ZİYA ERCAN

Konya eski milletvekili Ziya Ercan 5 Aralık 1947 tarihinde Konya Karatay ilçesine bağlı Karadona köyünde dünyaya geldi. Aile bu köye Orta Asya’dan göç etmiş. Babasının adı Hacı Mehmet, annesinin adı Mürüvvet… Çocukluğu Konya Uluırmak semtinde geçti. Ziya Ercan bu dönemi ve sonrasını şöyle anlatıyor:

“Çocukluk dönemim Uluırmak’ta dayımın yanında geçti. Kapu Camiinin imamı Cemil Efendi vardı. Cemil Efendi 40 yaşından sonra hafız olmuş. Cemil Hocamız bağ puştalarının içinde ezber yapardı. Arkadaşlarımla birlikte Cemil Efendinin Kur’an okuyuşunu dinlerdik. Bu dinlemeler sırasında bizde Kur’an-ı Kerime karşı, hafızlığa karşı bir ilgi uyandı. Ailemin, annemin, dayılarımın da teşvikiyle hafızlığa karşı içimde bir sevgi belirdi. Yaz tatillerinde arkadaşlarımla birlikte Kur’an Kursuna giderdik. Kursa ilk kez 6- 7 yaşlarında iken Sephavan Camiine gittim. Orada Ağazade Osman Koçbeker Hocadan ders aldık, Elif Be cüzü okuduk, aynı zamanda temel dini bilgileri öğrendik. Buradan sonra hafızlık için Topal Hoca diye bilinen Mehmet Şen Efendiye gittik. Adil Küçük ile tanışıklığımız Kur’an Kursunda başladı. Aşağı yukarı aynı yörenin çocuklarıyız. Okullarda, kurslarda beraber okuduk. Daha sonra siyasette de beraber olduk.

İlkokulu Uluırmak İlkokulu’nda okudum. 27 Mayıs 1960 darbesi olduğu gün ilkokuldan mezun oldum.  İlkokula giderken yaz tatillerinde hafız mekteplerine gidiyorduk. İlkokuldan mezun olduğumda ezberde onuncu sayfasına gelmiştim. Sonra 1961 yılında İmam Hatip Okuluna başladım. O dönemde İmam Hatip Okulu mezunları üniversite imtihanına giremiyordu. Bu sebeple üniversiteye gidebilmek için 17 arkadaş Konya Erkek Lisesine bir yıl süreyle devam ettik. Bizden sonra 6 ders farkını vermek suretiyle imtihanlara girme hakkı verildi. Böylece bir yıl devam etmeden fark derslerini vererek liseden mezun olma hakkı tanınmış oldu.   

Sonra üniversite imtihanlarına girdik. Hedefimizde Siyasal Bilgiler Fakültesi veya Mülkiye’de okumak vardı. Sınav sonunda Siyasal Bilgilerin yan kolu olan Gazetecilik Bölümüne girdim ama babam ve ailem benim Konya’da okumamı istiyorlardı. Tabi hafızlık yaptığımız ve İmam Hatip Okulunu bitirdiğimiz için çevremiz Yüksek İslâm Enstitüsüne devam etmemizi istiyordu. İmkânsızlıklar sebebiyle zaten gazeteciliği okuyamadık. Yüksek İslâm Enstitüsü imtihanına girdim ve kazandım.”

Bu arada 22 Temmuz 1968 Konya olayları meydana gelir. TİP Konya’da bir miting yapacaktır. Konyalılar buna isyan ederler ve bazı yerler tahrip edilir. Aynı günün akşamı da bir deprem meydana gelir. Olayların merkezinde, içinde Ziya Ercan’ın da bulunduğu MTTB’nin alt yapısını oluşturan Yüksek Tahsil Talebe Birliği vardır.

