GEMİLERİ YAKAN BÜYÜK LİDER; TARIK BİN ZIYAD
Arap tarihçileri ve coğrafyacıları bugün üzerinde İspanya ve Portekiz'in bulunduğu İber yarımadasına Endülüs ismini vermişlerdir. Bu isim, araştırmacıların birçoğuna göre o yörede yaşamış olan Berberileşmiş kabilelerden kaynaklanmaktadır. V. yy.da İber yarımadasına Fandal veya isimli kabilelerden dolayı Fandalusiya adı verilmişti. Araplar bu telaffuzu kısaltmışlar ve Endülüs olarak benimsemişlerdir.
Endülüs'ü fethetmek üzere İslâm ordusunun komutanlığına getirilen Tarık'ın kimliği hakkında tarihçiler değişik görüşler serdetmişlerdir. Bazı tarihçiler, onun Berberi olduğunu ileri sürerken, bazıları da Hemedan asıllı bir İranlı olduğunu ve Musa'nın mevlâsı olmadığını kabul ederler. Tarık b. Ziyad, ilk askerî ve siyasî başarısını Mağrib-i Aksa'da ve özellikle de Tanca'da ortaya koymuştur. Bu savaşlar sırasında çok büyük hizmetler vermiş, cesareti ve dehası ile takdir edilmiştir.
Tarihçiler, Tarık'ın sözü dinlenir, doğru, iffetli ve çok cesur olduğunu, komutanlığa getirilişinde bu özelliklerinin tesirli olduğunu kabul ederler. Bugünkü anlamda kişisel gelişim nitelikleri diyebileceğimiz şahsi özelliklerinin en üst düzeyde olduğunu görebiliyoruz. Onun bir köle olduğu da söylenmektedir. Bu hususta dikkate alınacak olursa, İslam'ın insanları kişisel yeteneklerine göre, sınıf farkı gözetmeksizin en üst görevlere getirebildiğini de müşahede edebiliriz. İslam Tarihinde bunun pek çok örneğini görmek mümkündür.
Berberi olduğu zikredilmesine rağmen, Arap dilini çok iyi bildiğini gösteren şiirler söylemiştir. Aşağıdaki beyitler onun fetih hakkında yazdığı kasideden alınmıştır:
Bindik katranlanmış gemilere,
Allah; nefislerimizi, mallarımızı ve ailemizi cennet karşılığında
bizden alır ümidiyle... Bu uğurda bir şey istersek kolaylasın bize,
Hiç aldırmayız kanlarımızın akıp gittiğine,
Şayet kavuşursak kavuşulması yüce olan şeye.
Bazı tarihçiler, onun Berberi olması hasebiyle veciz ve edebî bir şey yazamayacağını ileri sürerler. Ancak İbn Saîd'in rivayet ettiği şiir ve Ibn Başkuval'ın, «Yazılması mümkün olan her şeyi yazar.» demesi dikkate değerdir. Tarık'ın emrindeki askerlerin çoğu Berberi idi. Bunların da çoğu, Berberîler'in itaatlerini sağlamak ve isyan etme ihtimalini ortadan kaldırmak için rehin olarak Musa'ya verilenlerdi. Bu ilk sefere katılanların sayısı kaynakların çoğuna göre üç yüzü geçmiyordu. Bazı kaynakların zikrettiğine göre aralarında tabiînden şahsiyetler de bulunuyordu. Kaynaklar bu tabiî'nin Tarık'la mı yoksa daha sonra Musa'yla mı Endülüs'e geçtikleri hususunda açıklık getirmemişlerdir.
Tarık Bin Ziyad'ın Konuşması:
O gün Tarık b. Ziyad'ın askerlerine yaptığı konuşma şöyleydi:
«Askerlerim! Görüyorsunuz ki arkanızda deniz, önünüzde düşmanlar ve kaçacak hiç bir yeriniz yok. Vallahi, sabır ve sebattan başka yapacağınız bir şey de yok. Düşmanımızın bütün gücüyle üzerimize geldiği apaçık bir gerçektir. Üstelik yiyecek ve teçhizatı da boldur. Hâlbuki bizim kılıçtan başka silâhımız ve düşmanın elinden alacağımız yiyecekten başka erzakımız da yoktur.
Hiç bir şey yapmadan şu durumumuz birkaç gün devam etse kuvvetten kesiliriz. Bizden korkan düşman da halimizi görüp bize karşı cesaretlenir. Bu kötü akıbete düşmekten kendinizi koruyarak şu azgın düşmana karşı görevinizi gereğince yapınız.
