Bu söz benim küçüklüğümde büyükler tarafından çok kullanılan bir deyimdi. Örneğin yaramaz sevilmeyen bir adamdan bahsedilince Burak canım şu gidiyi gavur parasıyla kırk para etmez, ya da bir başka yaramaz mal ve ya meta için bahis olursa onun içinde gaç hay len nörecen şonu alıpda gavur parasıylan beş para etmez derlerdi.

Bu bahsettiğim eski büyük atalarımın hepsi omsalı terbiyesi görmüş Osmanlı parası ile yetişmiş büyüklerdi. Çünkü atamız Osmanlı para olarak altın kullanırmış bu gün Reşat, Aziz, Hamit, gibi liralar her padişahın kendi döneminde adına mahsus altın liralar imiş Cumhuriyet kurulduktan sonra Kayme diye bir kağıt para çıkarılmış, bir kayme bir altın değerinde tutulmuş (Kayme de bir Lira da bir) denmiş böylece halkın elindeki altınlar toplanmış derlerdi. Merhum 1894 miladi 1310 rumi doğumlu dedem guzum şu tarlayı (4500 m2 kare kadardı)  60 Reşat altınına aldım sonra onca altın kayme ile bir oluverdi diye yakınırdı.

Şu son yıllarda en fakir olan Gavurun parası bile bizim paradan çok üstün hale geldi bende bunun üzüntüsü içindeyim.

Bilmiyorum nasıl oluyor bu ülke kendi kendine yetebilen ender ülkelerden nadir coğrafyadan bir vatan, öyle ise niçin bu para politikamızı ayarlayamıyoruz bu ülkeyi idare edenlerin acizliği mi yanlış politikası’mı şaşkın çiftçinin hesabı şaştım Allah şaştım doğrusu.

Şöyle 5 yaşımdan bu yana aklımda kaldığı kadarı ile paramızın bazı alım malları üzerinde değerini anlatmaya çalışacağım. Bizler fakir dağ köyünün yokluklu çocukları idik, öyle cırt pırt para görmezdik hatta parayı bile bilmezdik. Ancak beş yaşımızdan sonraları babamızın cıgara içtiği için, oğlum git bakkaldan bana 4 tütün algel deyip bir lira verdiğinden bir tütünün 25 kuruş olduğunu, bazı büyük ağabeylerin babasının korkusundan biz küçüklerin elimize bir lira verip. Ismayıl bakkala git bana beş paket ikinci cıgarası algel dediğinden cığaranın 20 kuruş olduğunu bilirdik hatta bilemezdik bile çoğumuz. Şimdi kıyaslasam en kötü paket cıgara 12-13 lira diyorlar 70 yılda kaç lira artmış hesabını yapamam. Sene 1960 kadar okul çobanlık ev tarla tapan işleri deyip hem aile bütçesine katkı yaptık hem okuduk bir şeyler öğrendik ama bizden önceleri daha da zormuş yaşam ki benim bildiğim birkaç işi vardı ömrü boyunca paranın ederini bilmemiş eline geçen kağıt veya demir paranın değerini öğrenememiş. Bunlardan biri köyümüzde yaşadı ve vefat etti parayı bilmeden gitti. Birini de İzmir de tanıdım köyden İzmire gitmiş orada evlenmiş kalmış ben 1960 da15 yaşımda İzmire vardığımda tandım köylü büyüklerim beni onunla tanıştırırken şöyle dediler bak ağa. Bundan sonra bakkaldan manavdan ve ya herhangi bir yerden bir ihtiyacın olursa bu çocuğa ısmarla alıp gelsin bu seni gandırmaz terbiyeli bir çocuk bu Detseli Osman ının oğlu dediler. Tütünde çalışmış emekli olmuş akşama kadar kahvede oturur akşam evine giderken alacağı şeyleri bana aldırır elime ya elli lira verir, ya da 10 lira verir. 10 lira verdide bir tütün alıver dedi’mi alır gelirdim paranın üzerini 9 lira verirdim ne oldu guzum tütün ucuzlamış mı diye sorar yok emmi tütün bir lira sen on lira verin üzeri dokuz lira sana geri getirdim deyince. Allah Allah ben hep bir tütün aldırmaya bu parayı(10 lira) veririm heç üzerini getirmezlerdi derdi.  Bende tütün o kadar yapar sanırdım diye acizlenirdi.