Ziya Ercan, Yüksek İslâm Enstitüsünde okurken ney öğrenmeye ve sema yapmaya heves eder. Ney üfleme ortamı bulamaz ama kursa katılarak semayı öğrenir. Semazen olarak Mevlâna Anma Törenlerinde sema yapmaya başlar. Yurt içi ve yurt dışında çok sayıda programa semazen olarak katılır. 35 yıl boyunca sema etmeye devam eder. Fransa’da bulunan İslâmi İlimler Akademisinde okumak ve doktorasını da orada yapmak ister ama ailesi bir kız bularak evlendirir. Böylece Fransa planı gerçekleşmez.

Ziya Ercan siyasi faaliyetlere ilk adımını şöyle anlatır: “Yüksek İslâm Enstitüsü Talebe Derneğindeyken Necmettin Erbakan Hocayla temaslarımız oldu. Bizim düşünce yapımızda olduğu için 1969’da bağımsız adaylığından itibaren kendisine destek verdik. Partiler kuruldu. Biz de bu partilerin kuruluşunda yer aldık. Siyasi hayatımız bu şekilde başladı. Akıncılar Derneğinin kurulmasında, MTTB’nin kurulmasında, gençlik teşkilatlarında görev aldık. Bu gayretlerimiz sonucunda Konya’da bir altyapı oluşturduk.”

 Ziya Ercan ve bir grup arkadaşı, Hasan Hüseyin Varol Hoca Efendinin öncülüğünde Hayra Hizmet Vakfını kurarlar. Hasan Hüseyin Varol Hocayla birlikte haftalık, görüşmeleri, sohbetleri oluyordu. Bu vakıf aracılığı ile Konya’da gençlere hizmet edilir. 1973 yılında Yüksek İslâm’dan mezun olan Ziya Ercan, Afyonkarahisar 50. Yıl Lisesinde öğretmen olarak göreve başlar. Bu okulda 4 yıl görev yapan Ziya Ercan aynı zamanda dini seminerler ve konferanslar da verir ve MTTB’nin açılışını gerçekleştirir. Oradan Konya Kız Meslek Lisesine tayin edilir. Konya Kız Meslek Lisesinde de 4 yıl görev yapan Ziya Ercan bu dönemi ve sonrasını da şöyle anlatır:

“Babam köyde yalnızdı ve çiftçilik yapardı. 19 Mayıs 1980 tarihinde babam kalp krizinden vefat edince köydeki işler ortada kaldı. Bu sebeple 1983 yılında istifa edip öğretmenliği bıraktım. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra yeniden partileşme başlamıştı. Turgut Özal’da Anavatan Partisi’ni kurmuştu. Siyasi çalışmalar devam ederken ben köydeydim. Büyüklerimiz, ağabeylerimiz bu siyasi çalışmada bizi de görmek istediler. ANAP dört eğilimi birleştirdiği için bizim de Milli Selamet Partisi kanadı olarak bulunmamız noktasında bir temayül belirdi. Bizim düşüncemizdeki çoğu arkadaş siyasi yasaklıydı. Bizi de milletvekili aday listesine yazmak istediler. Turgut Özal’ı yalnız bırakmamak için kabul ettik. Benim ismim yedek listenin son kısmında idi. O günkü Milli Güvenlik Konseyi, Mehmet Keçeciler ile listedeki bazı isimlerin adaylığını veto etti. Asil adaylar silinince ilk sırada Abdullah Tenekeci Paşa, ikinci sırada da bendeniz listeye girdim. Ben köyde çalışırken partiden geldiler ve ‘sen yedekten asil listeye geçtin. Şu anda ANAP milletvekili adayısın. Çalışman lâzım’ dediler. Ben o gün köydeki işlerimi bırakıp şehre döndüm. Seçimler sonunda milletvekili seçildim. İçişleri Komisyonunda Başkan Yardımcılığı görevinde bulundum.”

