Zaferin yıldönümünde atılan tarihi adım

15 Temmuz 2016 gecesinde bir darbeyle millet iradesine ipotek koymak isteyen karanlık zihniyetin, o gecenin sabahında karanlıklara sürüklendiği ve milletin zafere eriştiği gecenin 4. Yıldönümünde tarihi bir adım daha atıldı ve zafer pekiştirildi.

15 Temmuz darbe kalkışmasının darbeden öte, ülkemizin işgaline yol açacak bir girişim olduğunda şüphe yoktur.

15 Temmuz akşamı milletin iradesine tasallut edilmiş karanlık bir gece iken, 16 Temmuz sabahını Milli İrade Zaferine tebdil eyleyen, 15 Temmuz’un karanlık gecesini, 16 Temmuz’un nurlu sabahına dönüştüren Rabbimize sonsuz şükürler olsun.

O gece, Allah, bu milletin her bir ferdinden ölüm korkusunu kaldırdı.

Rabbimiz ölümü öyle güzel gösterdi ki herkes ölüme koşarak gitti.

Yaşadığımız şerden büyük hayırlar doğdu. Yeniden bütünleştik, kardeş olduğumuzun farkına vardık. Bedenlerimizle birlikte yüreklerimiz de birleşti.

Ayrıca FETÖ’nün içyüzünü göremeyen ahmaklar da bunların ne büyük bela ve dış güçlerin maşası olduklarını görmüş oldular.

15 Temmuz gecesi; millete darbe yapılmaya kalkışılan karanlık bir gece olduğu kadar, milletimizin dik duruşuyla darbe ve işgal girişiminin püskürtüldüğü Milli İrade Zafer Gecesidir aynı zamanda…

Güzel ülkemin tüm güzel insanları canları pahasına darbeye, hain darbecilere geçit vermedi. “Çanakkale Geçilmez” ruhu bir kere daha yaşandı.

1970 li yıllardan itibaren samimiyetten uzak olduklarını fark ederek gayet uzak durduğum ve kalben dahi olsa en küçük bir yakınlık ve sevgi duymadığım aksine nefret ettiğim Gülen hareketine karşı, onların ne olduğunu ortaya koyan yazılarımı 20 yıldan buyana kaleme almaktayım.

O hain grubun yaptığı Dinler Arası Diyalog Toplantıları, Abant Toplantıları, Türkçe Olimpiyatları gibi ihanet dolu faaliyetleri ile Mavi Marmara olayındaki tavrı, İsrail dostluğu, merhum Erbakan hocamıza karşı tavrı ve 28 Şubat’ta Cuntacılarla birlikte hareket etmesi ile ilgili defalarca yazılar yazdım.

Bu yazılarımla ilgili bazen tehditler, bazen de “bu kadar da fazla olmuş” kabilinden serzenişler aldım. Ama bunların içyüzünü anlatmaya devam ettim.

Herkesin bu ihanet grubunu görmesi için 15 Temmuz’un yaşanması gerekiyormuş.

Bu darbe girişimi kesinlikle ABD ve CIA ile birlikte planlanmıştır.

Türkiye’nin büyümesini ve gelişmesini istemeyen dış güçler ile içerdeki uzantılarının, yolumuzu kesmek için bu planı yaptıklarından, ülkemiz yönetimini ABD’nin güdümüne devretmek, kardeşi kardeşe kırdırmak ve ülkemizi yeni bir Suriye yapmak istediklerinden, bunun için de FETÖ’yü ve başındaki büyük haini kullandıklarından zerre kadar şüphem yoktur.

Her 10 yılda bir yaptıkları darbelerle ülkemizi karanlıklara sürüklemişler, son vuracakları darbede ise Allah’ın izniyle karşılarında çelik gibi eğilmeyen bir lider ve gözünü kırpmadan ölüme yürüyen şanlı bir millet bulmuşlardır.

Bu şanlı millet kıyama kalkarak o gece bir değil binlerce destan yazmış, Asım’ın nesli olduğunu, namusunu, vatanını, bayrağını çiğnetmeyeceğini dünya âleme göstermiştir.

İşte bu şanlı zaferin 4. yıldönümünde tarihi bir adım daha atılmış, 86 yıldır yetim, öksüz, zincirlere bağlı olan Ayasofya ibadete açılmıştır.

Ayasofya’nın 86 yıllık hüznüne, kasvetine, yasına son verilerek Cami’ye dönüştürüldü.

Böylece hayallerimiz gerçekleşti ve zafere bir zafer daha eklendi.

Gençlik dönemimizin en önemli sloganı; “Zincirler Kırılsın, Ayasofya Açılsın” idi.

Elhamdülillah şimdi Ayasofya’nın zincirleri kırıldı ve ibadete açıldı. Fatih’in emaneti tekrar aslına rücu etti.

Rabbim; bu günleri gösterdiğin için sana sonsuz şükürler olsun.

