Gazeteciliğin geçmişten günümüze değişimi ve dönüşümü hakkında önemli bilgiler veren Konya’nın duayen gazetecilerinden Nimet Dönmez, 35 yıl önce mesleğini yaparken kısıtlı imkanlar altında çalıştıklarını ama eskiden bu işe daha çok saygı duyulduğunu aktardı. Nimet Dönmez, Yenigün Gazetesi’nin sorularını yanıtlayarak Gazetecilik bölümü okuyan öğrencilerin çoğunun mezun olduktan sonra neden pişmanlık yaşadığını da açıkladı.
“ÇOK ZORLUKLAR ÇEKTİM”
Gazeteciliğe başlama serüveninizi bize anlatır mısınız?
Ben ekonomi mezunuyum. Bu alanda uzmanlığım var. Eskiden hayalim yurt dışında bulunmaktı. O zamanlar televizyonlar yeni kuruluyordu. Çok yakın aile dostlarımız vardı gazeteci olan. Bir gün eve kameralarla geldiler. Benimle sunum çekmek istediklerini söylediler. O dönem haber okumak ve yazmaktan uzaktım haliyle. İlgi alanımda da yoktu. Yine de benden bir sunum aldılar gittiler. O zamanların Hürriyet Gazetesi’nin Bölge Şefi, MEDAŞ’ın Basın Müşaviri, Konya Postası Gazetesi’nin Yazı İşleri Müdürü yanıma geldiklerinde gazetecilik kariyerim başlamış oldu. Sonrasında Türkiye’nin ilk yerel televizyonu Sun Tv’ye çıktım. Ekonomi programı yapmamı istediler. O zaman da ihracat firmasında çalışıyorum. MEDAŞ’ın Basın Müşaviri Hasan Basri Elmas, “Nimet Hanım siz ekonomistsiniz, çok da güzel şeyler yapıyorsunuz. Gazetelerimizde ekonomi sayfaları yok. Bu konuda kendinizi sorumlu hissetmelisiniz” dedi. Beni Yeni Konya Gazetesi’ne götürdü. Oraya gidince beni sorgusuz sualsiz ekonomi sayfasını yapmaya aldılar. O zamanlar gazeteler milimetrik kağıtlara çizilerek yapılırdı ve ben mizanpajı bilmiyordum. Bir arkadaşımızdan bunu da öğrendim. Bir süre sonra baktım ki; hem sayfa hazırlıyorum hem habere gidiyorum. Bir anda kendimi yoğun bir çalışma içerisinde buldum ve baktım ki gazeteci olmuşum. Mesleğimi öylesine çok sevdim ki çok heyecanlı, aktif bir meslek olduğu için alıştım. Yaptığım ekonomi sayfaları da herkesin çok hoşuna gitti. Benim üniversiteden danışman hocam, “Seni burada tutmayacağım. Kontv’nin ekibini yeniliyoruz. Bunun içinde sen de olacaksın” dedi. Oraya beni program müdürü olarak aldılar. Fakat hayatımda görmediğim mobbingi burada yaşadım. “Eşarbı omzuna koydun, kot pantolon giydin” gibi söylemler duydum ve çalışan tek bayan bendim. Çok fazla baskı gördüm. Dolayısıyla istifamı verdim ve buradan ayrıldım. Çok üzüldüm. Çünkü bir sürü çalışmalar üretip duruyordum. Ki o zamanın şartları, cihazları kısıtlıydı. Çok zorluklar çektim. Buna rağmen çok çalışıyordum. Sonrasında girdiğim, çalıştığım hiçbir yerde bu mobbingi görmedim. Ayrıca Manşet Gazetesi’nin kurucularındanım. Orada da çok güzel işler yaptık ama bir süre sonra gazete kapandı. Ben evlendikten sonra ise engelli bir çocuğum dünyaya geldi. Onunla daha iyi ilgilenebilmek için işime ara vermiştim. Gazeteciliği aşkla yapıyordum ama annelik ve evlat aşkı daha ağır bastı. Ardından beni yine gazetelerden çağırdılar. Yeniden çalıştım. Şimdi gazetelerde yazmaya çizmeye devam ediyorum.
“GAZETECİLİK AŞKIMDAN VAZGEÇMEYİ DÜŞÜNMÜYORUM”
Eski ile günümüzdeki gazetecilik mesleği arasında farklar var mı?
