15 Temmuz Milli İrade Nöbetleri devam ederken şiirsel bir dua yazmıştım. Bu duayı da Mevlâna Meydanında yaptığım konuşmada okumuştum. Bu duaya on binler hep bir ağızdan bağırlarını yırtarcasına AMİN diye haykırırken hep birden duygulu anlar yaşamıştık.

Şimdi o şiirsel duayı bir kere daha hatırlayarak yürekten AMİN diyelim. Ancak şunu da hemen belirteyim ki şiirin usta kalemleri “bu nasıl bir şiir?” Demesinler. Şiir demiyorum zaten, şiirsel dua diyorum. Bu satırlar heceye, kafiyeye dikkat etmeden yüreğimden geldiği şekliyle yazıya dökülmüştür.

BU DUAYA 'AMİN' DİYELİM

Cennet Vatanımızı dış güçlere peşkeş çekenleri,

Ülkemizin huzurunu bozmak isteyenleri,

Paralel Devlet Yapılanmasındaki hainleri,

Kahhar ismi şerifinle kahreyle Sen Yarabbi!

-

Ülkemizi bir gecede kan gölüne çevirenlere,

Çocuk, kadın, yaşlı demeden öldürenlere,

Çete reisinin emriyle hareket edenlere,

Bir daha gün yüzü gösterme Sen Yarabbi!

-

Pensilvanya'daki psikopat haydut başını,

O iblis, o hain, o deccal Amerikan uşağını,

Türkiye düşmanları hesabına çalışan bu ajanı,

En kısa zamanda cehenneme gönderiver Yarabbi!

-

Milli iradeye tasallut edenlerin,

Hak ve özgürlüğümüzü gasp edenlerin,

Milletin silahını millete yöneltenlerin,

Ocaklarını başlarına geçiriver Yarabbi!

-

Ne yapsalar, Türk Milleti kabul etmez zilleti,

Yılmaz mücadelesiyle def eder başındaki illeti,

Vatanına, Ülkesine sahip çıkan bu Milleti,

Kıyamete kadar, Sen bahtiyar eyle Yarabbi!

-

Çanakkale geçilmez ruhuyla destanlar yazan,

İstiklal mücadelesi ruhuyla kıyama kalkan,

Vatanı için ölümü göze alarak şahlanan,

Bu milleti, tekrar, İslam Âleminin lideri yap Yarabbi!

-

Salih Sedat der ki, sözde hizmet hareketi,

Karanlık güçlere hizmetinin olmazdı bereketi,

İslam'ı istismar eden bu ihanet şebekesi,

Aldı milletten cevabını,

Sonrasını Sana havale ediyoruz Yarabbi!                                          

15 Temmuz unutulmaz

15 Temmuz 2016 gecesi.

Evveli asrın ihaneti, sonu asrın zaferi olan gece…

Başlangıcı zifiri karanlık, sonu apaydınlık olan gece…

Öncesi ruhlarda kasavet oluşturan, nihayeti gönüllerde ferahlık oluşturan en uzun gece…

T.C. döneminde gerçekleştirilen en kanlı darbe girişimine karşı milletimizin destanlar yazdığı gece…

İnsanlarımızın çoğu bilemese de, benim ve benim gibi Milli Görüşle yoğrulup gelenlerin nasıl bir hain olduklarını bildiği ve yıllardır karşı olduğu FETÖ grubunun, güzel ülkemizi dış güçlere peşkeş çekmek amacıyla kalkıştığı o ihanet gecesi…

O gece ve o geceyi kana bulayan hainler ile ilgili çok şey yazıldı, söylendi. Ben de çok şey yazdım, çok şey söyledim. Ben zaten o ihanet gecesine gelmeden yıllar öncesinden itibaren bunların her türlü faaliyetleri ile ilgili çok sayıda yazılar kaleme aldım.

Dinler arası diyalog, Abant toplantıları, İsrail ile olan yakınlıkları, TV’lerindeki ihanet kokan diziler, Türkçe olimpiyatları adı altında insanımızı büyülemesi gibi her türlü icraatları hakkında 20 yıl boyunca yazılar yazdım.

Allah’a şükürler olsun ki  gerek siyonizmin kölesi olan bu gruba ve bunların başındaki hain başına, gerek yine aynı dış güçlere bağlı gerçekte mason ve İsrail uşağı olan Adnan Oktar mehdi bozuntusuna gerekse kökü dışarıda olan, Allah ve Rasulünün yolundan sapmış ve bu değerlerimizi istismar eden her türlü oluşumlara zerre-i miktar muhabbet duymadığımız gibi net bir şekilde karşı duruş sergiledik.

Bunun için Rabbime ne kadar şükretsem azdır. Bu net duruşumuzda ve dosdoğru yolda yetişmemiz için merhum Erbakan hocamızın ve merhum babacığım Veyis Ersöz’ün üzerimde büyük katkıları, gayretleri ve emekleri var. Allah mekânlarını cennet eylesin.

28 Şubat ve 15 Temmuz gibi milletimizin değerlerini yok edip, Türkiye’mizi dış güçlere teslim etme planları işte bu FETÖ ve Adnan Oktar gibi köleler, uşaklar eliyle sahneye konmaktadır. 28 Şubatta da aczmendiler denen zavallı uşakları kullanmışlardı. Bunları ve bundan sonra ortaya çıkacakları iyi tanımak, iyi bilmek ve ölçülerimize iyi sahip olmak gerekir. Zira bunların tamamı aynı dış güçlere bağlı piyonlardır.

