CUÂL b. SÜRÂKA(R.A.)

Künyesi; Cuâl b. Sürâka ed-Damrî el-Gıfârî olup, Medine’ye hicret eden ilk muhacirlerdendir.
Kaynaklarda adı Cuayl, Ciâl, Cüffâl gibi farklı şekillerde geçmektedir. Fakir olduğu için Suffe ashabı arasında yer aldı. Hz. Peygamber Benî Mustalik Gazvesi ’ne giderken Cuâl’i Medine’de yerine vekil olarak bıraktı. Zâtürrikā‘ Gazvesi dönüşünde ise onu Müslümanların sağlık ve zafer haberini Medine’ye ulaştırmakla görevlendirdi. Cuâl Benî Kurayza Gazvesi’nde bir gözünü kaybetti.

Cuâl Hz. Peygamber’e son derece bağlıydı. Onun sarsılmaz bir imana sahip olduğuna Hz. Peygamber şahadet etti. Huneyn Gazvesi’nde sonra ganimetler taksim edilirken Hz. Peygamber’in Akra‘ b. Habis ile Uyeyne b. Hısn’a 100’er deve verdiği halde Cuâl b. Sürâka ’ya hiçbir şey vermemesini izah edemeyen bir sahabe bunun sebebini Hz. Peygamber’e sormuştu. Hz. Peygamber de Akra‘ ile Uyeyne’yi İslâm’a ısındırmak için onlara fazla verdiğini, Cuâl b. Sürâka’nın ise imanına güvendiğini söylemiş, Cuâl ’in onlar gibi dünya dolusu adama bedel olduğunu belirtmişti.

Tebük Gazvesi’nde Hz. Peygamber’in bir mucizesiyle karnını doyuran üç sahabeden biri olan Cuâl ’in ne zaman ve nerede vefat ettiği bilinmemektedir.

     CÜLÂS b. SÜVEYD(R.A.)
     Cülâs b. Süveyd b. Sâmit el-Ensari künyesi ile bilinen Evs’li sahabedir.
     İlk zamanlarda Müslüman olduğunu iddia etmesine rağmen İslâmiyet’i benimsememiş ve diğer münafıklarla birlikte İslâm’ın aleyhinde bulunmuştur. Nitekim Tebük Seferi’nde (8/629) imanı zayıf bazı kimseleri, Hristiyanların çok güçlü olduğu propagandasıyla bu sefere katılmamaya ikna etti. Tebük’te nazil olan ve bu savaşa katılmayanları kınayan ayetleri kastederek, “Muhammed’in Medine’de kalan kardeşlerimiz hakkında söylediği doğru ise biz eşeklerden de beter olalım” dedi. Bu sözler üzerine üvey oğlu Umeyr b. Sa‘d ile aralarında ciddi bir tartışma geçti ve Umeyr Hz. Peygamber hakkındaki sözlerini ona bildireceğini söyledi; sonra da Resûlullah’a giderek Cülâs’ın sözlerini nakletti. Hz. Peygamber Cülâs’ı yanına çağırttı. Umeyr ’in anlattıklarına karşı bir diyeceği olup olmadığını sordu. Cülâs böyle bir söz sarf etmediğini, Umeyr ‘in yalan söylediğini iddia etti. Bunun üzerine Umeyr Cenâb-ı Hakk’a yalvararak kimin yalan söylediğine dair ayet indirmesini niyaz etti. Bir müddet sonra nazil olan ayet (et-Tevbe 9/74), münafıkların Hz. Peygamber aleyhindeki tutumlarından vazgeçerek tövbe etmelerinin kendileri için daha iyi olacağını bildirdi. Cülâs da suçunu itiraf ederek tövbe etti ve samimi bir Müslüman oldu. Ondan herhangi bir rivayetin gelmediği anlaşılmaktadır.
     Cülâs’ın kardeşi Hâris bir ara irtidad ederek Mekke’ye kaçmıştı. Sonraları yaptığına pişman olup Medine’ye döndü. Ancak yakalandığı takdirde öldürüleceği korkusuyla şehre giremediği için Medine yakınlarında bir yerde saklandı ve Cülâs’a haber göndererek Resûlullah’tan af dileyeceğini, kabul etmediği takdirde uzaklara kaçacağını bildirdi ve ondan aracı olmasını istedi. Bunun üzerine Cülâs Hz. Peygamber’den kardeşi için af diledi. Bu hadise dolayısıyla tövbe edenlerin bağışlanacağına dair Âl-i İmran süresinin 89. ayeti nazil oldu.
       Cülâs b. Süveyd’in vefat tarihi bilinmemektedir.

KAYNAK: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