Bilgi İletişim Kültür Araştırma Derneği (BİLKAD) Salı Söyleşisi gerçekleştirildi. Salı Söyleşisi’nin bu haftaki konuğu Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yasin Aktay oldu. Prof. Dr. Yasin Aktay, dinleyicilere ‘Korku ve İktidar’ konusunda bilgi verdi. İktidardakilerin kitle veya toplumlar üzerinde yönetimlerini sağlamlaştırmak için bir korku mekanizması oluşturduklarını aktaran Prof. Dr. Aktay, bu mekanizma ile iktidardakilerin güçlerini ve koltuklarını sağlamlaştırmaya çalıştıklarını söyledi. Dünyanın birçok yerinde kitleler üzerinde korku mekanizmasının oluşturulduğunu da vurgulayan Prof. Dr. Aktay, “11 Eylül hadisesi ile Hıristiyan kitleler Müslümanlardan korkutuldu. 11 Eylül hadisesi öncesinde de film ve diziler yoluyla Hıristiyan insanların Müslümanlardan korkmaları için birçok çalışma yapılmıştı. İslam bugün Müslüman olmayanlar için korkulan bir mekanizmadır. Hz. Peygamber zamanında da İslam’dan korkanlar vardı. Çünkü kendi baskın imparatorluklarını ve düzenlerini kaybetmek istemeyen kişiler İslam’dan korkmuşlar ve Müslüman olmayan insanların korkmalarını sağlamak istemişlerdi. İslam bugün de mevcut düzen ve sisteme karşı bir tehdittir. İslam zalimler, başkaları üzerinden mutlu olan ve geçinenler için bir tehdittir. Gün geçtikçe de Hıristiyanların İslam’dan korkuları ve düşmanlıkları artmaya başlıyor. Müslümanlar kendilerini diyalog ile anlatmalarını dert edinmesi gerekir. Yoksa bu imaj düzeltilemeyecektir” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de de korkutma mekanizmasının sürekli işlediğini belirten Prof. Dr. Yasin Aktay, “Türkiye’de şu an geriye gitme ve irtica korkusu oluşturulmuş durumda. İrtica aslında İslam’ın katledilmesidir. İrtica hortladı denirken aslında katledilen İslam’ın öç almasından korkuluyor. Kitlelerin korkutularak iktidar kurma yolu çok işlek bir durumdur ve sürekli de tutan bir mekanizmadır. Türkiye’de dönem dönem devlet içinde iç düşman oluşturularak kitleler istenildiği gibi yönetildi. Devletin başındakiler insanları ve kardeşleri birbiriyle savaştırarak iktidarlıklarını sağlamlaştırdı. Bu durum psikopat baba halidir. Türkiye böyle bir dönemler yaşandı. Kürt meselesinde de kitlelerin Kürt ırkından olan insanlara PKK gözüyle bakılması sağlandı. Bu şekilde insanlar çok basit bir şekilde dışlandırılması sağlandı. Devletin düşmanları ve dostları ayrıştırılmalı denilerek, devletin elden gideceği korkusu insanlara empoze edildi. Devletin kendi vatandaşından korkması çok kötü bir durumdur. Böyle bir durumda yaşanması imkânsızdır. 12 Eylül Referandumuyla böyle bir durumlardan kurtulduk. Artık devletin kendi vatandaşını fişlemesi yasak oldu” diye konuştu.
‘İNSANLARDA BAŞÖRTÜSÜ KORKUSU OLUŞTURULDU’
Türkiye’de şu an başörtüsü korkusunun oluşturulduğunu dile getiren Prof. Dr. Aktay, sözlerini şöyle tamamladı: “Bir dönem bazı gazetelerde, ‘tehlikenin farkında mısınız?’ kampanyası yapıldı. Sebep ise Cumhurbaşkanı seçimlerinde seçilecek olan kişinin eşinin başörtülü olmasıydı. Bu insanlara tehlike olarak odaklandırıldı. Laikliğin elden gideceği endişesiyle başörtülü insanların yaşam alanları sınırlandırıldı. Başörtüsünün her tarafta serbest olması ile saçı açık olan insanlar kendilerini tehdit altında hissedecekleri izlenimi uyandırıldı. Bu durum büyük bir akıl hastalığından başka bir şey değildir. Başörtülü insanlar mağdur oldular. O insanların amacı bu mağduriyetin öcünü almak değil mağduriyetin giderilmesini istiyorlar. Başörtüsünü yasaklayanlar ile din elden gidiyor korku mekanizmalarını oluşturanlar aynı kişilerdi. Yaşadığımız modern hayat bizi kaynaştırması gerekirken beraber yaşadığımız insanlarla düşman olmaya başladık. Küreselleşmeyle kültürlerin melezleşmesi beklenirken kültürlerin birbirlerine karşı kin beslemeye ve düşman olmaya başlandı.”
Ali Arslan
Editör: TE Bilişim