Galip Erdem, 10 Mart 1930 yılında Rize’nin Fındıklı ilçesinde dünyaya geldi. Fındıklı ilçesinde "Ofluoğlu, adı ile tanınmış bir aileye mensuptur. Babası, Rasim Bey, annesi ise Zekiye Hanımdır. Ailenin tek çocuğu olan Galip Erdem, İlkokulu Fındıklı 11 Mart ilkokulunda bitirdi. Babasının memuriyeti dolayısıyla, ortaokulu Bitlis ve Siirt gibi farklı illerde tamamladı. Babası Rasim Erdem Narman nahiye müdürlüğüne tayin edilince, Galip Erdem de Erzurum da lise tahsiline başladı ve 1949 yılında bu liseden mezun oldu.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. İş hayatına 1953 yılında PTT'nin Yenişehir şubesinde başladı. Bunun yanında Milli Emlak Genel Müdürlüğü, İETT ve GİMA T.A.Ş'de görev yaptı. Ayrıca 1959 senesinde Bayındırlık Bakanlığında Tevfik İleri'nin müşaviri olarak yer aldı. 1966 yılından itibaren Milli Eğitim Bakanlığında, Başbakanlıkta, Turizm Bakanlığında müşavirliklerde bulundu.

1982 yılında emekli oldu. Kendisine verilen emeklilik parasını da 12 Eylül Askeri Darbesi'nde hapse atılan ülkücü gençlere dağıtan Galip Erdem diğer yandan Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nın avukatlığını yaptı. Ülkücülere destek vermek amacıyla arkadaşlarıyla birlikte Sosyal Güvenlik ve Eğitim Vakfı'nı kurdu, Bunun yanında Galip Erdem yaşamı boyunca birçok eser kaleme aldı. Yazdığı yazılar Başsanat, Karakedi, Türk Yurdu, Tercüman, Ölçü, Son Havadis, Yeni İstanbul, Düşünen Adam, Sabah, Zafer, Bizim Anadolu, Devlet, Töre, Ocak, Bozkurt, Ortadoğu, Hergün, Yeni Sözcü, Bakış gibi pek çok gazete ve dergide yayımlandı.

İnandığı Türk milliyetçiliği idi. Türk milletinin manevi, tarihi ve kültürel birliğine bağlı idi; bunu savunuyor ve inancının gerektirdiği ülkücülüğü kendi hayatında gerçekleştiriyordu. Ahlakı Müslüman türkün ahlakı idi. Bu yüzden, yeni yazmaya başladığı her yerde, “ Belki inandıklarımın hepsini yazamayacağım; ama inanmadıklarımı asla yazmayacağım “ diye ilk yazısına başlardı.  

Galip Erdem’in Eserleri: Ülkücünün Çilesi, Sosyalizm ve Milliyetçilik Üzerine Mektuplar, Suçlamalar, Mektuplar, Kenan Evren'e Açık Mektup

12 Mart 1997'de Çarşamba gecesi saat 22.10 da Ankara Gazi Hastanesi'nde öldü. Cenazesi Cebeci Asri Mezarlığına defnedildi.

***

Galip Erdem, Yeni İstanbul Gazetesinde 8 Temmuz 1962 tarihinde “Başbakan Olduğum Zaman” adlı bir yazı kaleme aldı.

“Dinleyin beni dostlarım, size diyeceklerim var! Başbakan olduğum zaman neler yapmanız gerektiğini anlatacağım! Hani, dünya bu, hiç belli olmaz. O vakit belki görüşemeyiz, konuşamayız. Şimdiden haber vereyim de, günah benden gitsin!

Bizim Partiden İseniz:

Memleketin bensiz idare edilemeyeceğine, demokrasinin bensiz yürüyemeyeceğine, her şeyin en doğrusunu benim bildiğime hem kendiniz inanacaksınız, hem de başkalarını inandıracaksınız! Gerek parti içindeki, gerekse parti dışındaki hareketlerinizi yüksek fikirlerimin ışığında ayarlayacak, neleri ne zaman söyleyeceğinizi benden öğreneceksiniz. Gerçek hedefimizin daima iktidarda kalmak olduğunu asla unutmayacak, fakat şerefli bir vazife olduğunu söyleyeceksiniz. Hürriyet bir lükstür, bunu hep hatırlayacak, ama kimseye belli etmeyeceksiniz!
Parti kongreleri ve kurultaylardaki tutumunuzu ben tayin edeceğim, kimleri sevip kimlere kızacağınızı, kimleri alkışlayıp kimleri ıslıklayacağınızı benden soracaksınız. Emirlerimiz tutarsanız sizi milletvekili yaparım, senatör yaparım, hatta bakan yaparım.