Gazetecilik gerçekten çok zor bir meslek. Her yere girip çıkıyorsunuz. Özellikle kadın gazetecilerimiz bugün hâlâ daha iş yerlerinde mobbinge, dışarıda ise tacize uğruyorlar. Çalışma şartları çok zor oluyor. Ama bizim dönemimizdeki gazetecilik daha zordu. O zamanlar maaşlar çok daha düşüktü. Arabamız yoktu, çoğu yere yürüyerek giderdik. İnternet yoktu, ekipman kısıtlıydı. Aşırı derecede yorucu bir dönemden geçtik. 35 yıl öncesinden bahsediyorum. O zaman şimdiki gibi imkanlar yoktu. Biz çayı fişle alırdık, öğle yemeğimiz yoktu. Küçücük masalarda daktilo ile çalışır, tasarruflu hareket ederdik. Mal değil hizmet sattığımız için maddi kısmı daha düşük oluyor. Ama benim eğitim seviyem ve yaptığım özel çalışmalardan dolayı bulunduğum kurumlarda diğer arkadaşlarımdan her zaman daha yüksek ücret aldım. Televizyonlarda da bulundum ama gazeteden hiçbir zaman vazgeçmedim. Mürekkep kokusunu hep özlerim. İşin teknik yönünü öğrenmek için bile çok çaba sarf ettim. Gazete yapılırken matbaaya gittim ve makas kullanmak için adamlardan izin istedim. Gazete çok büyük aşamalardan geçer. İşte bu koşuşturmanın içerisinde o sayfaların arasında biz de kendimizi sıkıştırarak bunca yıl devam ettik. Hâlâ daha bu aşkımdan vazgeçmeyi hiç düşünmüyorum. Meslek hayatım boyunca çok yere girip çıktım. Kadavraları görmek için ölülerin arasına bile girdim. Gazeteci dediğin cesur olur.
“ESKİDEN YAPTIĞINIZ İŞE SAYGI DUYULUYORDU”
Eskiden gazetecilik daha mı güzeldi?
Eskiden yaptığınız işe saygı duyuluyordu. Gazeteci olarak bize sürekli kapılar açılıyordu. Yıllar önce o kadar güzel iletişimler kurmuşuz ki bugün bile geçmişte serdiğimiz halıların üzerinde yürümeye devam ediyoruz. Gazetecilik; yazdığınız her kelimenin hesabını vereceğiniz bir iş. İpin ucunda gidiyorsunuz. Bazı insanlar detaycıdır. Yazdığınız her cümleden nem kapanlar var. Ya da, “Ya gazeteci değil mi kafasına göre yazarlar” diyenler de bulunuyor. Önemli olan bir gazetecinin kendisinden sonra geleceklere aydınlık yollar açması ve arkasında değerli eserler bırakmasıdır. Benim de inşallah birkaç çalışmam tamamlanacak. Arkamda güzel eserlerimi bırakacağımı düşünüyorum.
“ÖZEL SEKTÖR 10 YUMURTAYI 1 KİŞİYE TAŞITIR”
Georgetown Üniversitesi Eğitim ve İşgücü Merkezi’nin yaptığı araştırmaya göre, mezuniyet sonrası karşılaştıkları zorluklar nedeniyle çıkan sonuçlarda bulunan bölümleri okumak büyük bir hayal kırıklığına dönüşüyor. Bu sıralamada “Gazetecilik” 1’inci sırada yer alıyor. Sizce bu neden kaynaklanıyor?
Çünkü artık gazeteciler özgürce bir şey yapamıyor. Bizim dönemimizde her şeyi yazabiliyorduk. Ama şimdi herkes, “Bir şey yazarsam başıma iş gelir” düşüncesinde. Yani insanlar özgürce işini yapamadığından dolayı başarılı çalışmalar yapamıyorlar. Devlet memuru olmayı tercih ediyorlar. Gazetecilik bölümünde okuyan gençler bir hevesle geliyorlar. Ama bir şey yapamıyorlar. Bezginlikler de oluyor. Örneğin devlet istihdam sağlamak için tek bir yumurtayı 10 kişiye taşıtır. Ama özel sektörler 10 yumurtayı 1 kişiye taşıtır. Elinde ne kaldıysa patron bununla idare eder. Bu yanlış. Çünkü üretimin kalitesi düşüyor ve elde edilen gelir azalıyor. Sıkıntı buradan doğuyor.
Teşekkür ederiz…