Genelde hiçbir kaza tek bir nedene bağlı olarak meydana gelmeyeceğinden hareketle önceki yazımızda çalışan-iş yeri koşulları-gözetimci/nezaretçi/denetimci-şirket yönetiminin kazanın oluşumunda konsensüsü yada istemsiz işbirliğine değindik. Tehlike, kaza olarak geliyorum der; ancak bunu duyan bir kulak, gören bir göz ve akleden bir beyin ve hisseden bir kalp olursa eğer…

Bu yazının mürekkebi kurumadan Bornova/İZMİR ve Nazilli/AYDIN’da iki elim iş kazası ile sarsıldık. İlki vinç devrilmesi 6 ölü;  diğeri patlama 7 ölü ve ağır yaralılar… Yine, dağılan aileler, kapanmayacak yaralar ve uzun yargılama süreçleri başladı. Tüp patlamalarına sıklıkla rastlandığından LPG’nin gaz halinde yaklaşık havadan iki kat ağır, hava içinde % 1.5-%9 oranında patlama sınırı olan zehirsiz ancak havanın yerini aldığından boğucu tesiri olan  bir gaz olduğunu ve % 1 oranında fark edilmesi için kokulandırıldığını da not edelim.

Elim iş kazaları meydana gelmeye devam ediyor. Ama devam etmemeli, bir şey yapmalı… İş kazaları genelde insan merkezlidir. Kazazede olan da önlem alacak olan da insandır.  Yani hem öznedir hem de nesne. O halde insan öncelikle emniyetsiz olan ekipman, vasıta, mahal, iş ve işlem vb. gördüğünde, hissettiğinde ne pahasına olursa olsun reddetmeli, göz yummamalıdır. Zira emniyet sıklıkla vurguladığımız gibi işin yapılmasından daha önemli ve önceliklidir; emniyet olmadığında kaza riski artar, en nihayetinde kaza vuku bulduğunda  tabiatıyla iş de yapılamaz. Hatta, ölümlü bir iş kazası olan bir firmanın bu kazadan sonra yapılan işi bırakıp yapmama kararı aldığını da gördüm.

Öyle zaman olur ki kırk yıllık erbabı farkına varamaz da hisleri kuvvetli sıradan bir insan künhüne varabilir. Ro Ro gemisine sırası geldiği halde binmeyi reddeden, kırk yıllık kaptanın farkına varamadığı yanlış yüklemeyi stabilite bilmediği halde hisseden kamyon şoförünü hatırlıyorum.

Belki çocukluğumuzdan başlayarak “evet-hayır” kelimelerini yerinde kullanabilme bilgisi-becerisi kazanmak olmalıdır eğitimimizin esaslı sonucu. Özellikle işte devamlılık-işyerine/ortama uyum adına   “Evet” dememeliyiz her şeye. İtiraf etmeliyim ki, her ne kadar mantıken uygun ve söylenmesi kolay olsa da hayatta uygulanmasının zor olduğunu kendi yaşamımda test etmiş ve kimi zaman kendimi çok eleştirmiş olduğum bir husustur.  

Bazen gözlemleriz: güvensiz hareketle iş yapanları ve bu hali hayat tarzı haline getirenleri. Bu durum bana sanki Rus ruletini andırır… kahramanlık değil bir akıl tutulması durumudur yaşanan…

Yapılan araştırmalar, çoğu zaman yanlış yerde evet diyenlerin bir vakit popüler olup  yükseltilseler de zaman içinde ağır bir bedel ödemek zorunda kalacaklarını göstermektedir.