ALMAN GENERALİN EVİ
Türkiye zengin yapısı ve mimarisiyle Avrupa'nın gözbebeği konumunda bulunmaya devam ediyor. Birçok devlete, uygarlığa şahitlik eden topraklar, bünyesinde her dönemden bir parça barındırıyor. Binlerce tarihi yapı bulunan topraklarda ne yazık ki insanlar tarihe sahip çıkmıyor. Birçoğunun atıl durumda olduğu, zarar verildiği görülüyor.
ALİ OSMAN ÖZER
ALMAN GENERALİN EVİ
Türkiye zengin mimarisi ve çokkültürlülüğü nedeniyle Avrupalı turistlerin uğrak noktası olmaya devam ediyor. Her bölgesinde farklı bir hikaye bulunan ülkemizin en çok ziyaretçi aldığı bölgelerinin başında da İstanbul'da bulunan Adalar bölgesi geliyor. Özellikle Büyükada, özellikleri nedeniyle turistler arasında bir numara olarak görülüyor.
İstanbul Büyükada'da bulunan Alman Generalin evi, I. Dünya Savaş'ında, Osmanlı ordusunda görev yapmış olan bir Alman generaline ait olduğu iddia edilen bu ev; Büyükada'nın tepesinde, çok ıssız bir yere inşa edilmiştir. Issız yerde bulunuşu nedeniyle birçok rivayet ortaya atılmış.
ALMAN GENERALİN EVİ
BARDIZAG AMERİKAN KOLEJİ
Kocaeli'de bulunan Bardızak Amerikan Koleji ya da diğer ismiyle Bitinya Program Yüksekokulu, Ermenileri Protestanlaştırmak için açılan okullardan biriydi. Amerikalılar, büyük çoğunluğu Gregoryen yani Ermeni ulusal mezhebinden olan Bardızaklı Ermeniler için 1856’da bir Protestan Kilisesi açmışlardır. Board Misyoner Heyetince özel görevli olarak buraya tayin edilen Rahip Justin W. Parsons, 1860'larda Bardızak’a varır varmaz iyi eğitime susamış insanlar arasında eğitim yoluyla Protestanlığı yaymak amacıyla yatılı bir kız koleji için kolları sıvamıştır.
Bu sıralarda komşu Armaş (Akmeşe) ruhani bir merkez olarak Gregoryan Ermeni kültürüyle gelişimini biraz da Bardızak’la rekabet halinde sürdürüyordu. 1872’de her iki beldede iki ayrı yüksekokul açıldı. İlki Armaş’ta açılan Gregoryen Yatılı Erkek Okulu’ydu. Peşinden Rahip Parsons’ın Bardızak’taki Gharevlek Ailesi’nden kiraladığı evde Amerikan Yatılı Kız Okulu açıldı.
BARDIZAG AMERİKAN KOLEJİ
Bardızak’taki okul Armaş’takinin aksine daha modern ve daha hayata yöneliktir. Bahçecik’teki Ermeni kız çocuklarına okuma-yazma, aritmetik ve gündelik yaşama ait pratik bilgiler öğretmeyi amaçlayan bu okul Laura Farnham adlı bir genç öğretmenin öğretim kadrosuna katılmasıyla birlikte İngilizce, Ermenice, matematik, coğrafya, genel tarih, müzik, beden eğitimi gibi dersler de verilmeye başlanmıştır. Böylece okuldaki kız öğrenci mevcudu 50’ye ulaşmıştır. 1879’da okulun erkek bölümü de açılmış ve okulun mevcudu 140’a çıkmıştır. 1912 yılı itibariyle okulda 225 öğrenci eğitim görmektedir.
BARDIZAG AMERİKAN KOLEJİ
1898 yılında okul tam teşekküllü bir kampüs haline gelmiş, okula beş yeni ek bina yapılmıştır. Bunlar kreş, bebek bakım evi, ilkokul, yetim evi ve meslek okulu binalarıdır. Meslek okulunda marangozluk, demircilik, ayakkabıcılık, ciltçilik, tenekecilik ve terzilik atölyeleri vardır. Kampüste tüm bunlara ek olarak okula ait sarnıç, çamaşırhane, kitaplık ve matbaa da bulunmaktadır.
BARDIZAG AMERİKAN KOLEJİ
Adapazarı’na taşınan kızlar kısmıyla birlikte Bitinya Amerikan Koleji olarak adlandırılan okul, 1915 yılındaki tehcir sonrasında İstanbul’a taşınarak Üsküdar Amerikan Kız Lisesi olarak eğitime devam etmiştir. Bitinya Amerikan Koleji’nin erkekler kısmı ise Hasan Rahmi Paşa Köşkü’nde tekrar açıldıysa da yetersizlikle nedeniyle 1932’de tamamen kapatılmıştır.