Bu kararı veren Danıştay üyelerine ve kararın hemen arkasından Ayasofya’nın Camiye dönüşmesi kararnamesini imzalayan Cumhurbaşkanımıza sonsuz şükranlarımı sunuyorum.

Uzun bir doğum sancısından sonra nasip bugüneymiş.

1970 li yıllardan itibaren Ayasofya’nın açılması bizim hayallerimizi süsleyen ve büyük bir özlemle beklediğimiz tarihi bir olaydı.

O yıllarda, siyasete atıldığı 1969 yılından itibaren Ayasofya’yı hep gündemine alan ve Ayasofya’nın açılmasını “Hakk’ın bâtıla galebesi” olarak gören ve her mitinginden sonra ettirdiği yeminine “Ayasofya’yı açmak için mücadele edeceğime” ibaresini ekleyen merhum Erbakan hocamızı rahmetle, minnetle anıyoruz.

Bu günleri görmesini çok arzu ederdim. Zira; Ayasofya’nın açılması, Hakk’ın hâkim olması, Ahlak ve maneviyatla dolu bir gençlik yetişmesi gibi konularla ilgili ömür boyu mücadele veren hocamızın bu uğurdaki emeği göz ardı edilemez.

Kendisi göremedi ama yetiştirdiği talebesi onun hayallerini gerçekleştiren tarihi bir adım attı.

Hocamız, “sosyal olaylar hemen olmaz, biraz zaman alır” derdi. Kendisinin yıllarca alt yapısını oluşturmak için yaptığı mücadele amacına ulaştı, zamanı geldi ve karar verildi Elhamdülillah.

Ayrıca yine bu uğurda mücadele veren Necip Fazıl Kısakürek, Osman Yüksel Serdengeçti, Kadir Mısıroğlu, Abdurrahim Karakoç ve daha nice isimsiz mücahidlerin de büyük emekleri var. Bunları da rahmetle anmak gerekir.

Ayasofya’nın açılması, Mescid-i Aksa’nın da kurtuluşunun habercisidir İnşaAllah.

15 Temmuz Gecesini Hatırlamak

15 Temmuz, zifiri karanlıktan aydınlığa geçişin adıdır. Bu gecenin öncesi ihanet sonu kurtuluş ve zaferdir.

15 Temmuz gecesi; Millete darbe yapılmaya kalkışılan karanlık bir gece olduğu kadar, Milletimizin dik duruşuyla darbe girişiminin püskürtüldüğü milli irade zafer gecesidir aynı zamanda…

Gerçekten o gece, bu millet nasıl büyük bir millet olduğunu dünyaya gösterdi. Ülkemizi işgale götürecek bir darbeyi önledi bu millet o gece… Tanklara ve savaş uçaklarına karşı ölümüne karşı durmak her yiğidin harcı değil. O gece dünya, destanlaşan bir lider ve şanlı bir millet gördü.

Bir çağrısı ile milyonları meydanlarda toplayabiliyor ve darbeyi önleyebiliyorsa bu kişi gerçek bir liderdir. Böyle bir lider dünyada kaç tane var acaba? Başkomutanın ve Milletimizin basireti ve cesareti ile büyük bir tehlike atlatıldı o gece...

Karadan ve havadan en stratejik bölgeler ele geçirilmiş. Genelkurmay Başkanı ve darbeye karşı olan Ordu komutanları rehin alınmış. Ele geçirilen TRT’den ‘TSK tümüyle ülke yönetimine el koymuştur’ duyuruları yapılmış. Halkın sindirilmesi için üzerine pervasızca bombalar atılmış ve ateşler açılmış. TBMM bombalanmış.

Cumhurbaşkanının bulunduğu otele operasyon düzenlenmiş. Yeni Genelkurmay Başkanı ve yöneticiler belirlenmiş. Her şey düşünülmüş ve uygulanmış. Hesap etmedikleri tek şey, Milletimizin eskisi gibi olmadığıdır. Millet, eski darbelerde olduğu gibi korkuyla evine çekilip, darbecilere eyvallah dememiştir. Milletimiz olaya el koymuş ve gerçek bir darbeyi önlemiştir.

Şanlı milletimiz görevini hakkıyla yaptı. Güzel ülkemin tüm güzel insanları canları pahasına darbeye, hain darbecilere geçit vermedi. “Çanakkale Geçilmez” ruhu bir kere daha yaşandı o gece…

Cumhurbaşkanımızı ve şanlı milletimizi yürekten kutlamak gerekir. Gerçekten o gece bu millet, nasıl büyük bir millet olduğunu dünyaya gösterdi.

Tanklara ve savaş uçaklarına, ölümüne karşı durmak her yiğidin harcı değil.

Başkomutanın ve milletimizin basireti ve cesareti ile büyük bir tehlike atlatıldı o gece…

Canları pahasına tankların ve silahların önünde duran ve milli irade uğruna can veren 250 şehidimize bir kere daha Allah'tan rahmet diliyorum. Darbeye geçit vermeyen bu şanlı millete selam olsun.