Ziya Ercan o dönemde Konya için yapılan çalışmaları da şöyle anlatıyor:

“İkinci dönemde Konya’dan 8 milletvekili çıkardık. O dönemde Konya’ya kalıcı hizmetler yapıldı. Mesela altyapı olarak hâlâ o yıllarda yapılan şebekeyi kullanıyoruz. KOP projesiyle ilgili bazı etaplar o dönemde yapıldı. Kanalizasyon projesi yapıldı ve içinden bir kamyonun geçebileceği büyüklükte borular döşendi. Arıtma tesisine kadar büyük borular döşendi. Bunun yanı sıra farklı bölgelerde okullar yapıldı. Otoyol inşaatları o dönemde başladı. Barajlar, hava limanları o günlerde projelendirildi. Kendi bölgem olan Obruk civarına kadastro gelmemişti. Bu işle ilgilendik, kadastro çalışması yapıldı. O zaman Obruk’un 9 – 10 yaylası vardı. Şimdi 18 yaylası var. Yeni muhtarlıklar kuruldu. Toprak reformu yapıldı. Toprağı olmayan çiftçilere toprak dağıtımı yapıldı. Türkiye’de yeni vilayetler ve ilçeler kuruldu. Konya’da 10 kasabanın ilçe olmasına vesile olduk. 1984 yılında Büyükşehir olan Ankara, İstanbul, İzmir’den sonra 1987 yılında Türkiye çapında kurulan 6 Büyükşehir Belediyesinden biri de Konya oldu.”

O dönemde Konya için yapılan önemli bir kültür faaliyeti de Konya Türk Tasavvuf Musikisi ve Sema Topluluğu’nun kurulması idi. Ziya Ercan bu konuda da şu bilgileri veriyor:

“O dönemde Mevlâna törenlerinde icra edilen musiki ve sema bir dernek marifetiyle yapılıyordu. Bunu resmi bir topluluğa dönüştürmek istedik. Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek ile ve Cumhurbaşkanımız Turgut Özal ile görüşerek konuyu anlattık. Vehbi Koç’u bile devreye soktuk. Vehbi Koç Mevleviliği severdi. Mevlâna törenlerine de her sene gelirdi. Bir programda Ahmet Özhan’da vardı. “Vehbi Bey Cumhurbaşkanımız burada iken tasavvuf topluluğu işini bir de siz hatırlatsanız” dedik. O da Cumhurbaşkanımıza, “hem hafız, hem semazen, hem de milletvekili olan bu arkadaşımızı kırmayın Turgut Bey” dedi. O gün Konya koro kuruluşu yapıldı.”

Ziya Ercan o dönemde Konya için yapılan en büyük hizmetlerden biri olan Hacı Veyiszâde Camiinin yapımı ile ilgili de şu bilgileri veriyor:

“O dönemde Ahmet Öksüz Belediye Başkanı, Adil Küçük’de İl Başkanımız idi. İkisi beraber Ankara’ya geldiklerinde evimizde misafir ettik. Hacı Veyiszade Camiinin bulunduğu yerde İtfaiye Binası vardı. O arsayı Belediyeden almak için bankalar, büyük şirketler çok büyük paralar teklif ettiler. Ahmet Bey konuyu bize anlattı. Burası Konya’nın merkezi bir yeri, buraya cami yapalım dedik ama ANAP dört eğilimden oluşan parti olunca bazıları camiye karşı çıkabilir diye endişe ettik. Belediye Meclis Üyelerini Adil Küçük Beyin Başkanlığında bir araya getirdik. Meclis üyelerini otobüsle umreye gönderdik. Meclis üyeleri, itfaiyenin yeri Diyanet’e verilecek ve oraya cami yapılacak diye Mekke’de karar verdiler. Böylece Hacı Veyiszâde Camii yapıldı. Bu caminin yapılması konusunda o dönemdeki milletvekillerinin, İl Başkanı merhum Adil Küçük’ün, Belediye Başkanı Ahmet Öksüz’ün, Belediye Meclis Üyelerinin büyük emeği geçti.”

