Bu gün Recep Çınar beyin “Koskoca- tramvayı- durduran Güvercin“  başlıklı yazısını okuyunca duygulandım, bende bu gün hayvanlarla ilgili birkaç anımı yazmak istedim. Öncelikle böyle duyarlılık gösteren Vatman kardeşimiz Taha Kal’a teşekkür ve tebriklerimi ve teşekkürlerimi belirtmek isterim. Günümüzde haberlerde oldukça rahatsız edici cinayet edici haberler duymaktayız, inşallah bundan sonra duymayız veya çok az duyarız diye temenni ediyorum.

Güvercini tramvay yolunun ortasında hareketsiz görünce koskoca tramvayı durduran Taha Kal adındaki Vatmana bu duyarlı davranışından dolayı hayvan severlerin dernekleri ve Belediye ödül vermelidir.

Canlı canlıdır, hayvanda olsa, insan da olsa ona saygı duyulmalı, eziyet edilmemelidir. Yunus Emre’nin dediği gibi Yaradılanı severim, Yaradan'dan ötürü.” Sözü hepimiz için bir yaşam felsefesi olmalıdır.

Hayvanlar bir canlıdır. Herkesin sevdiği ve sevmediği hayvanlar vardır. Mutlaka her canlı bir amaç için yaratılmış, her biri kendi dünyasında güzeldir. Hayvan sevgisi insanın ruhsal açıdan sağlıklı olduğunun işaretlerinden birisi olarak da sayılmaktadır. Çocuğun bir hayvana sahip olması; sevgiyi yaşayıp hayatında buna yer vermesine, dostluk kurmasına, sorumluluk almasına, plan- program yapabilmesine, sosyalleşmesine ve sakinleşmesine yardımcı olur. Hem hayvanların insan sevgisi ve korumasına hem de insanların hayvan sevgisine ihtiyacı vardır.

4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü olarak kabul edilmektedir. Hayvanları bir gün değil her gün korumalıyız, ancak konunun önemini hatırlamak bakımından da bu günler önemli görülmelidir.

Ben 5-6 yaşında çocukken babamla tarlaya sap taşımaya gitmiştim. Tarlada sapı yüklerken bir sap yığınının altında 4-5 tavşan yavrusu gördük, daha küçük oldukları için kaçmıyorlar, anneleri de olmayınca birbirlerinden ayrılmıyorlardı. Tavşan yavrularının bulunduğu yığını almayıp annelerinin gelmesini akşama kadar bekledik. Akşam yaklaştı anne tavşan gelmedi. Benim ısrarım üzerine tavşan yavrularını eve getirelim dedim, babam anneleri gelir onları bulur götürmeyelim dediyse de beni kırmamak için tamam yarın tekrar getirmek ve yavruları beslemek kaydıyla kabul etti 5 yavruyu eve getirdik. Tavşan yavrularına süt ve diğer bazı yiyecekler ile besledikten sonra ben yanımdan ayırmak istemediğim için yatağımın yanında bunları getirip uydum. O yıllarda biz hep yere serilen yataklarda yattığımız için tavşan yavruları gece benim yastığın altına girmişler ve ben sağa sola dönerken olacak ki bir tanesi ölmüş, sabah uyanınca onlardan bir tanesini ölmüş olarak görünce ne kadar üzülmüştüm. Babamda bana getirmeyelim tarlada kalsınlar dediği için üzüntüm kat kat artmıştı. Tavşan yavrularını sabah doyurduktan sonra tarlaya tekrar getirip bir ot yığını yaptık ve ot yığını altına koyduk, tavşanları sürekli takip ederek onları besledim. Biraz büyüdükten sonra birkaç tanesini evimizde besledik, çoğaltım. Tavşanlar sevimli oldukları kadar da maharetlidirler. Ahır, çardak ve odunluk arasında kazdıkları tüneller oldukça ilgimizi çekmekteydi. İlk defa tünel görmüştüm. Son yıllarda her seyahat edişimde bir tünelden geçsem bu yaşadığım olay aklıma gelmektedir. Hayvanların yaptıklarından biz insan olarak ders almış olsaydık herhalde birçok buluşu (icadı) biz yapmalıydık. Tavşanın toprak kazması, tüneller yapması, köstebeğin yer altı kanallar oluşturması, kuşların uçması gibi canlıların hareketlerinden faydalanmakta bir ilimdir. Her canlının hareketi, beslenmesi, yaşayışı, doğumu ve ölümünü görmekteyiz, bunlardan ibret almalı ve ders çıkarmalıyız.

Köy evlerinde kedi köpek çok evde bulunur, bizim de kedilerimiz ve köpeğimiz vardı. Hayvanlar yabancıyı bilirler ve davranışları da ona göre değişmektedir. Eğer yabancı biri ise köpekler büyük tepki verirler. Ev sahibiyle birlikte hayvanın yanına gittiğinizde köpek yabancıya da havlamaz, sessiz kalır veya farklı davranış gösterir. Yabancı kişi köpeğe bir yiyecek verirse onunla çabuk dost olur, ancak hareketleri yine de kontrol altında tutulmalıdır. Bir defasında şimdiler de doktor, o zamanlar 10 yaşlarında çocuk olan hala oğlumla köyde bizim evde köpekle oynarken köpeğe ekmek vermeye niyetlendi, hayvan yiyeceği görünce kuyruk sallıyor ve daha sevecen hale geliyordu. Bu durum hala oğlumu da sevindirdiği için birkaç defa uzatılan yiyeceği her defasında geri çekince köpek yiyeceği alabilmek için biraz ileri uzanınca hala oğlu da korkusundan telaşla elini hızla çekerken köpeğin dişi bileğini yırtıp kanatmıştı. Tabii ki beklenmeyen bu durum karşısında kanayan bileği o günün şartlarına göre kendimizce bir naylon sarıp tedavi edip kanala yüzmeye gitmiştik. Buradan çıkarılacak ders; kimseye, hayvan da olsa birine bir şey vermeye teşebbüs ettiyseniz vaz geçmeyin, vereceğinizi zamanında ve oyalamadan verin. Veren el alan elden üstündür demiş Atalarımız. Atasözünde herhangi bir şeyi başkalarına verebilmek, onun faydasından vazgeçip başkaları yararına kullanabilmek insani değer olarak üstünlüğünü vurgulamaktadır. Bir şeyleri paylaşmak, yardımcı olmak insan olmanın önemli vasıflarındandır.

Sağlık ve mutluluk dileklerimle hoşça kalınız.