"Darbeler dönemi bitti" cümlesi 15 Temmuz’a kadar sadece kuru bir söz olarak söylenirdi. O gece bu söz, uygulamaya geçti. Artık hakikaten Türkiye'de darbeler döneminin bittiğini o gece aynel yakin, hakkal yakin gördük, yaşadık. Bundan böyle hiç bir güç bu şanlı millete darbe yapmaya cesaret edemeyecek.

İnsanlık, Türk milletinin yeni bir destanına daha şahit oldu  o gece… Yeni nesillerimize anlatacak tarihe geçen şanlı bir destanımız daha gerçekleşti o gece… 15 Temmuz 2016 Türkiye'de darbeler döneminin tamamen sona erdiği ve toprağa gömüldüğü, Milli İradenin zafer günü olarak tarihe geçti.

O gece millet olarak çok zor bir imtihandan başarıyla geçtik.

Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Meclis Başkanımız, Başbakanımız, Bakanlarımız, Medyanın büyük bölümü, Sivil Toplum Kuruluşları, polisimiz, darbeye karşı duran gerçek askerimiz ve şanlı milletimizin her bir ferdi hepsi birer kahraman, hepsi birer yiğit, hepsi birer Alparslan, hepsi birer Ulubatlı Hasan, hepsi birer Fatih oldu o gece…

Peygamber övgüsüne nail olan Fatih’in ve ordusunun torunu olan bu milletle ne kadar iftihar etsek azdır. Dünya üzerinde böyle bir millet bulamazsınız.

Yaşantısı tam istenilen seviyede olmasa bile, vatan söz konusu olunca, namus söz konusu olunca, bayrak söz konusu olunca, din söz konusu olunca kükreyen ve bir anda dalga dalga  ayağa kalkan bu şanlı millet, İslâm aleminin tekrar lideri olacaktır İnşaallah… İnanıyorum ki, Allah bu millete bunu nasip edecek.

Ve Milli İrade nöbetleri… Heyecandan, Vatan aşkından hiçbir şey kaybetmeden tam 27 gün boyunca akşamdan sabaha kadar devam eden nöbetler…

Söz konusu Vatan olunca, değil 27 gün yıllarca yorgunluğa ve uykusuzluğa rağmen milli irade nöbetlerine devam eder bu millet.

Zira Vatan giderse yorgun, uykusuz, ağrılı bedenlerimiz de olmayacak. Vatan giderse sığınağımız, korunağımız, ailemiz, bakmaya kıyamadığımız evlat ve torunlarımız da olmayacak. Vatan giderse mal ve mülklerimiz de olmayacak. Vatan bizim her şeyimiz.

FETÖ denilen bu alçak örgüt ve mensupları bir daha böyle bir kalkışmaya cesaret edemezler. Ancak, suikastlar düzenleyebilirler. Onun için uyanık olmak gerekir.

Bunların masum görünümlerine aldanmayın. Yeter ki Pensilvanya’daki o haydut başından emir alsınlar. O masum yüzlerin bir anda canavarlaştığını, bir anda en kanlı teröriste döndüğünü, bir anda canlı bombalara dönüştüğünü görebilirsiniz.

Bakınız bir zamanlar bu psikopatın en yakınında bulunan Latif Erdoğan ne diyor: “Gülen ölüp gitmeden bu ülkeye ihanet bitmez. Her türlü çılgınlığa başvurabilir. Şu an delirmiştir. Bu adam yaptığından asla pişman olmaz. Bu hareket en ufak detaylarına kadar, kendisiyle görüşülmeden yapılmaz. Bu adam, 80 milyon ölse bile kendi tırnağı acımış kadar üzülmez.”

Ancak ne yapsalar boş… Ölüme gülerek giden bu millete ne yapabilirler ki? Ölümden öte yol mu var? Ölümü göze alarak kurşunun üstüne giden, tankın altına yatan bu milleti korkutabilirler mi?

O gece, Allah, bu milletin her bir ferdinden ölüm korkusunu kaldırdı. Rabbimiz ölümü öyle bir güzel gösterdi ki, herkes ölüme koşarak gitti. Gidemeyenler de ben niye şehit olamadım diye hayıflandı. Kıskandı şehitlerini, gazilerini…Bu millet ne güzel millet Yarabbi…

Yaşadığımız şerden, büyük hayırlar doğdu. Yeniden bütünleştik, kardeş olduğumuzun farkına vardık. Bedenlerimizle birlikte yüreklerimiz de birleşti. Normal zamanlarda yapamayacağımız işleri yaptık, büyük adımlar attık millet olarak, devlet olarak…

Ayrıca, bu Fetö’nün iç yüzünü göremeyen ahmaklarda görmüş oldular, bunların ne büyük bela olduğunu… Bu şerden, bu beladan, büyük hayırlar hâsıl eden Rabbimize sonsuz şükürler olsun.

15 Temmuz’un o karanlık gecesini, 16 Temmuz’un ve daha sonraki günlerin nurlu sabahına dönüştüren Rabbimize hamdolsun. (Devam edecek)