Dün Cuma namazı vaktinde Ankara Yolu Fevzi Çakmak Mahallesi'nde yer alan Karayolları Camii'nde gurur verici bir hadiseye şahit oldum. Namaz sırasında içeride bulunan cemaat duygulu anlar yaşadı, gözleri yaşardı, 'maaşallah, barekaallah' dedi. Nedir mi o hadise? Senegalli olan iki gençten biri hutbe verdi diğeri de müezzinlik yaptı. O kadar tatlı bir Türkçe ve Arapçaları vardı ki hayran olmamak elde değildi.
Meseleyi isterseniz şöyle özetleyeyim; Geçtiğimiz yıllarda Konya'nın Bosna Hersek Mahallesi'ne Uluslararası Mevlana İmam Hatip Lisesi açıldı. Burada hali hazırda 71 ülkeden gelen genç, eğitim görüyor, dinimizi öğreniyor, Türkçe'sini ilerletmeye çalışıyor. Böyle bir çalışmaya, hizmete ön ayak olanlardan, destek verenlerden, fikri ortaya atanlardan Cenab-ı Hakk bin kere razı olsun.
Düşünebiliyor musunuz, kültürünü, dilini, örfünü, ananesini, insanını tanımadığı, bilmediği bir yere geliyorlar, adaptosyon sürecini belki de binbir güçlükle aşıyorlar akabinde bu şerefli dini layıkıyla öğrenebilmek için emek sarfediyorlar. Onların hocalarını da ayrıca takdir etmek lazım. Zira işi sadece teorik olarak bırakmıyorlar, merkezdeki çeşitli camilerde de uygulamalı olarak talebelere vazife yaptırıyorlar. Esas gaye tabii ki de rıza-i ilahi. Yaratıcının rızasını kazanmak en büyük arzu. Bu ne büyük bir arzu? Allah herkese bu arzuya erişmeyi nasip etsin.
Senegallerin sesi de yanıktı. Seslerindeki yanıklık gönüllerine de vurmuş olacak ki dinleyenlerin bam teline dokundu. Cami çıkışında birçok vatandaş delikanlıları tebrik etti, muvaffakiyetler diledi. Onları görmeden seslerini dinleyen, işiten biri tam olarak onların yabancı olduğunu çıkartamaz. O derece Türkçelerini geliştirmişler. Bize de takdir etmek düşer. Allah yollarını açık etsin. Rıza-i ilahi hakkında kısa bir hikayecikle sözlerimi noktalamak isterim; Cüneyd-i Bağdadi'ye birisi gelir sorar: -İhlâsı kimden öğrendiniz? -Mekke-i Mükerreme'de harçlıksız kalmıştım. Basra'dan para bekliyordum ama gelmemişti. Saçım sakalım çok uzamıştı. Bir berbere girdim. - Peşin peşin söyliyeyim param yok, dedim - Allah rızası için saçlarımı düzeltebilir misin? Berber o anda mevki sahibi birini traş etmekteydi. Onu bırakıp bana başladı. Adam itiraz etti. Berber: - Kusura bakmayınız efendim. Sizi ücreti mukabilinde traş ediyorum. Ama bu genç Allah rızası için istedi, dedi. Berber dahasını da yaptı, bana harçlık verdi. Aradan birkaç gün geçti, beklediğim para geldi. Ona bir kese altın götürdüm. - Asla alamam. İnan Allah'ın rızası daha değerli, dedi.