60 dönüm arazi üzerine kurulan bu okuldan günümüze sadece ibadethane (şapel), lojman ve sarnıç kısmı ulaşmıştır.
BARDIZAG AMERİKAN KOLEJİ
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR'IN EVİ
Türk edebiyatına önemli eserler bırakan yazar Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın yaklaşık 30 yılını geçirdiği Heybeliada'da bulunan ve müze olarak kullanılan evi çürümeye bırakıldı. Denizi gören bir tepede bulunan, Gürpınar'ın hayata gözlerini yumduğu bu 3 katlı tarihi ev, yazarın anılarını da içinde taşıyor. Ev, Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne 2017'de geçtikten sonra, müze olarak ziyarete açıldı. Ancak müze ev, kısa süre açık kaldıktan sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından tarihi yapının onarım ve tadilatı için restorasyon programına alındığı duyurularak kapatıldı. Ancak herhangi bir tadilat çalışması başlatılmadı
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR'IN EVİ
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR KİMDİR?
Hüseyin Rahmi Gürpınar, 17 Ağustos 1864'te İstanbul'da doğdu. Şık, Mürebbiye, Tesadüf, Şıpsevdi, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç gibi çeşitli hikaye, tiyatro ve roman türlerinde birçok eseri Türk edebiyatına kazandıran Gürpınar, Heybeliada'daki evinde 80 yaşında hayata gözlerini kapattı.
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR'IN EVİ
CEZAYİRLİ GAZİ HASAN PAŞA KÖŞKÜ
18. yüzyılın ikinci yarısında kaptan-ı deryalık ve sadrazamlık görevlerinde bulunan Cezayirli Hasan Paşa, Osmanlı’nın ünlü devlet adamlarından biriydi. 1770’li yıllarda köşkünü inşa ettiren Hasan Paşa, burayı hem bir dinlenme yeri hem de bölge ile ilgili çalışmalarını yaptığı bir merkez olarak kullanmıştır. Köşk, bölgede kurulan ilk Türk köylerinden biri olan Yerkesiği Köyü’nün hemen yanı başında inşa edilmiştir. Köşk, 18–19. yüzyıllarının Osmanlı ayanları ve eşrafının çiftlik ya da kır evlerinin tipik özelliklerini yansıtır. Cezayirli Hasan Paşa’nın uygun güney rüzgârlarını beklemek için donanmayı Beşike Koyu’na demirlediğinde bu köşkte kaldığı bilinmektedir. Günümüzde köşkten geriye sadece gözetleme kulesi olarak kullanılan bir kule ayakta kalmıştır.
CEZAYİRLİ GAZİ HASAN PAŞA KÖŞKÜ
CEZAYİRLİ GAZİ HASAN PAŞA KÖŞKÜ
İZBIRAK KÖYÜ MİDYAT
Köyün eski adı "Zaz"'dır. Mahallede 5. yüzyılın başlarında inşa edildiği tahmin edilen Mor Dimet Kilisesi bulunmaktadır. Kilise taşlarında bulunan Akatça çivi yazılarıyla mahallede yerleşimin milattan öncelere dayandığı görülmektedir. Köy ismi bulunan başka tabletlerde, MÖ 879 yılında “Zazabukha” olarak geçmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla da köyün Zaz olan adı 1950'lerin sonuna doğru değiştirilmiş ve 1960 yılı nüfus sayımından itibaren günümüzdeki adıyla kayıtlarda yer almaya başlamıştır. Bölgeden 1960’lı yıllarda başlayan göç, 1990’larda doruğa çıkmış, Süryaniler iki kişi hâricinde yerleşmeyi terk etmişlerdir. Göçlerle birlikte boşalan köye Kürtler yerleşmiştir.
İZBIRAK KÖYÜ MİDYAT
Daha önceleri Dargeçit ilçesine bağlıyken 28 Şubat 1995 tarihinde Midyat ilçesine bağlandı.
İZBIRAK KÖYÜ MİDYAT
YEDİ KULE ZİNDANLARI VEYA YEDİKULE HİSARI
İstanbul'un ve Türkiye'nin en eski açık hava müzelerinden birisidir.
