar yapacakları istihdam alanları oluşturulmalıdır.  Tarım ve gıda ürünlerinin tarladan sofraya ulaşmasındaki maliyet artışında, çiftçinin ürettiğini pazarlamada yeterince yer alamaması tarımın yapısal sorunlarından birisi olan örgütlenme ile ilgili. Tarım sektörü olmadan sofralarımızda üç öğün tükettiğimiz gıdayı üretemeyiz. Bu nedenle, ülkeyi yönetenlerin tarım sektörüne daima pozitif ayrımcılıkla bakması ve imkanların bu şartlarda sunulması gerekiyor. Tarım sektörünün sorunları çözülmeli, gerekli yatırımlar yapılmalı ve desteklenmelidir. Tarladan sofraya gelecek ürünlerin maliyetleri düşürülmediğinde, insanın en doğal ve yaşamsal hakkı elinden alınmış olacak. Süt fiyatları, süt inekleri kesilmeye devam ederse daha da yükselmeye devam edecek. İyi beslenemeyen çocuklar bedensel ve zihinsel gelişimlerini yeterince tamamlayamayacaklar.  Bütün dünyayı etkisi altına alan gıda enflasyonundan zarar görmek istemiyorsak, biran önce tarımsal kalkınma planlarının hayata geçirilmesi gerekiyor. Yaşanılan bu durum Dünya Gıda Günü’nde “Her yerde her insanın düzenli olarak ve yeteri kadar, besleyici gıdaya erişmesini sağlamak gerek” vurgusunun ne anlama geldiğini de daha net bir şekilde açıklıyor.