HAZIR CEVAPLAR

Abone Ol

   Kelam ve kalem ehlinin her zaman dağarcığında anlatabileceği hazır bilgiye, komik fıkralar bilmeye ihtiyacı vardır. Bazen söylenen bir söze, anlatılan bir konuya karşı hazır bir cevabının olması, fıkrasının, darbı meselinin bulunması gerekir. Özellikle halkla iç içe bulunan çeşitli kesimlerin bazı konulara anında cevap vermeleri zorunluluğu onları türlü kitaplar okumaya, anlatma yeteneğini geliştirmeye zorlar.
     Hazır cevap olma yeteneği doğuştan gelebileceği gibi bazıları da çalışarak geliştirebilirler. Ama güzeli, her ikisini birlikte olanıdır. Çünkü böyle hazır cevap olan kimseler bu birikimlerini zamanı ve yeri geldiğinde kullandıklarında kolay kolay laf altında kalmazlar. Bu durum da onlara toplumda göreceli bir üstünlük sağlar.
     Osmanlı toplumu daha birikimli, daha aydındı. Onları dünya sıralamasında üst noktalara çıkaran bu birikimleri ve temsil yetenekleri idi. Hem siyasette hem diplomasi de hem de ilimde çağlarının en iyisi idiler. Devlet tecrübesi kazanmış olanlar, bağlı bulundukları kurallara tam uyarlar, bir devlet geleneği olması dolayısıyla kolay kolay azledilmezlerdi.   

     Devlette bu güçlü geleneğin etkisiyle çok güçlü bir hale gelmişti. Günümüzde de hazır cevap olmak önemli bir yetenektir. Sözü fazla uzatmayalım.
İsterseniz bu güzel hazır cevaplardan bir demet sunalım!

    ELİNİ BOĞAZINA BAĞLA!.
Köylünün biri, Ramazan ayında bir gün oruç tutamaz. Müftüye gider. Bir gün oruç tutmadığını, ne yapması gerektiğini sorar. Müftü “Yerine bir gün kaza et der”. Köylü “Bir gün kaza niyetiyle tutmuştum. Evde helva pişirmişler. Karım zorla elimi tutup tabağa soktu. Ben de dayanamadım, yedim” der. Müftü “Onu da başka bir gün kaza et” der. Köylü “Evet, kaza ettim. Ama o gün bir kabak tatlısı pişirmişlerdi. Kabağı çok severim. Bir lokma olsun tadayım dedim, tattım. Orucum bozuldu. Müftü sonunda sabredemez ve şöyle der:
-Öyleyse sen orucu, elini boğazına bağlayarak tut!

    BAKİ
Kanuni Sultan Süleyman'ın bir meseleden dolayı dönemin şairi Baki'yi;
“Baki bed Nef-yi ebed Bursa'ya red” diyerek Bursa'ya sürgüne göndermiş. Baki'de buna karşılık şöyle cevap vermiş:
“Öldünse ey Baki, değildir cihan Süleyman'a baki,
 Buna çarkı felek derler. Ne sen baki, ne ben baki”
      O dönemlerde cihan padişahına cevap vermeyi göze alan, kelle vermeyi de göze almalıydı. Başının üzerindeki yirmi beş santimlik fazlalığı, dilini ve kalemini tutamayan pek çok şair vermiştir.

   ŞAİR-İ AZAMIN CEVABI
      Hayatının son yıllarını Maçka Palas'ın bodrum katında bir dairede geçiren Abdülhak Hamit Tarhan bir gün kapısının önünde iskarpinlerini boyarken, oradan geçen, sonradan görme harp zengini bir komşusu alaylı alaylı:
-Ne o, demiş. Yoksa kendi ayakkabılarınızı mı boyuyorsunuz?
-Evet. Ya siz kiminkileri boyarsınız?!..

    KİM TAHİR, KİM SADIK
Sadık adındaki bir arkadaşı, Tahir'ül Mevlevi'nin yanına gelerek:
-Hocam, demiş. Şafii Mezhebine göre köpek gerçekten Tahir midir? (temiz midir)
Tahir'ul Mevlevi bu soğuk espriyi yapan arkadaşı Sadık'a:
-Köpeğin Tahir olup olmadığı konusu mezheplere göre değişir kardeşim, demiş. Ama herkesin ittifak ettiği husus, köpeğin sadık olduğudur.

    ÇATIK KAŞ
Hakkında çok dedikodu yapılan bir politika adamı, ciddiyeti suratına maske yapmış, ağır adımlarla salona girerken sordular:
-Niçin kaşlarını çatıyor böyle?
Yusuf Ziya Ortaç fısıldadı:
-Namuslu desinler diye.

    BEYİT
Süleyman Nazif, Şair Halil Nihat Bey'in pek zarif bir tarzda yaptırdığı evini ilk gördüğü zaman:
-İşte azizim, dedi, senin en güzel beytin!
(Beyt, Arapça'da 'ev' demektir.

     ÖLÜM KORKUSU İLE
Şair geçinen biri, Şair Yahya Kemal'e uzun, sıkıcı, manasız bir şiirini okur. Sonunda:
-Üstadım, ben bu şiiri müthiş bir heyecanın tesiri altında yazdım, der.
Yahya Kemal bu görüşe hak verir:
-Mutlaka sizi ölümle tehdit etmişlerdir. Yoksa yazamazdınız!

    Ağzımızdan çıkan her sözü bilip, pişirip konuşmalı... Hele söz ustası büyük insanların yanında konuşurken daha bir dikkatli olmalı! Ağzımızdan çıkanı kulağımız duymalı ki ağır sözlerin altında kalıp ezilmeyelim.

      Kadir gecenizi ve Mübarek Ramazan Bayramınızı can-ü gönülden tebrik eder, ülkemize ve insanlığa hayırlar getirmesini Cenab-ı Haktan niyaz ederim.