Zindanın kuruluşu ve Altın Kapı
Yapının iç avlusu, ortada bir minare ve çeşme kalıntısı, karşıda Altınkapı
Yedikule, aslında adı gibi bir zindan oluşturmak amacı ile değil, Bizans'a misafir gelen kralları ve yabancı sarayların mensuplarını ihtişamlı bir şekilde karşılamak için yapıldı. Türk Tarih Kurumu'nun yaptığı araştırmalara ve elde edilen tarihi verilere göre, başlıkta belirtilen Altın Kapı'yı bir zafer takı olarak dönemin Bizans İmparatoru Theodosius inşa ettirdi. Theodosius'tan sonra tahta geçen oğlu da dört tane yüksek gözlem kulesinden oluşan bir kaleyi kapı ile birleştirdi.
YEDİ KULE ZİNDANLARI VEYA YEDİKULE HİSARI
FATİH SULTAN MEHMET dönemi
Tüm dünya tarihine çağ atlatan İstanbul'un Fethi ile şehri eline geçiren Fatih Sultan Mehmet, yapıya üç kule daha ekler ve tam yedi tane kule olur. Ayrıca kaleye surlar da ekletip kuleleri bağlayan padişah, burada bir garnizon oluşturdu. Böylece Bizans ve Osmanlı uygarlıkları bütünleşmiş oldu. Padişah yapıtın temizliği ve onarımı için bölgeye malzeme desteği de sağladı.
Zindanların adını aldığı yedi kule
Bir kulenin iç yapısı
Dört tane Bizans İmparatorları'nın, 3 tane de Fatih Sultan Mehmet'in yaptırdığı yedi adet kuleden adını alan bu tarihi yapıtın her kulesine isim verilmiştir. Bu kulelerin isimleri ve kısa tarihçeleri şöyledir:
Genç Osman Kulesi
Bu kulenin Osmanlı tarihinin en genç padişahlarından Genç Osman'ın adını alma nedeni aslında padişahın katledildiği yerin bu bölgenin ikinci katında olmasıdır...
Cephanelik Kulesi
Adından da anlaşılacağı gibi devlete bağlı olduğu süreçte cephane deposu olarak kullanılmıştır. Ayrıca iki hapishane dışında devlet suçlularının hapsedildiği zindanlardan da birisiydi. Yapıyı ziyaret ettiğinizde kirişle tutturulmuş ahşap katları görebilirsiniz.
III. Ahmed Kulesi
Bu kule günümüze kadar dayanamamış ve depremlerle yıkılmıştır. III. Ahmed'in adını almasının sebebi yapım ve onarımına bu padişah tarafından büyük katkı yapmış ve katlarının kirişlerle tutturulmasını sağlamış olmasıdır.
YEDİ KULE ZİNDANLARI VEYA YEDİKULE HİSARI
Hazine Kulesi
Hemen üstteki başlık Yedikule Zindanları'nın Kronolojisi'nde de göreceğiniz gibi bu hisar bir dönem hazinelerin muhafaza edildiği yerdi. Devletin sahip olduğu bu hazine, Hazine Kulesi'nde tutulurdu. Fakat daha sonra III. Murad döneminde hazine saraya aktarıldı. Kulenin tarihindeki bir diğer olay ise, hemen yanında bulunan Yanan Kasır köşkünde çıkan yangından etkilenmesi fakat daha sonra onarılmasıdır. Köşkün "yanan" sıfatını almasının sebebi de bu yangındır.
Zindan Kulesi
Kitabeler Kulesi adıyla da anılır. Zindan olarak kullanılan iki kuleden birisidir. İçinde bulunan ahşap katlar çıkan yangınlarda yanarak hasar görmüştür.
Top Kulesi
Yangında yanan bir diğer kuledir. Hapishane olarak da kullanılmıştır.
YEDİ KULE ZİNDANLARI VEYA YEDİKULE HİSARI
Bayrak Kulesi
Altın Kapı'nın üstündeki kuledir. Yedi kule arasında en sağlam olanıdır. Sancağın dalgalandığı yer olması nedeniyle yeniçeriler burada nöbet tutardı. Sağlamlığını günümüzde de korumaktadır.
Ek bilgiler
Altın Kapı'ya doğru uzanan yolun adı Trimphalis yoludur. Bu yola kırmızı halı serilir ve misafir krallar burada karşılanırdı.
İstanbul'un en eski mescidi Yedikule'nin yanındadır. Fatih kule inşaatı sırasında mescidi de bu bölgeye yaptırmıştı.
Kesilen başlar Genç Osman Kulesi'nde bulunan Kanlı Kuyu'ya atılırdı. Bu kuyu hâlâ ziyarete açıktır.
Yapıtın bir başka tarihi eseri ise Korkuluk Zinciri'dir. Bu zinciri onarım sırasında işçiler tamiratın bir parçası olarak inşa etmiştir fakat yapım bitince bu zincir yerinde kalmıştır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, halkın 'Yedikule Zindanları' dediği hisarı özgün dokuya zarar gelmemesi koşuluyla 30 yıllığına özel bir şirkete kiraladı. Ancak şirket tarihi Bizans dönemine kadar giden yapıya buldozerlerle girmekte gecikmedi.
