HZ. AİŞE (R.A): 2 

       Hz. Âişe gelişmesini, yetişmesini ve şahsiyetinin olgunlaşmasını Peygamber evinde tamamlama imkânı buldu. Çocuğu olmadı. Bununla birlikte, Araplar 'da anne ve babaların büyük erkek çocuğun adını künye olarak almaları âdeti sebebiyle bir künyesi olmadığına üzüldüğünü söyleyince, Hz. Peygamber ona kız kardeşi Esma'nın oğlu Abdullah b. Zübeyir'e nisbetle Ümmü Abdullah künyesini vermişti. Hz. Ali bir hadis rivayetinde ondan “Resûlullah'a sevgilisi”. Hz. Âişe ile Hz. Peygamber arasındaki aile bağı sevgi, anlayış ve hürmet esası üzerine kurulmuştur. Kendisine büyük yakınlık ve sevgi gösteren Hz. Peygamber ile koşu yaptığı, onun omuzuna dayanarak Mescid-i Nebevî'de mızraklarıyla savaş oyunları oynayan Habeşlileri seyrettiği ve Hz. Peygamber'e nazlanmaktan hoşlandığı bilinmektedir. Hz. Peygamber de onunla bir arada bulunmaktan, bilhassa gece seyahatlerinde kendisiyle sohbet etmekten, davetlere onunla birlikte katılmaktan hoşlanırdı. Hz. Peygamber, hanımları arasında Hz. Hatice'den sonra en çok onu sevmiş, dünyada en çok kimi sevdiği sorusuna karşılık olarak onun adını vermiş ve bu sevgisini dile getirmiştir. Hanımları içinde yalnızca Âişe ile birlikte bulunduğunda kendisine vahiy geldiğini açıklaması, onun diğer hanımlarından daha faziletli olduğunu ve Hz. Peygamber'in ona duyduğu sevginin -Zehebî'nin dediği gibi- ilâhî kaynağa dayandığını göstermektedir. Sahabeler Hz. Peygamber'e sunacakları hediyeleri onun odasında bulunduğu günlerde takdim ederlerdi. Hanımları arasında Hz. Peygamber'i en fazla kıskanan ve sevgisini kazanmak için en çok gayret sarf eden de o idi. Hz. Peygamber'in çok sevdiği ve hâtırasını daima canlı tuttuğu Hz. Hatice'yi bile kıskanır ve bu husustaki hislerini Resul-i Ekrem'e ifade etmekten çekinmezdi. Hz. Peygamber de ona Hz. Hatice'nin faziletlerini sayar, ondan çocukları olduğunu söylerdi.

     Siyasî Hayatı. Hz. Âişe, Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer'in halifeliği sırasında herhangi bir siyasî faaliyette bulunmadı. Onun her iki halife ile münasebetleri karşılıklı saygı ve anlayış içerisinde geçti. Hz. Ebû Bekir, Hz. Peygamber'in verdiği bazı arazi gelirlerini ümmehâtü'l-mü'minîn, kızı da dâhil olmak üzere, aynen vermeye devam etti. Vefatından önce çok sevdiği kızına, Bahreyn'deki bir araziyi iktâ olarak bıraktı. Ayrıca kendisinin Hz. Peygamber'in yanına defnedilmesi için ondan izin aldı. Hz. Ömer, Hz. Âişe 'ye yılda on iki bin dirhem tahsis etti. Bu miktar Hz. Peygamber'in diğer hanımlarının gelirlerinden fazla idi. Hz. Ömer kadınlarla ilgili fıkhî meselelerde daima Hz. Âişe'nin görüşünü alırdı. Bir suikast sonucu ağır yaralanınca, Hz. Peygamber'in ayakucuna defnedilmesi için, kızı Hafsa vasıtasıyla ondan izin istedi. Hz. Âişe kendisi için düşündüğü bu yere, “Ömer'i kendime tercih ederim” diyerek onun defnedilmesine izin verdi ve böylece büyük bir feragat ve kadirşinaslık örneği gösterdi. Hz. Ömer'in defnedilmesine kadar Resûlullah'a kabrini serbestçe ziyaret ederken daha sonra ziyaretlerine örtünerek devam etti.

 

İlmî Hayatı. Hz. Peygamber vefat ettiği zaman çok genç olmasına rağmen Kur'an-ı Kerîm'i ve Hz. Peygamber'in sünnetini en iyi bilen, anlayan ve muhafaza eden sahabelerin başında yer alır. O hem baba evinde, hem Peygamber'in yanında zekâsı, anlayış kabiliyeti, öğrenme arzusu, kuvvetli hâfızası, aşk ve imanı sayesinde en iyi şekilde yetişti ve başkalarına nasip olmayan bilgiler edindi. Arap dilini maharetle kullanması yanında Arap şiirini de çok iyi bilirdi. Lebîd'in birçok beyti, Kâ'b b. Mâlik'in hemen bütün kasideleri, Hassan b. Sâbit ve Abdullah b. Revâha'nın manzumeleri onun ezbere bildiği şiirler arasında yer alır. Kur'an ve hadisin anlaşılması için olduğu kadar Arap dili bakımından da şiirin önemine işaret ederek, “Çocuklarınıza şiir öğretiniz ki dilleri tatlansın” derdi.

        Hz. Âişe'nin naklettiği hadislerin muhtevaları incelendiğinde, başta Resûlullah'a peygamberliği, aile hayatı, günlük yaşayışı, savaşları, Veda haccı, vefatı ve ahlâkı olmak üzere, Cahiliye çağı tarihi, kadınlara dair hükümler, Mekke ve Medine devirlerindeki Müslümanların çeşitli faaliyetleri, ibadetler ve ibadetler tarihi, rü'yetullah, gaybın bilinmesi, kıyamet, ölüm ve ahiret hayatına dair bazı kelâmî mesele ve haberleri ihtiva ettiği görülür.

        Hz. Âişe'nin en belirgin özelliklerinden biri de İslâm dininin esaslarını anlatmak hususundaki faaliyetleridir. Hz. Peygamber'den sonra onun evi, kadın erkek, büyük küçük birçok kimsenin huzuruna gelip kendisini dinlediği, varsa sorusunu sorup cevabını aldığı bir ilim ve irfan ocağı oldu. Ashaptan bazılarının vefat etmiş olması, birçoğunun da fetihler sebebiyle muhtelif bölgelere gitmesi sonucunda Medine'de çok az sahabe kalmıştı. Hz. Âişe'nin varlığı sayesinde, “Peygamber şehri Medine” ilim merkezi olmaya devam etti. 

 

                                                                             KAYNAK: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