Yunus’un “Dört kitabın mânâsı/ Lâ ilâhe illâllah” dediği gibi…

Acaba hangi kitabı okusak?…

Kâinat kitabını mı?

Tabiat kitabını mı?

İnsân kitabını mı?

Kur’ân-ı Kerim’i mi?..

***

İlk kitap, suhuflar hâlinde Hz. Âdem’e indirilmişti.

Hz. Âdem’e kelimeleri öğreten Cenâb-ı Hakk, ziraatı (ekip biçmeyi) de öğretmişti. Kaç rekât, nasıl ne şekilde namaz kılınacağını son peygamber Hz. Muhamed (S.A.V.)’e Cibril Emin vasıtasıyla tatbikatlı olarak öğretildiği gibi.

***

“Beni âlim yapan Kur’ân-ı Kerîm’dir” diyen dünyaca ünlü beyin cerrahlarımızdan Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın, Allah’ın ilk yarattığı ilmin matematik olduğunu belirterek buna, kaynak olarak Kur’an’daki 54. sûre olan Kamer’in “Şüphesiz biz, her şeyi hikmetli bir ölçüye göre yarattık” mealindeki 49. âyeti gösterdi. Ayrıca, “İsrâ, Kur’an’ın genetik sûresi olduğunu söyledi. Hekim İsmail Aydın, bakın ne diyor: “Beyin, hayal ettiğiniz her şeyi yapabilecek kapasitede yaratılmıştır. Allahû Teâlâ, öbür dünyada ilk soracağı şey “beyninizi neden kullanmadınız” olacaktır. Beyin Allah’ın bize vermiş olduğu en büyük nimettir. Beynimizi kullanalım. İnsan unutur! Beyin asla unutmaz!” (Akit Tv., Kırmızı Masa, 27 Mart 2022)

Aydın hocanın genç nesle yönelik dörtlü formülü:

“OKUYUN! YAZIN! TEKRAR EDİN! ANLATIN!”

***

Ben, genç yaşlardan itibaren okumaya başladım. Sonra okumak gibi iyi ve güzel bir alışkanlığa sahip oldum. Daha sonraları bu bende bağımlılık hâline geldi. Önce hangi kitabı buldumsa okudum. Sonra seçmeye başladım. Okudukça yazma merakım da arttı. Aldım kalemi elime başladım yazmaya. Bu yazma eylemi beni bir tutku hâlinde, dolmakalemin mürekkebi içine çektiği gibi bir sünger gibi içine çekti. Kırk iki yıldan beri yazıyorum. Anlamadığım sayfa ve paragrafları tekrar ederek ve sesli olarak okudum. Kelime ve kavramları sözlüklerden araştırarak anlamaya, kavramaya ve beynime nakşettim. Okuduğum kitapların özetini çıkararak arkadaşlarla tahlil ve müzakere de yaptık. Sonra derdimizi, öğrendiklerimizi, edindiğimiz bilgileri başladık anlatmaya…

İki seneden beri İnsan (genetik insan) kitabını okumaya, ‘İnsan Denen Meçhul’ü anlamaya çalışıyorum. Kur’an ve hadislerin yanı sıra İmam Gazâlî’nin İhyau Ulûmid-din’i bana büyük yardımcı oluyor.

***

Gözle göremediğimiz, mikroskopla dahi bilmem kaçta kaç büyütüldükten sonra ancak görebildiğimiz “Covid-19” adlı bir virüs, küresel köy hâline gelen Dünya’yı insanoğluna dar etti. Beni nasıl yakaladığını bilemediğim korona günlerimde; hep Allah’ı hatırladım. Münacatım devamlı Allah’a oldu. Bu arada Küresel Medya vasıtasıyla insanlığa; iki sene boyunca ve durmaksızın korkunç bir şekilde, değişik propaganda türlerinin de kullanıldığı bir “korku virüsü” pompalandı. İnsan, insanlar ve insanlık bu korku psikolojisiyle hop oturup hop kalktı. Şu durumda hâlâ şaşkın vaziyette. Her çeşit medya aracılığıyla daha başka korkular pompalanıyor. Korku silahını beyaz perde ve beyaz ekranda acayip kullanıyorlar. İnsan eliyle ve askerî laboratuvarda üretilen Covid-19’la emperyalist, kapitalist ve sömürüye dayalı dijital bir dünyaya doğru adım atıldı. Bunun adı Dijital Diktatörlük. Küresel Çete’nin hedef kitlesi ise; ağırlıklı olarak yaşlı, güngörmüş, tecrübe sahibi, âlim, ilim sahibi ihtiyar insanlardı. Şunu unutmayın: “Âlimden uzak kaldı mı insan tükenir.”

***

Önce “düşman!” olarak algıladığım korona virüs ile sonraları “dostane!” bir şekilde yaşamaya başladım. Bu arada korana virüsün bana bir iyiliği dokundu. Beni Kur’an’a ve tefekküre sevketti. Kendi kendime “Korona virüs neden var?” sorusunu sordum. Bu sorunun cevaplarını Kur’an-ı Kerim’i okuyup anladıkça, tefsirlere başvurdukça, mânâlarına vâkıf olmaya gayret ettikçe; gözüm ve gönlüm de açılmaya başladı. Sonunda şu kanaate vardım: Kur’ân-ı Kerîm’i defalarca inceleyerek ve anlayarak okumadıktan, muteber kaynaklardan Hz. Peygamber’in hayatını güzel bir şekilde anlamadıktan sonra İslamiyet’i tam mânâsıyla biliyoruz diyemeyiz. Tam anlamıyla mü’miniz de diyemeyiz.”

***

Şeytanın ayaklarının zincire vurulduğu Mübarek Ramazan-ı Şerif, Kur’an ayıdır. Nefislerin oruçla tezkiye edildiği Ramazan okyanusunda, Kur’an gemisine binip, Hz. Peygamberin rotasını takip ederek kendimizi, benliğimizi ve ruhumuzu pekâlâ değiştirebiliriz.

Bu Ramazanı fırsata çevirmeye var mısınız?

Düşünmeyin, harekete (eyleme) geçin.

İşte o zaman varsınız.

Gök ve cennet kapılarının açıldığı, rahmetler, bereketler, şifalar ve saadetler saçıldığı Ramazan-ı Şerifiniz mübarek olsun.

DÜNYANIN EN BÜYÜK VE EN KÜÇÜK KİTAPLARI

“Dünyanın en büyük kitabı Tibet’tedir. Bu kitap 12 sayfadır. Her sayfasının ağırlığı 750 tondur. Sahifeler vinç, manivela ile çevrilir. 12 sahife on iki yılda okunur. Tibet rahipleri bu kitapla yetişir.

En küçük kitap ise, 2,5 santim ebadında, elle yazılan pirinç taneleri üzerinde; Fatiha, Elham ve yumurta üzerinde yazılan Yâsin gibi yazılardır.”