Şirket, pist yeri yapmak için hisar zeminindeki orijinal taşları sökerek yerine mıcır döktü, çıkan taşlar da rastgele etrafa atıldı. Alanın genişlemesi için ağaçlar da kesildi. Arkeolog ve sanat tarihçilerinin eleştirdiği uygulamalar hakkında ne şirket, ne bakanlık ne de kurul yetkilileri açıklama yaptı.
Hisar, daha önceleri kısa süreler için konser ve tiyatro gösterilerine ev sahipliği yapmıştı. Ancak, ilk kez bu denli uzun süreliğine kiralandı.
YEDİ KULE ZİNDANLARI VEYA YEDİKULE HİSARI
TARİHİ BİLEZİKÇİ ÇİFTLİĞİ
Bilezikçi Çiftliği, İstanbul’un kuzey alanında, Büyükdere sırtlarından Belgrad Ormanı ve tarihi su bentlerine kadar uzanan araziyi kapsar. Çiftlik, 1800’lü yıllarda Darphane Nazırı olan Boğos Bilezikçiyan tarafından kurulmuştur. Çiftliğin bilinen ikinci sahibi ise Mısır Hıdivi İsmail Paşa’nın İstanbul’daki mali işlerine bakan Abraham Paşa’dır. Bu yüzden bazı kaynaklarda çiftlik “Abraham Paşa Çiftliği” olarak da geçer. Abraham Paşa da, çiftliğin ilk sahibi Bilezikçiyan gibi İstanbullu bir Ermeni’dir. Çiftliğin üçüncü sahibi ise yakın tarihin en önemli isimlerinden Enver Paşa ve eşi Naciye Sultan’dır. Enver Paşa’nın I. Dünya Savaşı bitiminde ülkeyi terk etmesinin ardından Mahmut Muhtar Paşa çiftliğin sahibi olmuştur. Özel orman olarak işletilen çiftlik ormanı 1945’te 4785 sayılı kanunla kamulaştırılmış, sahipleri ve Tarım, Orman ve Köyişleri Bakanlığı arasında ormanın mülkiyetine ilişkin dava sürüp gitmiş, bu arada bir kısım arazi şahıslara (önce Şark Deri, sonra Alarko Holding) satılmıştır. Çiftik 1980 yılında İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nin “Eğitim ve Araştırma Ormanı” olarak kamulaştırılmıştır.
TARİHİ BİLEZİKÇİ ÇİFTLİĞİ
Bilezikçi Çiftliği’nin içinde, aralarında av köşklerinin de olduğu tam beş konak yer alır. Ayrıca ahırlar, kümesler, çadırlar, çalışanların evleri de bu konakları çevreler. Tarihi Bilezikçi Çiftliği benzerine az rastlanan mimari altyapısı vardır. Çiftlik içindeki köşklerde, Fransa’dan gelen kiremitler, yekpare banyo mermerleri ve Abraham Paşa tarafından yaptırılan açılıp kapanabilen musluklar kullanılmıştır. Ayrıca köşklerde balkonların altına su sarnıçları yerleştirilmiş ve şarap mahzenleri yapılmıştır. Çiftlik sınırları içinde yer alan araziler bugün de ziyarete gidildiğinde görülebilecek Büyük Çınar’ın altındaki kapaktan kolayca kontrol edilen bir sistemle sulanmıştır. Evin içme suyu, İstanbul’un aranan içme sularından olan ünlü Neşet Suyu ve Sultan Suyundan tepelere kurulan sifon sistemiyle ulaştırılmıştır.
TARİHİ BİLEZİKÇİ ÇİFTLİĞİ
Çiftlik arazisinde yüzlerce yıllık kaynak suları, 600-700 yaşındaki sayılı “anıt” ağaçların yanı sıra nesli tükenmekte olan pek çok çınar çeşidi de bulunur. Çiftliğin arazilerinde bugün “Londra Çınarı,” “Ahtapot Çınar,” “Doğu Çınarı,” “Saplı Meşe,” “İkiz Çınar” ve “Atlas Sediri” gibi nadir türler vardır.
Bilezikçi Çiftliği binaları ve bitki çeşitliliği ile çok önemli olsa da asıl ününü Yeşilçam’dan almıştır. 1953 yılından itibaren Türk sinemasında çekilen pek çok filme ev sahipliği yapmıştır.
TARİHİ BİLEZİKÇİ ÇİFTLİĞİ