Soluk alan bir sessizlik girdi kelimelerle arama. İçeride olup bitenden kimseye haber vermeyerek ama bakıldıkça yüzümden okunan bu derdi; hangi ağrıya benzeteceğimi bilmeden usulca uzaklaştırdım gözümün önüne gelenleri. O an ne hissettim ne yaşadımsa bir yenisine daha yer kalmadı benliğimde. Bir şey yapmak istedim. “O güne dönebilseydim” dediğim bir keşkeye başkasının sürüklendiğini gördükçe un ufak oldu yüreğim olduğu yerde. Dört döndüm de engelleyemedim. Anladım ki hayat ertelenmiyor… Kendi geçmişime uzaktan baktığım o anda kaldım saatlerce. Yelkovan akrebe yetişemesin istedim. Zaman geriye aksın istedim. Geçmişe dönüp, telafisi olan bütün hataları silmek istedim. Kahrolası bir inat uğruna heba olurken kıymetler, çıkıp anlatmak istedim. Biriktirmeyin acıları; taşıyamayacağınız kadar çoğaldığında, kurtulmak istediğiniz sıkıntılarınızken hayatınızdakini çıkarıyorsunuz diyebilmek istedim. Yapmak zor, yıkmak kolayken yaşamak hor davranır insana haykırmak istedim!

Herkes suçu birbirine atarken şu soruları sordum kendime “Hatalarımızı ne kadar tanıyoruz? Yoksa onları görmezden mi geliyoruz? ‘Hatalardan ders çıkarmak’ sözünün altını ne kadar doldurabiliriz? Yapılan ufak yanlışlar, esaret zincirine bir halka daha eklerken; telafi safhasına geçmeye cesaretimiz mi yok, isteğimiz mi? Fark ettim ki, bizler olumsuzluklarla başa çıkmak yerine onlarla yaşamayı öğreniyoruz. Daha sonra da alışkanlık haline getiriyoruz. Bunun önüne geçebilmek isterdim. İnsan bazen kendine bile yetemez bilirim. O zamanlarda içimizden bir feryat yükselir, kendini duyuramadığını anladığındaysa figanın susar. Düşünün ki hayatı yoluna koymuşsunuz ama bir şeyler eksik. Fakat çözümünü bulamıyorsunuz. Sebepsiz bir iç sıkıntısı, geçmişe özlem, yaşam keşmekeşi, hangisini yaşıyorsunuz belirsiz. İşte bütün bunlar ruhu yorgun düşürür. Bir insanın hayatına uzaktan bakarak onu anlayamazsınız, bu yüzdendir ki çok az insan iç dünyasını çevresine yansıtır. Bu aşamada hepimizin tek ihtiyacı olan şey karşılıklı anlayıştır.

Bir insanın içinde sevgiye karşı güven kalmamışsa eğer; onu her şeyin düzeleceğine inandırmak zor olsa da imkânsız değildir. Sevginin üç hali vardır. Bunlar; eğer, çünkü ve rağmen sevgisidir. Birinin sizi hangisiyle sevmesini isterdiniz? Şüphesiz rağmen sevgisini tercih ederdiniz. Rağmen sevgisinin ömrü uzundur. Sonu huzurdur. Dünyanızı anlamlandırmak istiyorsanız, rağmen sevgisini deneyin. Bu sevgi bir kalbi kazanamasa da size hiçbir şey kaybettirmez emin olun. Sevmeyi sevdirir, saygıyı sürdürür. Duygularınızı yansıtmaktan kaçınmayacağınız, sevginizden çarçabuk vazgeçmeyeceğiniz, ben dilini bırakıp biz diyebileceğiniz bir geleceği umutla bekliyorum…

Yunus Emre “Maharet güzeli görebilmektir, sevmenin sırrına erebilmektir. Cihan, Alem herkes bilsin ki: En büyük ibadet sevebilmektir.” sözleriyle özetlemiş durumu. Sevmek kurtaracak bizleri…