SELMÂN-ı FÂRİSİ(R.A.)

     Ebû AbdullahSelman el-Fârisî, İslâmiyet'i kabul eden İran asıllı ilk sahabedir.

Asıl adı, Mâhbe (Mâyeh) b. Bûzehmeşân (Bûzekhân, Bûzihşân, Hûşbûdân) b. Mürselân b. Yehbûzân iken müslüman olduktan sonra kendini Selman İbnü'l-İslâm diye tanıtmış, Selman el-Hayr, Selman-ı Pâk veya Selman el-Hakîm diye de anılmıştır. Mecusi dinine mensup olan babası köyünün reisi (dihkan) idi. Selman, Râmhürmüz'de doğdu ve ilk çocukluk yıllarını burada geçirdi

Küçük yaşlarda ailesiyle birlikte buradan ayrılıp Ceyy (Ceyyân, daha sonra Şehristan) diye anılan bir köye göç etti. Zengin ve itibarlı bir aileye mensup olan Selman biri Kindeli olan, diğeri vefatı sırasında başucundabulunan Bukayre isimli iki hanımla evlendi. Abdullah adlı bir oğlu ile biri İsfahan'da, diğerleri Mısır'da yaşayan üç kızından bahsedilmektedir. Oğlu Abdullah'tan torunu olan Abdurrahman dedesinin müslüman oluş kıssasını rivayet etmiştir. Mecusi âteşkedesinde kutsal ateşin sönmemesini sağlamakla görevli iken yeni bir din arayışına giren Selman ailesinin şiddetli muhalefetine rağmen Hıristiyanlığı benimsedi ve önce Dımaşk'a kaçtı, ardından Musul, Nusaybin ve Ammûriye'ye (Amorion) gitti. Ammûriye'de kendisinden Hıristiyanlık hakkında bilgi aldığı bir papaz, ölüm döşeğinde iken kendisine pek yakında Arap yarımadasında İbrahim peygamberin Hanif dini üzere gönderilecek son peygamberin geleceğini haber verdi. Onun hediye kabul etmekle beraber sadaka almayacağını, ayrıca kürek kemikleri arasında nübüvvet mührü bulunacağını söyledi. Bir Arap tüccarıyla tanışan Selman, kendisini çölden geçirmesi karşılığında sahip olduğu hayvanları ona verip kervanına katıldı. Ancak kervan Vâdilkurâ'ya ulaştığında tüccar Selman'ı bir Yahudi'ye köle olarak sattı. Ardından bu Yahudi onu Medine'de yaşayan Benî Kurayza'ya mensup bir başka Yahudi'ye (Osman b. Eşhel) sattı. Selman, Medine'yi görünce Ammûriyeli rahibin tarif ettiği şehre geldiğini anladı. Daha sonraki günlerde Hz. Peygamber'in Medine'ye doğru yola çıktığını ve Kubâ'ya geldiğini duyunca hemen oraya gitti ve rahipten öğrendiği nübüvvet alâmetlerinin kendisinde bulunduğunu görünce müslüman oldu. Azat edilmesine kadar meydana gelen Bedir ve Uhud gazvelerine katılamadı. Hendek Gazvesinden önce Resul-i Ekrem'in tavsiyesi üzerine efendisiyle anlaşıp muhtemelen İslâmî dönemin ilk mükâtebe sözleşmesini yaptı. Bedel olarak kararlaştırılan 300 hurma fidanı dikme işi Resûlullah'ın nezaretinde ashabın da yardımıyla gerçekleştirildi ve beytülmalden 40 ukıyye ödenerek Selman'ınazat edilmesi sağlandı. Hz. Peygamber, Selman ile Ebü'd-Derdâ'yı kardeş ilân etti. Selman, Hendek Gazvesi'ne ve ondan sonraki bütün savaşlara katıldı. Bu gazve sırasında bir hendek kazılmasını teklif etmesi ve hendek kazmadaki başarısı dolayısıyla Ensar ve muhacirler Selman'ı kendilerinden sayma konusunda ihtilâfa düşünce Resûlullah, “Selman bizden, Ehl-i beyt'tendir” diyerek bu tartışmaya son verdi. Resul-i Ekrem'in bu sözüne dayanan Hz. Ömer diğer Ehl-i beyt mensuplarına olduğu gibi ona da maaş bağladı; fakat Selman bu parayı sadaka olarak dağıtıp hurma liflerinden ördüğü hasırları satmak suretiyle hayatını kazanma yolunu seçti.

       Zahit bir kişiliğe sahip olan Selman-ı Fârisî, Resul-i Ekrem'in övgüsünü kazandı. İlim öğrenmeye düşkünlüğü ve sünnete bağlılığı ile mensubu bulunduğu ashab-ı Suffe arasında önemli bir yer edindi. Medâin valiliği sırasında bile mütevazı yaşayışını değiştirmediği için halkın teveccühünü kazandı. Çok yer gezip farklı tecrübeler elde etmesi sonucu geniş birikime sahip olan Selman'ınTâif 'in fethi sırasında mancınık ve debbâbe kullanılmasını tavsiye ettiği ve bunların yapımını bizzat gerçekleştirdiği belirtilmektedir. Irak bölgesindeki fetihler başlayıncaya kadar Medine'de yaşadı. Hz. Ömer'in halifeliği zamanında İsfahan'a döndü. Kādisiye Savaşı'na, Medâin, Celûlâ ve Belencer fetihlerine katıldı. Hz. Ömer'in emriyle Küfe şehrinin kuruluşu aşamasında ve daha sonra önemli katkıları oldu ve halife onu Medâin'e vali tayin etti. Hz. Osman'ın hilâfetinin sonlarına kadar valilik görevine devam eden Selman'ın bu sırada vefat ettiği belirtilmektedir. Buna göre Medâin'de 35 (656) yılı sonu veya 36 (656) yılı başlarında ölmüş olmalıdır. Onun bu tarihten önce veya daha sonra vefat ettiği de söylenmektedir. Selman'ın IV. Murad tarafından yeniden yaptırılan türbesi Bağdat yakınlarında onun kabri etrafında oluştuğu belirtilen, bugün Selmânıpâk diye bilinen kasabadadır. Remle 'de ve Mardin ilinin Nusaybin ilçesinde de birer makam türbesi bulunmaktadır.

       Selman'ın Rumca ve İbranice öğrendiği, Farslar 'ın, Romalılar 'ın, Yahudi ve Hristiyanların kutsal kitaplarını okuduğu rivayet edilmektedir. Bu sebeple onun hakkında “sâhibü'l-kitâbeyn” (Kur'an'ı ve Kitâb-ı Mukaddes'i iyi bilen) veya “önceki ve sonrakilerin ilmini öğrenmiş bitmez tükenmez bir umman” ifadeleri kullanılmıştır.

Hz. Peygamber'in saçlarını tıraş etmesi sebebiyle berberlerin piri sayılan Selman böylece fütüvvet teşkilâtının gelişmesinde önemli rol oynamış, aynı zamanda pek çok tasavvufî silsilenin içinde yer almıştır.

 

KAYNAK: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