Geç kalmışlık hissi ve kendi zamanımız

Bazen, bir şeyleri kaçırmışız gibi hissederiz. Oysa belki de henüz başlamamıştır bizim için zaman...

Abone Ol

Hayat bazen geç kaldığımız hissiyle sarar içimizi. Bir şeyleri kaçırmış, bir yerlere yetişememiş, birilerinin gerisinde kalmışız gibi… İçten içe bir telaş, bitmiş gibi hissedilen bir zaman. Ama gerçekten geç mi kaldık, yoksa başkasının saatine göre mi yaşıyoruz?
Hepimiz farklı yolları, farklı mevsimlerde yürürüz. Bir başkası güneşliyken senin üzerinde hala yağmur olabilir. Birileri çoktan varmış gibi görünürken sen yolun başında olabilirsin. Ama unutma, senin zamanın sana ait. Ve hiçbir çiçek, diğerinden daha erken açtığı için güzel değildir.


Kendi saatini bulmak
Zamanın ilerleyişine bazen yetişemeyiz. Bazen de o bizden fazla hızlı koşar. Ama insan ancak kendi ritmine döndüğünde huzur bulur. Senin saatinin tik takları, başkasınınkinden farklı olabilir. Senin baharın daha sonra gelir. Bu bir eksiklik olduğu anlamına gelmez. Belki bir tür nezakettir.
Nietzsche, “...Ve bir gün, gecikmiş bütün baharlar için çiçek açarsın,” der. Bu cümle, içimizde büyüyen sabrın ve özsaygının bir hatırlatıcısıdır. Geciktiğini düşündüğün her an aslında içsel bir hazırlığın, kendine dönüşün bir evresidir.


Kaygıların gölgeleri
Geleceği düşünmek çoğu zaman bir kaygılar zinciri gibi sarar zihni. “Ya geç kalırsam?”, “Ya herkes benden öndeyse?” diye sorarız kendimize. Ama o sorular, başkalarının çizdiği yollarda yürümeye çalışırken büyür. Oysa kendi yoluna baktığında, cevap hep aynıdır: Tam zamanında.
Kierkegaard şöyle der: “Hayat, ancak geriye bakarak anlaşılır ama ileriye bakarak yaşanır.” Bu yüzden bazen sadece yürümek gerekir. Henüz görmediğin, ama varlığına inandığın yöne doğru. Kendine nazik ol. Bu yol senin. Tempon, düşüncelerinden ve kalbinden süzülerek şekilleniyor.


İçindeki ışığı hatırla!
Geç kalmışlık hissi, başkalarının saatine baktığımızda büyür. Oysa kendi zamanına döndüğünde anlarsın: Sen hiç geç kalmadın. Sadece henüz doğru anda açılmadı kapın. Belki de içindeki çiçek, rüzgârla konuşmak için doğru fırtınayı bekliyordu.
Marcus Aurelius’un dediği gibi: “Kendine döndüğünde huzuru bulursun.” Senin yolculuğun kimseye benzemez. Ve sen, tam da bu yüzden eşsizsin.
Unutma: Hiçbir ruh geç kalmaz. Zamanı geldiğinde açar gözlerini. Kendi ışığını hatırla. Çünkü en karanlıkta bile bir kıvılcım yeter, seni sana döndürmeye.