Hak geldi, batıl zail oldu!

Abone Ol

Konyalı özlenen manzarayı dün yılın ilk karının düşmesi ile birlikte doya doya izledi...

Biz çıplak gözle Konya'yı seyrederken, dışarıdan da bazı kem gözler Konya'ya eleştirel bir bakış açısı geliştirmiş...

İleri geri sözler söylüyorlar. Ağzı olan konuşuyor. Algılarımızı ölçmeye çalışıyorlar...

Neymiş efendim, üniversite kampüslerinin, tıp fakültelerinin içerisinde caminin ne işi varmış!

Posta Gazetesi Yazarı Yazgülü Aldoğan bir yazı kaleme almış. Haddini aşmış, kafasına göre atıp tutmuş.

Meram Tıp Fakültesi Hastanesi'nin yakınlarında bulunan caminin orada ne işi varmış, cami yerine kütüphane yapılmalıymış...

Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rennan Pekünlü'nün yıllar önce başörtüsüyle derse girmenin yasak olduğu dönemde tutanak tutup, başörtülü öğrenciyi dersten atması olayı ve ardından kendisine verilen cezayı dile getirerek başlamış yazısına.

'Koskoca bilim insanının başörtülü öğrenci ile uğraşmaktan başka işi yok muydu?' diyenlere de kendince cevap vermiş, 'İyi de o dönemde başörtüsü yasaktı' diyerek...

'Nereden nerede, yakında üniversitede namaz kılmamak suç sayılacak' diyerek de niyetine açık bir şekilde belli etmiş.

Köşe yazısına bir de fotoğraf kullanmış. Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi yakınlarında bulunan ve hayırseverler tarafından yapılan camiyi hedef göstermiş. Bu caminin burada işi neymiş...

Geçmişten hatırlatmalar yapan hanımefendiye biz de şu hatırlatmayı yapalım, orada bulunan cami üniversite eliyle yapılmış bir cami değil. Bölgede bir ibadethaneye ihtiyaç olduğu için yıllar önce hayırseverler bir araya gelip cami yaptırmış. Meram Tıp Fakültesi Hastanesi yakınlarında olması da özellikle istenmiş ki, hem bölgedeki insanlara hem de hastaneye hizmet edebilsin. 

Yine bir hatırlatma daha, Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin de içinde bir cami var. Ayrıca Selçuk Üniversitesi Alaeddin Keykubat Kampüsü içerisinde de Konya'nın en büyük camilerinden biri mevcut. 

Namazda yüzü olmayanların camiyle ne işi olur...

Git de gör bu bahsettiğim camiler her vakit nasıl tıklım tıkış doluyor. Hatta Cuma günleri Cuma Namazı sırasında camilere sığılmayıp, avlularda namaz kılınıyor. 

Bu hanımefendinin, 'kaç üniversitede gelişmiş bir kütüphane ve gelişmiş bir laboratuvar var' sözlerine de bir değinmede bulunalım...

Konya'da bulunan nitelikli kütüphanelere eşdeğer bir kütüphane çok az şehirde mevcut. Hatta bir kısmı sadece Konya'da mevcut.

Hemen örneklendirelim, Selçuk Üniversitesi Kütüphanesi, Türkiye'nin en gelişmiş süreli yayın arşivine sahip kütüphanesi.

Sonra Konya'da Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi de bulunuyor ki, burası adeta geçmişten aldığı değerleri geleceğe yansıtıyor, geleceğe ışık tutuyor. 

Dahası...

Camiler sadece bir ibadethane değildir! Konya'daki camilerin büyük bir bölümünde kütüphane de bulunur. Hem de sadece dini kitapların bulunduğu kütüphaneler değil, ilmi çalışmaların da gerçekleştirilebileceği kütüphaneler...

Son olarak, 'Bundan 10 yıl önce bir bilim insanının hapse gireceği kimin aklına gelirdi' demişsin ya, maksat bilim adamını hapse atmak değildi.

Bu, hak ile batıl arasındaki bir mücadeleydi...

Ve 'Hak geldi, batıl zail oldu...'

Mesnevi'den:

“Yılanlar zehir saçar, acılar bizi perişan eder ama bal arıları, dağlarda kovanlarda, ağaçlarda baldan şeker ambarları doldurur.”