Öğrencileri öğretimin yanında gerçekten “eğitim” verebiliyor muyuz ?

Senelerce verilen eğitim, bir sınav uğruna feda mı ediliyor ?

Seneler öncesinde okuyup büyük adam olacağım, laflarını çok duyardık. Şimdi ise “Okuyoruz da ne işe yarayacak?” deniliyor. Bu cümle kısmen doğru, kısmen de yanlış. Ticarete atılmak daha bir revaçta sanki. Bir gerçek var ki herkes okumak zorunda değil, ama öyle bir gerçek de var ki herkes ticari zekaya da sahip değil. Dinamik zihinler lazım elbette. Ülkeye, geleceğimize…

Meslekler arasındaki alan farklılığı, iş portföyü, meslek kitlesi, refah düzeyi insanları farklı kalıplara sokuyor. Her mesleğin eş konumda olduğunu kabullensek nasıl olurdu? Belki o zaman herkes tıp okumak istemezdi veya hukuk. Bize cezbedici gelen icra edilen iş mi, edinilen kimlik mi? Sanki daha çok ikincisi. Algıda var bu. Erken yaşta oluşan bir güdülenme. Maddi olarak ne kadar güçlü olursan o kadar çok mutlu olursun, diye bir düşünce var. Bunun doğruluğu tartışılır. Bizim insanımızda hayali güçler olarak görülüyor hedefler. Sanki sıradan olan şeyler iyi, nadir olanlar ise imkansız gibi yoğun bir algı var. Bir şey çok fazla yapıldığında neden doğru kabul ediliyor? Sürü psikolojisi diyoruz biz buna. Sorgulamadan, yargılamadan kabullenme ve uyum gösterme süreci. Doğruluğundan emin olduğunuz bir bilgi düşünün. Ancak sizin dışınızdaki yedi kişi, diğer seçeneğin doğruluğunu savunuyor. Siz de buna bağlı olarak bildiğinizden şüphe duyarak onların yanıtının doğruluğu ihtimaline yöneliyorsunuz. Halbuki doğru olan siz’diniz. Bizim hayatımız da çoğu zaman bundan ibaret. Farklılıklar her zaman daha anlamsız ve gerçek dışı kabul ediliyor.

Şimdi gelelim koca bir nesile. Z kuşağı X kuşağından günden güne uzaklaşıyor. Fazla mı abarttık sanki dijital hayatı. Bir yanda gelişimlere ayak uydurmaya çalışan bir X kuşağı, diğer yanda ise yenilikler içerisinde boğulup kendisinden bile uzaklaşan Z kuşağı. Aslında sanal varlık. X’in yanındaki birlik, beraberlik ve aidiyetten oldukça uzak bir nesilden söz ediyoruz. Bakış açısı, yaşam tarzı, yaş uzaklıkları, hatta ekonomik imkân farklılıkları o çok duyduğumuz meşhur kavramı attı ortaya: kuşak çatışması. Bizler de şu an elimizden geldiğince bu kuşağı eğitmeye çalışıyoruz. Ülkemizin, milletimizin geleceğini inşa etmeleri adına onlara bırakıyoruz. Tabii kolay yoldan ulaşılacak hedefler açık arayla önde. Belki de biz onları buna zorluyoruz. Biz gerçekten bu çocukları eğitiyor muyuz, yoksa onların fikirlerini mi baltalıyoruz? İstek nezdinde yapılan her iş büyük bir başarı ile sonuçlanır. Onlara sığ bir çerçeveden bakmamayı öğretmeli.

 Biliyorum, hepimizin ortak çabası onların mutlu olması. O halde bırakalım, yapsınlar!..