Yılın sonunda ekonomideki hiçlikler ve yokluklarla mücadelenin bir yeni adımı daha tamamlandı. EYT’liler beklentilerine karşılık buldular. Yaş sınırına takılanların birçoğu prim borçlarını ödemek için sigorta kurumunda kuyruklar oluştururken, askerlik borçlanması, doğum borçlanması yaparak yapılan ödemelerde bir hayli fazla. Durum böyle olunca kurumun bütçesi de oldukça kabardı.

Öte yandan esas konumuz bugün kentlerin göçleriyle ilgili açıklanan verilere gelelim. Öyle ki, büyük şehirler kontrolsüz dış göçün etkisiyle yaşanamaz hale gelmişken yerli halkın ters göçü başlatması verilerde önemli bir yeri tutmuş.

Özellikle ülkemizde nüfusun büyük çoğunluğunun asgari ücretli kesimin oluşturduğunu dikkate aldığımızda, yükselen enflasyon grafiği büyük şehirlerin yükünün taşınamaz hale gelmesine sebep olmuştur. Büyük şehirlerin genel tüketim faturalarının ağırlığı yanında, barınma sorununun içinden çıkılamaz hal alması sorunu giderek büyütmüş, dış göçlerle birlikte yaşamsal alanların sorunlu hale gelmesi de geriye göçü hızlandırmıştır.

Konya’nın dışarıdan aldığı göçün yanında, üniversitelerle birlikte eğitim göçüde belirli dönemlerde verileri değiştirmektedir. Esas olan dönemsel göçlerin değil tarımsal alanlardan yaşanan göçlerin önemli oranı kapsamasıdır. Tarımda çalışma şartları farklı olduğundan işsizlik oranı düşüktür. Türkiye’de yıllar geçtikçe kırsal kesimden kentlere emek göçü giderek artmakta bu göçle gelen emeğe yeterince istihdam sağlayacak yapısal ve sektörel gelişme sağlanamadığı için kentlerde plansız gelişme, işsizlikte ve hırsızlıkta artışlara neden olmuştur. Kırsal kesimden kentlere hızlı bir göç olmasına rağmen, gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında Türkiye’nin tarımında büyük bir nüfus istihdam edilmektedir.

Nüfus, belirli bir zamanda bir bölgede yaşayan birey sayısıdır. Bireylerin eğitimi onların niteliğini etkilerken, nüfusun niteliği de üretimi önemli derecede etkilemektedir. Nüfus hem bütün sektörler için işgücünün kaynağını oluşturmakta, hem de çeşitli sektörlerin ürettikleri mal ve hizmetlere talep oluşturmaktadır.

Son yıllarda kırsal nüfus çok büyük azalma göstermiş, bu göç kent nüfusunda büyük artışlara neden olmuştur. Üretici insanlar, kent hayatında tüketici durumuna gelmişlerdir. Tarım sektörünün ülke ekonomisindeki nispi önemi her geçen gün azalırken, hizmetler sektörünün nispi önemi ise artmıştır. Türkiye geçmişte tarımsal ürünler bakımından kendine yeten birkaç ülkeden biri iken günümüzde birçok üründe ithalatçı konumuna gelmiştir.

Anadolu’dan göç edenlerin çoğunluğu hemen hemen hepinizin haberlerde şahit olduğu bayramlarda memleketten getirilen koca koca erzak çuvalları ve bidonlarının büyükşehirlerde ne denli zor bir yaşamı sürdürdüklerini göstermektedir.

Toplumda alım gücü düşük insanların sayısı giderek artarken, temel ihtiyaçlarımız gıda fiyatlarında ki anormal rakamlar ve yükselişler, insan hayatının devam etmesi için en birincil ihtiyaç gıdaya ulaşımı zorlaştırıyor. Nasıl ki suyun değeri her geçen yıl kayıplar arttıkça anlaşılıyorsa, gelecek yıllarda da gıda konusunda daha duyarlı olmak adına yeni adımlar atılmak zorunda kalınacak. Nüfus arttıkça tüketim de o oranda artacağından, kentlerin yaşanabilir hal alması ve kontrolsüz dış göçün durdurulmadığı noktada bütün açıklanan göç verileri de yetersiz kalacaktır.