Hacc yolculuğu başlıyor

Abone Ol

Hac ibadeti İslam'ın beş esasından birisidir. Tüm ibadetler insanın bulunduğu yerde gerçekleşirken Hacc ibadetini yapabilmek için insanın Mekke'ye;  Kabeye, Arafat'a, Müzdelife'ye ve Mina'ya gitmesi gerekiyor.  Hem bedenen hem de ruhen orada bulunduğu gibi oranın ruhu ve iklimini de yaşaması gerekiyor. Dolayısıyla Hac hem bedeni, hem de mali bir ibadettir. Allah'a gönülden iman etmiş her Müslüman o mübarek topraklara gidebilmek için can atar, Kutsal toprakların hasreti ve özlemi ile yaşar, ne zaman oraların adı anılsa kalbindeki Kâbe yarası yeniden nükseder. Oraya gidenler ise Kabe'yi her gördüklerinde gözyaşlarına hâkim olamazlar. Acaba hangi derttir ki insanları bu yollara döker, hangi sancıdır ki yerinde durdurmayıp dağları, ovaları, ülkeleri aştırıp, türlü çile ve sıkıntılara katlanarak Hicazın Kutlu iklimine revan eder. Siz bu yazıları okurken muhtemelen biz Medine'de Mescid-i Nebevi'de Cuma Namazı kılıyor olacağız.

Hac insanın manevi hayatını yeniden gözden geçirmesini sağlayan ve manen değişim ve dönüşümün yaşandığı bir ibadettir. Hac ibadeti bir yükseliştir;  Beşeri olandan ilahi olana doğru yükselmektir, Bir arayıştır; dünyanın aldatıcılığının farkına varıp, kurtuluşun ve huzurun sahibinin Allah olduğunu,  yegâne sığınılacak limanın O'nun huzuru olduğunu öğrenmektir.  Bir diriliştir; Geçmişte işlediği tüm günahlara tövbe edip bundan sonrası hayatı için yeni bir sayfa açabilmek için bir söz vermektir, Allah'ın gösterdiği yola yönelebilmektir. Âlem-i Ervah'ta Allah'a vermiş olduğu sözün randevu yerinde olabilmektir. 

Dünya bizi esir etti. En güzel evler alabilmek için, son model arabalara binebilmek için, daha iyi şartlarda yaşayabilmek için her anımızda daha çok para kazanmayı, daha çok çalışmayı düşündük, başkalarını kıskandık, emperyalizmin insanlığa empoze ettiği daha çok tüketmek için daha çok çalışılmalı mantığına yenik düştük. Günlerimiz hep dünyalık kazanabilme arzusuyla geçti. Ruhlarımızı ihmal ettik, her çıkan yeniyi aldığımız halde ruhumuzu doyuramadık. İşte yaralı gönlümüz bir yerlere gitmek ister, daralmış olan kalpler nefes alacak bambaşka dünyalara ulaşmak ister. Huzura muhtaç olan insan ihtiyaç duyduğu rahatlamayı ve serinliği çölün ortasında bağrı yanan Mekke'de ve Medine'de bulacaktır.

Rabbimiz İbrahim (as)'a "İnsanlara haccı ilân et. Gerek yaya olarak ve gerekse uzak yolları aşarak yorgun develer üzerinde sana gelsinler." (Hacc, 27) buyurmuş ve devamındaki ayette "Kendilerine ait menfaatlere şahit olsunlar..." (Hacc, 28) buyurarak Hac ibadetinde insanın kazançlarını bizzat yaşayarak görmesini istiyor. Mahşerin dirilişini yaşayacak olan insanda diğer insanlara karşı hiç kin, düşmanlık, bencillik büyüklenme kalır mı? Kefen misali ihramı  giyerek dünya ve dünyalıklardan sıyrıldığını iddia eden insan kendisini ayrıcalıklı kılan serveti, malı mülkü ve statüsü ile övünmesi aklına gelebilir mi? İhram sadece dünyalık elbiseleri çıkarma değil kalbine yük olan, ruhunu sıkan ve yüreğine ağırlık yapan tüm dünya hırslarından da soyunmayı ifade eder. Kendisinin dışında da Müslümanların olduğu gören hacı onların dillerinden anlamasa bile gönül dili ve ruhların uzlaşmasıyla tüm dünya Müslümanları ile beraber olmanın Kâbe ve Arafat'taki insan selinde bir damla olabilmenin neşesini yaşar. Zira orada benlikler bitmiştir. Biz olabilme ruhu başlamıştır. Oradaki insan seline karışmalısın, eğer ayrı ırmak olarak akmak istersen güneşin sıcağında buharlaşır yok olursun. Ama tüm insanların ortak duasıyla "Ya Aziz! Ya Gaffar! Ya Rabbe'l-Alemin!" nidalarıyla Kabe'de Kıyamete kadar çınlayacak o sâdânı bırakmış olacaksın, Telbiyeni getireceksin. "Lebbeyk Allahümme Lebbeyk..." Buyur Allah'ım buyur ben geldim.  Sen davet ettin Davete icabet ettim. Ben geldim Sen de affınla, rahmetinle, mağfiretinle gel Ya Rabbi! diyeceksin. Tavaf'a Rabbinden kolaylık isteyerek başlayacaksın." Ya Rabbi bun bana kolay eyle" diyeceksin. Çünkü tavaf zordur. Birisi ayağına basacak, diğeri omuz vuracak, belki birileri istemeden seni itekleyecek, hepsine sabredeceksin, hiç kimse için özel tavaf alanı, kişiye özel bir hac uygulaması yoktur. Trilyonlara hükmeden bir adamla asgari ücretle geçimini zor sağlayan garip birisi İbrahim'in meydanında yani Kabe'de, Arafat'ta, Müzdelife'de, Mina'da eşit durumdadır. Herkes aynı sıkıntıya katlanacak, herkes aynı zorluklara tahammül edecek, herkes aynı çilelere göğüs gerecek ve her sıkıntıyı tatlı bir istirahata çevirecek ki tüm günahları erisin, kusurları örtülsün, aşırılıkları törpülensin, savruluşları giderilsin. Tüm bunlar Hacc'ta insanlara sunulan menfaatlerdir.  Rabbim Hacca gidebilmeyi orada ikram edilen maddi ve manevi kazançları görebilip yaşayabilmeyi nasip eylesin.