İnsanlar neden mutlu olurlar? Günümüzde genellikle  maddi istekleri karşılandığında diyebiliriz. Ancak  marjinal de olsa bazıları için  mutluluğun anlamı oldukça farklı… Evet mutlulukları başkalarının mutluluğuna bağlı…Tıpkı benim rahmetli babaannem gibi. Birinin derdine deva oldu mu, birine bir hediye verdi mi, birinin ihtiyacını karşıladı mı değme keyfine… Bazen bizim verdiğimiz hediyeleri bile dağıtmaktan büyük mutluluk duyardı. Bugünkü konumuz, bunu yaşam biçimi haline getirmiş ve hiç tanımadığı insanlara bile böyle yaklaşanlar…

İkinci kez olunca yazmaya karar verdim. Demek ki, bir tesadüf değil! Yaşadığımız hayatın bir gerçeği. Ne mi oldu? İlkinden başlayayım. Sanırım, on yıl kadar önceydi,  Çanakkale’de bir gün doğumu vakti sahilde yürüyordum. Yanıma orta yaşların sonlarına gelmiş bir adam yaklaştı: “Affedersiniz, siz yabancısınız galiba” dedi. “Doğru,  resmi bir görev nedeniyle burada bulunuyorum” dedim.  Adam: ”Lütfen yanlış anlamayın, bir isteğiniz, ihtiyacınız var mı?” dedi. “Çok teşekkür ederim, yok” dedim. Adam bununla yetinmedi. “Eğer yine yanlış anlamazsanız sizi birlikte kahvaltı yapmaya davet ediyorum” dedi. Doğrusu çok şaşırdım ve biran ne diyeceğimi bilemedim ve kendimi toplayarak:” Olur, hay hay… zahmet olmazsa” dedim. Birlikte kahvaltı yaptık ve iyi bir dost olduk ve ben de kendisini o vakit ikamet ettiğim İstanbul’a davet ettim ve karşılıklı hal hatır sormalarımız devam etti.

İkinci kez buna benzer karakterde bir kişiyle geçtiğimiz hafta senelik iznimden dönerken Kırşehir’de karşılaştım. Bir marketin önünde arabamı park ettim, hanım ve çocukların bazı ihtiyaçları alıp çıkmalarını beklerken bir şahıs oldukça mahcup bir şekilde “Affedersiniz, sanırım uzun yoldan geliyorsunuz, eğer yanlış anlamazsanız, evim şurada. İstirahat buyurun ve birlikte ailecek kahvaltı yapalım” dedi. Ayaküstü bir süre sohbet ettikten sonra öğlene programım olduğunu belirtip nazik davetini kabul etmekle birlikte icabet edemeyeceğimi ifade ettim. Karşılıklı iletişim bilgilerimizi alıp muhabbetle ayrıldık.

Yine dikkatimi çeken üçüncü olay ise tüm medyada yer aldı. Kırıkkale’de bir şahıs bankadan çektiği parayı bir anlık dalgınlıkla  rüzgara kaptırmış ve ortalığa saçılmıştı. Meydandaki insanlar parayı toplayıp şahsa teslim etmişlerdi.

Geçen yazımda toplumun yitik vicdanından dem vurmuştum. Bu yazımda da toplumun capcanlı vicdanından bahsetmek istedim. Bu insanlar: önyargısız, menfaatsiz , sorgulamadan insanlığı ve erdemi  ayakta tutan, yaşamını böylece anlamlandıran, başkalarının dertleriyle meşgul olmayı kendilerine şiar edinmiş… işte böyle mutlu olan insanlardı. Yazımda üç il ismi geçiyor ancak her ilde bu insanlardan olduğuna inanıyorum. Bu insanlar, iyi kalplilikleriyle ve merhametleriyle  o beldenin direği olmuşlar ,  hal ve tavırlarıyla diğerlerine örnek oluyorlar. Mükemmellikten gittikçe uzaklaşan dünya, bu insanlarla çok daha yaşanılabilir hale geliyor.

Ne diyelim! Allah sayılarını artırsın.