İyisiyle kötüsüyle bir seçimi daha geride bıraktık. Vatana millete hayırlı olsun. Bundan sonra ne olacağını hep birlikte oturup bekleyeceğiz. Ama bilinen bir gerçek var ki o da Türk milletinin demokrasiden ve parlamenter sistemden vazgeçmediğini, tercihini bu yönde kullandığı.
Yeni seçimler ne gibi gelişmelere gebe olacağını, sağlık şartlarında, hastanelerin durumunda bir değişiklik olup olmayacağını zaman gösterecek. Şu anda emekliler ve çalışanlar bazı ilaçları kendisi karşılıyor.
Hastaneler deyince aklıma hastaların durumu geliyor. Babam yaklaşık bir aydır hastanede yatıyordu. İki gün oldu çıkartalı. Kan testine göre tekrar yatma durumu var.
Babam önce 3 Mayıs'ta Numune hastanesinde Üroloji doktoru Zafer Yaman'a muayene oldu. İdrarında kan gördüğü halde gerekli tetkikleri istemeden bir aspirin, bir antibiyotik bir de Etol vererek eve göndermiş. Aradan 2 gün geçmeden babamın sancıları daha çok arttı. Numune hastanesinde tekrar gitti. Üroloji doktoru şimdiye kadar nerde kaldınız diyerek babamı acil hastaneye yatırdı. Acil yoğun bakımda 5 gün diyalizde kaldı; hiç bir ürolog babamla ilgilenmedi. Nihayetinde Nefrolog Barış Bey, bu hasta benim hastam değil, hastanızı götürün dedi. Biz de bir doktor arkadaşımızın vesilesiyle Ürolog Ercüment Bey'e yönlendirildik. Yani babam 5 gün boyunca Numune'de boşu boşuna bekletildi ve hastalığı bu arada biraz daha ilerledi. Ercüment Bey, 2 gün sonra dedi ki mesaneyi açarız, neyle karşılaşacağımız meçhul, eğer biyopsiden sonra herhangi bir işlem gerekiyorsa o teçhizat bizde yok dedi ve bizi Selçuk Üniversitesi Tıp fakültesi Üroloji Servisine sevk etti. Selçuk Tıp'ta babamla Doç Dr. Kadir Ceylan ilgileniyor. İlk etapta babamın iki böbreğine de katater takarak tıkanıklığı açtı ve babamı böbrek yetmezliğinden kurtardı. Kendisinden ve ekibinden Allah azı olsun.
Maşallah hastanelerimiz dört yıldızlı otel gibi. Hizmet, hastaya ilgi, temizlik mükemmel! Günde en az 3 defa yerle paspaslanıyor, çöpler alınıyor. Her odada tuvalet, duş ve lavabo var. Hastalar ve hasta sahipleri mağdur edilmiyor. Yemekler de kaliteli, kalorili besinler veriliyor. Günde iki defa ziyaret saatleri var. Hastanede tam bir disiplin var. Her şey zamanında yapılıyor. Sabah saat 07.30'da doktorlar vizit geziyor. Hasta takibi düzenli yapılıyor.
Hastanede yatarken bazı eksiklikleri de tespit ettim. Bunlar doktorlardan ya da sağlık personelinden kaynaklanan sıkıntılar değil. Bunlardan biri uzaktan gelen hasta yakınlarının kalacak bir yerleri olmamaları ve hastane köşelerinde koltukların üzerinde geceyi geçirmeleri. İkincisi de ışın tedavisi alan hastaların istirahat edebilecek bir yerleri olmamaları.
Bunlar için ne yapılabilir? Her şeyden önce hasta konuk evleri yapılabilir. Her hastanenin bahçesine mutlaka bir hasta konuk evi yapılmalı. Işından çıkan hastalar zaten çok bitkin oluyorlar ve haddinden fazla sancı çekiyorlar. Her gün ışın tedavisi alan bir hastanın hem uzun yola gitmesi imkânsız hem de oldukça masraflı. Asgari ücretten maaş alan veya asgari ücretten emekli olan bir hastanın maddi gelirini göz önüne alacak olursak onların ne kadar mağdur olduğunu sanırım anlayabiliriz. Sağlık işlerine o kadar çok bütçe ayırıyoruz ki bu gibi sosyal hizmetleri de sağlık bütçesine dahil edilebilir.
Doktorlar ışın tedavisi alan hastalar için Umut Evi'nden bahsettiler. Ama şu bir gerçek ki Dökme suyla değirmen dönmez diye bir atasözümüz vardır. Ne kadar doğru bir söz! Ya yer vardır ya yoktur. Her hastanenin kendi bahçesinde olursa işini garantiye almış olurlar. Hastalarımız da mağdur edilmemiş olurlar.
İkincisi hasta konuk evi! Hastası ister yatar olsun ister ayakta olsun gelen hastaların ve yakınların kalabilmesi için 4 yıldızlı otel kalitesinde olmasa da normal vatandaşların kalabileceği hesaplı otellerin de yapılması gerekir. Çünkü bir hastanın tetkikleri 2-3 gün sürüyor.
Şurası unutulmamalıdır ki insana yapılan hiç bir yatırım boşa gitmez. Sağlıklı, kaliteli nesiller yetiştirebilirsek iş gücü daha yüksek olur.
Selam ve sevgilerimle!