Yüksek Enflasyonun temel zararlarından bir tanesi; düşük gelirli ya da geliri olmayan geniş halk kitlelerinin yaşam kalitelerini düşürmesidir.

Eğer bir çalışanın geliri her yıl enflasyon oranında artmıyorsa, reel olarak fakirleşmenin arttığının anlamına gelmektir.

Yüksek enflasyon geliri olmayan ve tasarruflarını tüketen birinin de, tasarrufları enflasyona karşı günden güne eritir.

Düşük gelirli ya da geliri olmayan geniş halk kitlelerinin yaşam kalitelerinin düşürmesine de sebep oluşturur.

Alınan maaş gıdadaki yüksek fiyat artışına karşı doğal olarak alım gücünü koruyamayacaktır.

En önemlisi de vatandaş üzerindeki yüksek enflasyon, tasarrufları azaltırken tüketimin artması geliştirir.

Çalışanın geliri her yıl enflasyon oranında artmıyorsa, reel olarak fakirleşiliyor.

Bütün bunların nedenlerinden ötürü, bizim gibi tasarrufların düşük olduğu ülkelerde de bu durum problem oluşturduğu gibi, birçok tehlikeyi de beraberinde getirir.

Tarım ülkesi olan ülkemizde son yıllarda gerek salgın gerekse kuraklıktan dolayı gıda da zorlu bir dönemin içindeyiz.

Gıdadaki yüksek fiyatlar vatandaşlar olarak hepimizi olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor.

Zengin bir tarım potansiyelimiz olmasına rağmen, en fazla enflasyonun gıda alanında görülmesi oldukça düşündürücüdür.

Tabi ki bunun birçok nedeni vardır. Bu nedenlerin en önemlisi de tarım politikalarının yanlışları ve yansımasıdır.

Çiftçinin üretim girdilerin yüksekliği ve ürettiği ürünü değerinde satamayışından dolayı da ekimden giderek uzaklaşması da önemli bir neden oluşturuyor.

Tarımsal ürünler pahalı olduğundan tüketici olan bizler, birçok tarımsal ürünleri yeterince alamadığımızdan sağlıksız bir beslenmeyle karşı karşıya kalabiliyoruz.

Gıda alanındaki en fazla yaşanılan enflasyonun önüne geçilmesi kaçınılmaz olduğu kadar, sağlıklı beslenmemiz için de gerekli bir adım olacaktır.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Ağustos ayı enflasyon verilerine göre, tüketici fiyatlarında aylık bazda yüzde 1,21 artış olurken, yıllık enflasyon yüzde 19,25’e ulaştı.

Gıda ürünlerinde ise, aylık artış yüzde 3,18 olurken, yıllık gıda enflasyonu yüzde 29’dur.

TÜİK verileri kabul edilebilir rakamlar olmadığı gibi, vatandaşlara göre çok yüksektir.

Zaten vatandaşlar tarafından yaşanan gerçek enflasyon bunun çok üzerinde olduğu konuşuluyor.

Artık çiftçi yaşadığı bütün zorluklar ve sorunlardan dolayı da üretemiyor. Ürettiğini değerinde satamıyor. Para kazanamıyor.

Türkiye genelinde fiyatı en çok artan 20 üründen 15’nin gıda ürünlerinin oluşturuyor olması da oldukça dikkat çekicidir.

TÜİK’in verilerine göre, Ağustosta fiyatı en çok artan ürünler salatalık, kabak, limon, taze fasulye, karpuz, kuru soğan, yumurta, patlıcan, kıvırcık, sarımsak, kavun, kaşar peyniri, yeşil soğan, ayran, elmadır.

Fiyatı en çok düşen ürünler sıralamasında da ilk sırada patates, domates, üzüm, kuru fasulye gibi ürünler yer almaktadır.

Sonuçta tarımsal ürünler ve gıda alanındaki yüksek enflasyon sorunun çözülmemesi, toplum içinde bir yılgınlık ve güvensizlik duygusunu beraberinde getirir.

Yaşamaya devam ettiğimiz salgınla birlikte, ekonomiyi yönetenlerin fiyatlama alışkanlıkları da devam ettiriyor.

Bu durumdan en çok etkilenen kesimde, geliri az olan vatandaş kesimidir.

Vatandaş olarak bizlerin tarımsal ve gıda ürünlerini yüksek fiyatta almamızın önüne daha kararlı bir şekilde geçilmelidir.

Tarımsal ürünleri üreten çiftçilerin yüksek olan girdileri makul düzeylere çekilerek, ürettiği ürünlerinde değerince satılması sağlanmalıdır.

Böylelikle tarımsal ve gıda ürünlerindeki yüksek enflasyon baskısından kurtulabiliriz.

Ne dersiniz sizce de öyle yapılması gerekmez mi?