Neyse biz yine paramız konusuna dönelim. İzmir e vardım Mart 15- 1960 biraz gezdim 15 gün kadar büyük şehir nerden gidip nerden geldiğimi bilmiyorum. Köy gibi değil ki her yer adam kaynıyor. Sonra bir pastanede 15 lira haftalıkla çalışmaya başladım sabahın erken saatinde 4-5 tane poğaça tavasını başımda fırına götürüyorum pişince geri almaya gidiyorum ellerim yanıyor yük ağır geliyor. Bir büyüğüme durumu ağlayarak anlattım o merhum Allah razı olsun ordan çıkardı beni 30 lira haftalıkla Başdurak aşevine bulaşıkçı olarak işe koydu. Orası biraz daha rahattı. Sabahın saat beşinde işbaşı akşamüzeri saat 15- 16 gibi paydos olurdu. Burada da sabah erkenden bir büyük tepsi karnıyarık ya da başka bir yemeği fırına götürmek vardı çok zorlanıyordum. Allah tan köylülerim çok gelirdi mekana çorba içmeye. Yine başımda tepsi fırına gidiyordum köylümün biri rastladı vaziyetime baktı çocuğum tepsiyi aldı fırına götürdü verdi benimle aşevine geldi. Patrona arkadaş bu böyle olmaz elinizdeki çocuk yahu sahipsiz mi sandınız tepsiyi ben aldım zor götürdüm fırına sizde hiç vicdan yok’mu diye çıkıştı bir daha göndermediler.

1961-62 yılları idi sanırım bir takım elbise diktirmek istedim gençlik işte. Patronum yanımda gitti kestane pazarından bir mağazadan kumaş aldı terziye yalvardı fakir çocuk diye kumaşı terzisi içinde 75 liraya çıktı paranın değeri yerinde. İstanbul’a geldim sene 1965 75 lira haftalıkla çalışıyorum para artırıyorum para kıymetli. Rahmetli Eniştem Almanya’ya gitti ona 500 lira verdim bende asker oldum bana Almanya’dan 50 şer mark olarak gönderdi sanırım elli mark yüz lira oluyordu bana yetiyordu.

1968 askerden geldim İstanbul da kendi işimin patronuyum. Yağ. Sabun, deterjan, zeytin satıyorum mahallelerde seyyar olarak yağı 590-600 liraya alıp perakende 700 liradan satıyorum, iyi para kazanıyorum aylığım bin liraya kadar ulaşıyor. Ancak işim zor çünkü onca yükü zembil denen bir aygıt ile sırtımda taşıyorum bazen elli kilo bazen de seksen yüz kiloya kadar yüküm oluyordu para gene kıymetli.

1970 in sonlarında Konya ya Köyüme geldim 1971 de evleneceğim sarrafa vardık Reşat beşibiryerde tanesi 3500 lira Reşat sarı lira tanesi 180-190 lira. Hiç aklımdan çıkmıyor 22 ayar bilezik 18.5 liraydı 44 gram yetmiş santim iki burma bileziğe 820 lira vermiştim. Ondan sonra paraların değeri gittikçe düştü enflasyon, devalüasyon derken paramız küçüldü gitti. O yıllardan Gonyalı bir esnaf emminin sözü ile yazıyı bitireyim yoksa çok sürecek. Bir hafta önce çocuklarıma bir Naylon papuç aldın 2.5 liraya 15 gün sonra bir komşu ısmarladı ona da alacaktım sordum ayni papuç 3.5 lira deyince yapma emmi daha bir hafta ya oldu ya olmadı 2.5 liraya aldım bu gidişat nasıl olacak deyince adam yüzüme baktı. Gardaşım kilometreyi dolduracan kilometreyiii yoğsam bu zamların ardı kesilmez deyip noktayı koydu. Bizimde gayrı km re doldu demektir. Yine o zaman biraz insaflı idi esnaflar şimdi ne vicdan var ne merhamet ne  utanma var haftalık değil günlük hatta saatlik zam yapıyorlar. Bunun oluşmasına korona illeti de çanak tuttu insanlar insan olduğunu unuttu. Allah sonumuzu hayır eylesin..