Enflasyonun hayatımızı nasıl olumsuz etkilediğini, nasıl belirsizlik yarattığını hep birlikte yaşayarak görüyoruz. Bu etkinin görünmeyen ve orta vadede çıkabilecek sonuçları da mikro bazda gelmeye devam ediyor.
Geçtiğimiz hafta açıklanan 500 Büyük Sanayi Kuruluşu verileri her ne kadar üretimden satışlar, kârlılık, aktif büyüklükleri gibi rakamlarda saymaca bazda önemli artışa işaret etse de, bu verileri genel enflasyon göstergelerinden olan örneğin GSYİH Deflâtörü (parasal terimlerle ifade edilmiş olan bir iktisadi faktörün değerinin gerçek değere çevrilmesinde kullanılan fiyat endeksini ifade eder.) ile reel hale dönüştürdüğümüzde bazı kategorilerde artış değil azalışla karşılaşıyoruz.
İhracatımızın ve ekonomimizin en temel belirleyenlerinden olan sanayi sektörünün rekabet gücünü korumak için yeni yatırım yapması, buna kaynak bulması büyük önem taşıyor.
Enflasyon ortamı bu tür yatırımlara kaynak yaratmayı da kaynakları yönlendirmeyi de engellediği için sanayimizin orta vadede rekabet gücüne zarar veriyor. Bu nedenle enflasyonla mücadelede atılmaya başlanan doğru adımların hem hızlanması hem de çok daha kapsamlı bir mücadeleye girişilmesi ve sonuna kadar gidilmesi büyük önem taşıyor.
Vatandaş olarak en çok hissettiğimiz enflasyon beslenme, barınma ve ulaştırmadan geliyor. Bu çerçevede vatandaş olarak hissettiğimiz negatif reel faiz de çok daha yüksek seviyelerde oluşuyor, tüketim ve tasarruf davranışlarını belirlemede önemli bir paya sahip oluyor.
Para politikası faizinin ve bununla ilintili mevduat faizinin beklentileri değiştirecek seviyelerde oluşmasının rolü çok büyük. Önden koşan bir enflasyon sarmalı var, doğru yönde giden fakat geride kalan ekonomi politikası adımları var.
Yılın üçüncü çeyreğindeki enflasyon tam yüzde 25 oldu. Ama eylül oranını temmuz ve ağustosla kıyaslayıp "Enflasyon yarı yarıya düştü" diyenler çıkar mı, çıkar!
Onlara yıllık enflasyonun ABD'de nasıl yüzde 3.7 ve Euro Bölgesi'nde nasıl yüzde 5.2 olduğunu sorun! Hemen herkes eylül enflasyonu için yüzde 5'lik tahminde birleşti. Beklenen oldu ve enflasyon %5 olarak açıklandı.
Her ne kadar enflasyonda aydan aya iniş ve çıkışlar olursa da, bunlar ikinci öncelikli oranlardır ve bakılması gereken yıllık düzeydir ama olsun; bu sefer de aylık orana bakıp övünürüz. Üstelik yaz aylarında sebze ve meyve fiyatlarındaki düşüşten dolayı rakamlar aşağılara iner ve yaz enflasyonu diye de adlandırırız.
Aslında kimsenin canını sıkmak da istemiyorum ama sürekli sabırlı olması istenen bu halk daha nereye kadar sabredecek bilmiyorum. Zira okullar açıldığı günden bu yana tüm veliler büyük sıkıntı içerisinde. Yüksek rakamlarla karşılarında kocaman bir sorun olarak duran servis şirketleri de kendilerine göre haklılıklarını ortaya koymaya çalışıyorlar. Benzin fiyatlarındaki aşırı yüksekliği ve diğer masrafların artışını sebep gösterseler de rakamlar gerçekten velileri içinden çıkılmaz bir durumda bırakıyor. Diğer masrafları hiç söylemeyeceğim çünkü hepiniz birebir yaşıyorsunuz.
Öte yandan emeklilerin inşallah maşallah durumları ne olacak belli değil. Aylardır oyalanan, kandırılan sanki artık size ödenen paralar fuzuli gibi düşüncelerle hareket edilen bir görüntü var. Her dört emekliden üçünün evi olmadığı açıklandı. O zaman alınan ücretler emeklinin barınma sorununa dahi çözüm olmazken, bu oyalama taktiklerinin bir açıklaması mutlaka olacaktır.
Önümüzdeki yıl mart ayında çok şeylerin değişeceğini umuyoruz. Yerel seçimler için partiler kendi içlerinde startlarını verdiler. Fakat artık hükümet her ne kadar seçim öncesi muslukları açsa da maymun gözünü açtı diye feryat eden çok. Bugün tepkilerini ortaya koyamasalar da oy sandığında tepkilerini göstereceklerini söylüyorlar.
Önümüzdeki yıl neler olacak tam anlamıyla kestiremeyebiliriz. Fakat rakamsal anlamda neler yaşayacağımızı aşağı yukarı tahmin edebiliyoruz. Hükümetin bir an önce emeklilerle ilgili iyileştirme çalışmalarını gerçekleştirip halkın memnuniyetini yükseltecek çalışmalara imza atmalıdır. Yoksa enflasyona halkımızı ezdirmeyeceğiz cümlesi sadece havada uçuşmaya devam edecektir.