Şöyle bir geriye giderek hafızalarımızı tazeleyelim. Bakalım o günlerde neler olmuş, FETÖ hangi ihanet basamaklarını geçmişti.

15 Temmuz’daki darbe girişiminin FETÖ’ nün tek ihaneti olmadığı bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmıştı.

28 Şubat post modern darbesinde bunların parmağı olduğunu,

Gezi Parkı olaylarının bunların tezgâhı olduğunu,

17-25 Aralık operasyonlarını bunların planladığını,

MİT Tırlarının durdurulma, aranma ve uluslararası arenada Türkiye’yi suçlu gösterme olayının bunlar tarafından tasarlanan bir düzen, bir plan ve bir ihanet olduğunu artık bütün çıplaklığı ile biliyoruz. 

FETÖ ihaneti bu kadarla bitmedi ki, deştikçe altından ne pislikler çıktı.

FETÖ hem PKK, hem DAEŞ ile ortak hareket etmişti.

FETÖ’ cü generaller, PKK kamplarının bombalanmasından önce, koordinatları değiştirerek, kampların yerine dağları taşları bombalatmışlar.

Ne zaman PKK kampları bombalanacaksa hemen PKK’lılar bilgilendirilmiş. Bilgi verme zamanı yoksa da, kendilerine bağlı pilotlara verdikleri talimatla, PKK kampları yerine boş dağların bombalanmasını sağlamışlar.

Dahası da var;

Gruplar halinde kıstırılan veya toplantı halinde olduğu belirlenen PKK’lılar, tam yakalanacağı veya infaz edileceği anda aniden gelen bir emirle serbest kalıyorlar ve ellerini kollarını sallaya sallaya çekip gidiyorlarmış. 

Emri veren kim? Tabi ki FETÖ komutanları…

Bu kadar mı? Maalesef hayır.

Yakalanan ve yargılanan PKK militanları, yine FETÖ’ ye bağlı savcı ve hâkimler eliyle serbest bırakılıyorlarmış. 

Bitmedi. Daha korkunç olanı var.

PKK içindeki devletimizin ajanları veya istihbarat görevlilerinin isimleri, FETÖ’ ye bağlı istihbarat elemanları tarafından PKK’ ya bildirilmiş ve hepsinin infaz edilmesi sağlanmış.

İhanet bu kadarla da bitmiyor, akılları zorlamaya devam ediyor.

Terörle mücadelenin başında bulunan ve gece gündüz demeden cansiperane teröristlerle mücadele eden kahramanlarımızın isimleri, FETÖ’ nün gazete ve TV’leri vasıtası ile ilan edilerek hedefe konuluyormuş.

Şunları da okuyalım.

O dönemde Cizre, Yüksekova, Sur ile Nusaybin’deki çukurlar, 2. Ordu’ya bağlı tankların önünde kazılmış. Bu ilçelere terörist ve mühimmat sevkiyatı da FETÖ’ye bağlı askerlerin bilgisi dâhilinde yapılmış.

Ayrıca terörle mücadele eden askerlerimiz, bombalı tuzakların bulunduğu yerlere bile bile gönderilerek kırdırılmış.

Darbe girişiminden hemen önce de, Hatay – Suriye sınırındaki birlikler çekilerek, sınırlar sızmalara açık hale getirilmiş.

PKK ile böylesine içli dışlı olunur da DAEŞ ile olunmaz mı?

Onunla da aynı şekilde sürekli danışıklı dövüş yapılmış.

DAEŞ’ in, Suriye’den topraklarımıza yaptığı top atışlarına misliyle karşılık verildi deniyordu ya… Meğer karşılık falan verilmediği halde, kamuoyuna bu şekilde yalan açıklama yapılıyormuş.

Güneydoğu, tam anlamıyla ihanette sınır tanımayan ve ihanetleri bitmek bilmeyen FETÖ’ cülerin eline geçmiş. Bunlar sayesinde de PKK azdıkça azmış.

FETÖ’ nün bitirilmesi, PKK’ nın bitirilmesinde büyük katkı yaptığı bir gerçek.

Bunların %100 doğru bilgiler olduğuna hiç şüphe yok. Zira bu üç örgütün de ipleri aynı dış güçlere bağlı… Kuklalar farklı olsa da kuklacı aynı…

15 Temmuz’daki büyük ihanet girişimi başarılı olmuş olsa idi, ülkemizin FETÖ, PKK ve DAEŞ ortaklığı ile kimlere peşkeş çekileceğini şimdi daha iyi anlıyoruz.

Peki gerek 28 Şubatçı kafalar gerekse FETÖ sona erdi mi? Elbette hayır. Bu hainlerle mücadele bütün hızıyla sürdürülmelidir.  

Vay güzel ülkem vay… Seni dibi görünmeyen uçurumun kenarından döndüren ve korkunç karanlıklardan kurtaran Rabbimize sonsuz şükürler olsun. Sonsuza kadar var ol, bahtiyar ol Türkiye’m… (Devam edecek)