Ziya Ercan’dan bazı hatıralarını anlatmasını istiyoruz. Şunları anlatıyor:

“Ben milletvekiliyken siyasi yasaklar kalktı. Refah Partisinin büyük kongresi yapılacaktı. Biz de Milli Selamet kökenliydik. Erbakan Hoca bizzat beni arayarak Refah Partisine katılmamızı istedi. Ben; ‘Seçildiğim yerden başka bir yere geçmem. Bu etik olmaz, ama gönlüm sizinle. Ben zaten ANAP içinde Milli Selametçi olarak bilinirim. Ha orada resmi olmuşum, ha burada gayri resmi olmuşum, ne fark eder?’ dedim. Erbakan Hoca ‘kongreye geleceksin’ diye ısrar etti. Halil Ürün Beyde akşam aradı ve ‘yarın kongreye gideceğiz’ dedi. Böylece Erbakan Hoca’nın Genel Başkan olduğu kongreye gittik. Kongrede Tayyip Erdoğan Beyle aynı sırada oturduk ve orada tanıştık.

Milletvekili olarak yurt içi ve yurt dışına seyahatler yapardık. İran o dönemde ihtilalden yeni çıkmıştı. Humeyni rejimi hâkim olmaya başlamıştı. O sırada İran ile Türkiye arasında liderler düzeyinde sorunlar vardı. O sıkıntıları gidermek için birkaç kez İran’a gittik. Önce biz giderdik sonra da bakanlar seviyesinde görüşmeler olurdu. Onun arkasından da hükümet seviyesinde görüşmeler başlardı. İran’a gittiğimiz zaman yanımıza bir rehber verdiler. Bir Bakan Yardımcısı idi. Azerbaycan Türklerindendi, Türkçeyi ve Konya Türkçesini gayet güzel biliyordu. Türkiye’yi ve Konya’yı benden iyi biliyordu. Konya’da bir süre kalarak çeşitli işlerde çalışmış. Pek çok kişiyi tanıyordu. Anladığım kadarıyla bir ajan olarak yetiştirilmiş.

Birinci Körfez Savaşı başlamadan bir ay önce Suudi Arabistan Dostluk Derneği olarak 20 kişilik bir heyetle Suriye, Lübnan, Suudi Arabistan ve Irak’a gittik. Gezimiz bir ay sürdü. Irak’la aramızda su problemi vardı. Biz Fırat ve Dicle üzerine barajları yapınca dünya kamuoyu nezdinde bize karşı suyla ilgili bir cephe oluşturdular. Barajlarda Türkiye su tutmasın diye kamuoyu oluşturmaya çalıştılar. Bizi Birleşmiş Milletlere şikâyet ettiler. BM’in gözetiminde Bağdat’ta Su Konferansı yapıldı. Dicle ve Fırat nehirlerinde incelemeler yapıldı. Bizim seyahatimiz o toplantıya denk getirildi. İçimizde toplantıya katılacak arkadaşlar varmış. Yapılan tespitlere göre su seviyesinde 40 – 50 cm azalma olmuş. Debilerinde bir kısıtlama olmadığını heyet o gün orada tespit etti.

Bir Cumhuriyet Bayramında bizi de Çankaya Köşkündeki Kenan Evren’in resepsiyonuna davet ettiler. Başörtüsünün serbest olduğu ile ilgili bir kanun Meclisten geçmişti. Resepsiyon o günün akşamında idi. Mecliste bulunan 450 milletvekilinin içinde hanımı başörtülü olan sadece 4- 5 kişi idi. Bunlardan biri de bizim hanımdı. Resepsiyonda Turgut Özal’ın yanına gittik. Ben ‘bizim hanımın size bir maruzatı olacak’ dedim. Hanım da güzelce konuştu ve başörtüsü kanunu nedeniyle kendisine teşekkür etti. Turgut Özal’ın sağına hanım, soluna da ben durdum, omuzlarımızdan tuttu ve başörtülü olarak fotoğraf çektirdik. Eve gelince hanıma ‘bu resmi kaybederler’ dedim. Sabah Basın İlan Kurumuna gittim ama tahmin ettiğim gibi fotoğrafı yok etmişler.