Muhalif İseniz:

En iyi muhalefetin nasıl yapılacağını peşinen beyan edeyim: Seçmenlerinizin nabzına uygun şerbeti vermiş olmak için muhalif görüneceksiniz ama aslında benden yana olacaksınız. Bu emsalsiz vecizemi kulağınıza küpe edin! Her vesile ile beni güya çekiştirecek, ” Hiç sevmiyorum, hiç beğenmiyorum. Fakat ne yaparsın birader, memleketi kurtaracak ondan başka kimse de yok ki! Ona muhtacız, onsuz olamayız.” diyeceksiniz.

Aklınızın ermediği işlere karışmayacaksınız. ”Memleketin yüksek menfaatleri” öyle müthiş bir sır ki, ancak erbabı bilir! Kısır bir devirde yaşıyoruz. Büyük adamlar o kadar azaldı ki, bu işin benden gayri erbabı kalmadı. Eğer bu hususu ihmal eder ve kendinizi Erbab’dan sayarsanız, hiç affetmem. ”Memleketin yüksek menfaatleri böyle gerektiriyor” diyeceğim, dediğim gibi yapacaksınız. Sonra kendime has bir manevra ile döneceğim, ” Hayır öylesi değil şöyle daha doğrudur.” diyeceğim, sözümü tutacaksınız. Hareketlerimde ve konuşmalarımda tezat aramayacaksınız. Size tezat gibi görünen dönüşler, hakikate, yüksek bir siyasetin icaplarındandır.

Muhalefet vazifesinin mahiyeti ve menşei hakkındaki en parlak fikirler bende bulunur. Her vakit bana danışacak; rehberliğim altındaki muhalifliğinizin daha bir haysiyetli, daha bir şerefli ve bilhassa, daha emniyetli olacağını aklınızdan çıkarmayacaksınız!

Ne zaman muhalif, ne zaman muvafık gibi çalışacağınızı şartlar tayin edecek. Şartları da, tabiatıyla, ben tayin edeceğim.

Tenkit hakkınızın hududunu ben çizeceğim. Sesinizin tonunu vereceğim direktife göre ayarlayacaksınız! Sert mi, yumuşak mı, ılımlı mı, yoksa hışımlı mı olacağınızı ben tespit edeceğim. Yerini ve sıranı iyi seçmek şartı ile hepsinin faydalı bir tarafı vardır. Yeri ve sırayı, iyi seçmek işini de yalnız ben bilirim.

Gürültüden hiç hoşlanmam. Huzur ve sükûnet isterim. Benim huzurumu kaçırmanız demek, unutmayın ki, milletin huzurunu kaçırmanız demektir.

Herhangi bir isteğiniz olduğu vakit yavaşça yanıma gelecek, kimse duymadan kulağıma söyleyeceksiniz. Bununla beraber, isteklerinizi benden öğrenirseniz en isabetli işi yapmış olursunuz!

Öğütlerimi hatırladığınız müddetçe rahat yaşar milletvekili ve senatör maaşlarınızı muntazam alır, muhalefette bulunmanın nimetlerinden bol bol nasiplenirsiniz.

Vatandaş İseniz:

Vatan kurtarmakla meşgul olacağım için sizin gibi alelade kimselere diyecek sözüm yoktur. Olduğunuz yerde uslu uslu oturun, kalkınacağımızı düşünün, kemerlerinizi sıkın. Başka bir şey istemem. Ha, bir de seçimden seçime reylerinizi bana verin. Mamafih bu son nokta pek mühim değil. Reylerinizi vermeseniz de olur. Bunca tecrübelerin sonunda anlamış olmanız icab eder ki, iktidara gelmenin yolunu nasıl olsa bulurum.”

Bu yazı yazılalı aradan tam 60 yıl geçmiş, gelinen noktada hiçbir değişiklik yok. Türk demokrasinin durumunun hali içler acısı. Lider merkezli siyaset anlayışı tam hızıyla devam ediyor. Millet olarak “Havanda su dövüyoruz…”

Yazıyı rahmetli Galip Erdem abinin sözü ile tamamlıyorum. “Rahat bir ömür sürmenin en kestirme yolu cahilliktir. Dönen dolapları görüp de kahrolmamak istiyorsanız, tavsiye ederim: Cahil kalınız” 

Baki selamlar.

Kaynak: Galip Erdem biyografi çalışması, Nevzat Köseoğlu, Ötüken Neşriyat, 3.Basım