Müstahkem şehirler ve güçlü düşman karşınızdadır. Ölümden korkmazsanız bu fırsatı değerlendirmek ve zafere ulaşmak mümkündür. Şunu kesinlikle biliniz ki bu savaşta ben de sizden daha fazla emniyette değilim. Yine iyi biliniz ki eğer şu zorluklara biraz sabrederseniz daha müreffeh bir hayata kavuşursunuz. En ucuz malın can olduğu bu pazara sadece sizi sürmüyor, bilâkis önce kendi canımdan başlıyorum. Canınızı düşünerek benden yüz çevirmeyiniz. Siz de benden daha fazla bir zorluğa katlanmayacaksınız. Sizin payınıza da bana düşenden fazlası düşmeyecek. Hepimiz aynı kaderi paylaşıyoruz.
Bu ülkenin güzel kızlarla dolu olduğunu duymuşsunuzdur. Burasının inci ve mercan içindeki uzun elbiselerini yerlerde sürüyen, altın tellerle dokunmuş hülleler giyen Yunan kızlarıyla dolu olduğu ve kralların saraylarında taç giyinmiş duvaklı kızların da bulunduğu haberi size gelmiştir.
Emirulmüminin Velid b. Abdülmelik, kahramanları içinden sizi seçti ve bu ülkenin krallarına akraba ve damat olmanıza rıza gösterdi Çünkü sizin savaştan korkmadığınıza, kahramanları ve süvarileri ile çekinmeden vuruşacağınıza ve sizin bu yaptığınız cihattan gayenizin İlây-ı Kelimetullah olduğuna, dolayısıyla bu uğurda sevap kazanacağınıza güveni sonsuzdur. Böylelikle İslâm dinini bu ülkeye yerleştireceğinize inanıyorum. Elde edeceğiniz ganimetin tamamını size bırakmaya söz vermiştir. Allah yardımcınız olsun. İki cihanda sizin bahadırlığınız anılacaktır.
Biliniz ki sizi davet ettiğim şeye ilk icabet eden ben olacağım ve kesinlikle bilin ki iki ordu savaşa başlayınca bizzat kendim Rodrich denilen azgına hücum edip İnşallah onu öldüreceğim. Siz de benimle birlikte saldırın. Eğer onu öldürdükten sonra ben de ölürsem sizi ondan kurtarmış olurum. Başınıza itaat edeceğiniz bir kahramanı getirmekten aciz değilsiniz. Eğer ona yetişemeden ölürsem benim bu arzumu terk etmeyin ve onun üzerine yüklenin. Onu öldürmek suretiyle bu ülkenin fethini tamamlayın. Çünkü düşman askerleri o öldükten sonra dağılırlar ve bir daha toparlanamazlar.»
Bu hitabeyle kendilerine olan güvenleri artan ve moralleri iyice yükselen Müslüman askerleri üzerlerine düşen görevi en iyi şekilde yapacaklarına söz verdiler ve savaşa girmek için sabırsızlan- maya başladılar.
Gemilerin Yakılması Meselesi:
El-Hımyerî ve diğer tarihçiler, Tarık'ın askerlerine yaptığı konuşmada, «Kaçacak yer var mı? Önünüz düşman, arkanız deniz» dediğini delil göstererek gemilerin yakıldığını ileri sürmektedirler.
Tarık, karşıya geçip de ülkenin başkentine doğru ilerlemeye başlayınca Rodrich'in büyük bir orduyla üzerine geldiğini haber almış ve Musa'dan yardım istemiştir. O da beş bin asker daha göndererek onun isteğine cevap vermiştir. Sonradan gelen kuvvetler de mutlaka aynı gemilerle taşınmıştır. Tarık'ın ordusu bundan sonra on iki bin kişiye ulaşmıştır.
Endülüs Kıyısına Varış:
Tarık, kendi ismiyle anılacak olan Cebel-i Tarık'a, 5 Recep 92 (711) pazartesi günü geçti. Ordunun tamamını aynı yerde toplandıktan sonra, önce üzerinde bulundukları dağın stratejik durumunu tetkik etti. Sonra kendilerine yapılacak ani bir saldırıya karşı tedbirli olmak için ordugâhın etrafı tahkim edildi. Bazı tarihçiler, bu tahkimata Arap surları adının verildiğini belirtiyorlar. Daha sonra Tarık, başlarında Abdülmelik b. Ebî Amir'in bulunduğu küçük bir birliği keşif için çevreye gönderdi. Bu birlik kısa bir zaman sonra el-Cezîretu'l-Hadra (Algeciras) 'nın karşısındaki kaleyi ele geçirdi. Daha sonra asıl ordu gelerek şehir merkezini hiç bir direnişle karşılaşmadan teslim aldı.
Savaşın seyri hakkında İbn-i İzari: Müslümanlar, Rodrich'in askerleri öyle şiddetli savaştılar ki her iki taraf da bu savaşın kendilerinin sonu olduğunu zannettiler.
İşte İspanya böyle büyük bir komutan ve çok güçlü bir azim ve irade sahibi cesur askerlerle fethedilmişti. Ne mutlu o komutana, ne mutlu o askerlere, ne mutlu böyle askeri olan millete!