Her yanımız kriz dolu

Abone Ol

Bundan tam 6 ay önce demiştik ki:

“Seçim kazanma yarışları için sahaya çıkıldığında Türkiye'de bir şeyler aksi gider. Bu, tecrübeyle sabit bir durumdur. Her zaman aynı senaryo işlemiştir.

Ekonomi bir anda altüst olur.

Çünkü işi gücü bir kenara bırakıp seçime odaklanılır.

Tıpkı, şimdilerde olduğu gibi...

Baharın ilk günlerini yaşadığımız ve özlediğimiz güneşin sıcak yüzünü gösterdiği bugünler, iyi şeyler yapabilmek ve gelecek için iyi adımlar atabilmek için içimize umut tohumları serpse de, seçime gitme eğilimimiz nedeniyle içimizde yeşermeye çalışan umut tohumlarını bir şekilde bastırmayı başarabiliyoruz.”

Konya esnafının tabiriyle şu an piyasa allak bullak...

Para dönmüyor...

Alışveriş neredeyse durma noktasına geldi. Ticaret hacmimiz git gide düşüyor. Piyasada para sirkülasyonunun olmaması nedeniyle vatandaş sürekli cepten yediğinden dert yanıyor.

Aynı yazı içerisinde Orhan Veli'nin:

“Cep delik, cepken delik.
Kol delik, mintan delik.
Yen delik, kaftan delik.
Kevgir misin be kardeşlik'
dizelerine atıfta bulunarak o günlere adım adım ilerlediğimizden de bahsetmiştik.

6 ay önce, dolar için psikolojik eşiğin 2.80 TL olduğu, bunun üstüne çıkmayacağı belirtiliyordu. Ancak tablo o kadar vahim bir hale geldi ki, bugün doların 3 lirayı geçtiğini gördük.

Gizliden bir ekonomik kriz ya da ekonomik krizimsi bir durumdan bahsetmek yanlış olmaz. Altının gram fiyatı 100 lirayı aşmış durumda. Genel algı, ekonomistlerde bile aynıdır. Altın fiyatı yükselirse, döviz kurlarında düşme olur.

Hani nerede?Niye döviz düşmedi. Düşmediği gibi aldı başını gidiyor...

Bu durumun izahı nedir sayın ekonomistler?Aman bir çare, valla iyiye gitmiyoruz...

Döviz kurları sürekli artış eğiliminde... Hadi diyelim bu normal. O zaman altın fiyatları neden yüksek? Bunların değeri yükseldikçe, bizim cebimizdeki paranın değeri kayboluyor. Yakında hiçbir kıymeti kalmayacak...

 

Keşke sadece ekonomiyle olsa bitse. Bir şekilde çözeriz.

Ama öyle bir durumdayız ki, hangi taşı kaldırsak altından bir kamyon sorun yumağı çıkıyor. Her yeni güne yeni şehit haberleriyle ulaşıyoruz. Tam her şey yoluna girdi, düzeliyor derken, bir de bakıyoruz ki daha beter duruma gelmişiz.

Şimdi böylesi zor bir süreçte, yeniden seçime gidiyoruz. 1 Kasım'da tekrar sandık başında olacağız.

Seçimi hangi parti kazanır. Kim iktidar, kim muktedir olur bilinmez. Hangi ilden hangi partiden kaç milletvekili çıkacağını da sandıktan alınacak olan sonuç gösterir. Kazananı ve kaybedeni ile bir seçimin daha defteri dürülür.

Gel gelelim, bu seçimin de kaybedeni diğer seçimlerde olduğu gibi vakit kaybeden, seçime odaklanan, işini gücünü aksatan, devlet kurumları iş göremez hale gelen, 'şu seçim bir olsun da bakarız' diyen Türkiye oldu, yine Türkiye olacak.