Resepsiyonda Kenan Paşa kızı ile beraber salonu geziyordu. Bizim hanımın yanına geldiler. ‘Maşallah hoş geldiniz, kızım sıcakta bu şekilde sıkılmıyor musun?’ dedi. Hanım da ‘yok Paşam niye sıkılayım ki bizi bir araya getirdiğiniz için teşekkür ederiz. Görmediğimiz arkadaşlarla buluştuk, ne kadar iyi oldu’ gibi sözlerle lafa boğdu. Paşa oradan ayrıldı ama kıpkızıl kesildi.”

Turgut Özal Cumhurbaşkanı iken iftara davet ettiler. Yemekten sonra birçok kişi gitti, 20 - 25 kişi kaldık. O gece Çankaya Köşkünde cemaatle teravih namazı kıldık. İmamlığı ben yaptım, Mehmet Keçeciler müezzinlik yaptı. Namazda Özal’da vardı. Bu da ayrı bir hatıra oldu.”     

1983 – 1991 yılları arasında iki dönem milletvekilliği yapan Ziya Ercan daha sonraki yıllarda Refah Partisi ile gönül bağının devam ettiğini belirtiyor.  İmam Hatiplerin Orta Kısımlarını kapatan 4+4+4 Eğitim Sistemini getirmemesi için Mesut Yılmaz’a giderek görüşen ama bir sonuç alamayan Ziya Ercan aktif siyaseti noktaladıktan sonra sivil toplum faaliyetlerine başlar.

Bir grup arkadaşıyla Hüdai Vakfına bağlı olarak Konya’da Eğitim, Sosyal, Kültür ve Dayanışma Vakfı’nı (ESADER) kurarlar. 2008 yılında kanser hastalığından eşini kaybeden Ziya Ercan şu anda ESADER’ de çalışmalara devam etmekte ve  sağlığında ziyaret ettiği Mahmud Sami Ramazanoğlu Hoca Efendi’nin Erenköy cemaatine bağlı olarak kurulan Meram Kültür ve Hizmet Vakfı’nın Başkanlığını yapmaktadır. Topraklık’ta hafızlık hocası olan Topal Hoca (Mehmet Şen) adına yaptırılan caminin yapım işinde aktif görev yapmıştır. Toki Gödene’de inşaatı sürmekte olan Kur’an Kursu’nun yapımı ile aktif olarak ilgilenmektedir. Ayrıca Konya Sivil Toplum Platformunda 10 yıldan daha uzun süredir Başkan Yardımcılığı görevini yürütmektedir.

Ziya Ercan ile çok uzun yıllar önce başlayan dostluğumuz halen devam etmektedir. Sık sık çeşitli ortamlarda görüştüğümüz Ziya Ercan’ın hayatı görüldüğü gibi çalışmakla, koşturmakla, hizmetle geçmiştir. Kur’an okunacaktır, Ziya Ercan hazırdır. İlahi söylenecektir, Ziya Ercan hazırdır. Sohbet edilecekse, vaiz, imam veya müezzin gerekiyorsa Ziya Ercan hazırdır. Sema edilecekse de Ziya Ercan yine hazırdır. Maşallah iki elinde çok sayıda hüner barındıran Ziya Ercan bunlarla birlikte sıcak hoş sohbeti, samimiyeti ve her ortamda İslâm’a hizmeti ön planda tutan anlayışı ile çevresinde sevilip sayılan bir ağabeyimizdir. Ziya Ercan ağabeye bundan sonraki hayatında da hizmete devam etmesini diler, Allah’tan sağlık ve huzur içinde nice yıllar niyaz ederim.

SALİH SEDAT ERSÖZ 

Editör: TE Bilişim