Türk-İş, Eylül 2016 itibarıyla 4 kişilik bir ailenin sadece gıda masraflarını içeren 'açlık sınır'nın bin 386 liraya yükseldiğini açıklamış. 

Gıda ile birlikte giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri harcamaları içeren 'yoksulluk sınırı' ise 4 bin 515 liraya çıkmış. 

Bekar birinin hayat maliyeti ise bin 711 lira olarak belirlenmiş. 

Moody's diye bir kurum varmış. Türkiye'nin uluslararası alandaki kredi notunu düşürmüş. Moody's nedir, Türkiye'nin kredi derecesini düşürmesi ne kadar etki eder bilmem. Ekonomist değilim. 

Ancak bir kara senaryo vardı. Döviz ve altın kurlarının tavan yapacağı, borsanın dibe vuracağı yönünde bir algı oluşturulmaya çalışılıyordu sanki bilinçli olarak. 

Bakıyoruz da piyasalar pek bir rahat. Zengin, bir kaygı yaşamıyor. Parasının kıymeti halen yerinde. Hiçbir şey kaybetmiş değil. 

Fakire bakalım bir de...

Fakir de bildiğiniz fakir işte. Her zamanki gibi...

Fakir demiyorum ben fakire. Asgari geçim sanatçısı diyorum. Her yiğidin harcı değil bu sanatı icra etmek. 

Moody's puan kırmış, notu düşürmüş, falanmış, filanmış... Onu bilemem ama asgari ücretin bin 300 TL olduğu bir ülkede 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı bin 368 TL olarak açıklanıyorsa, burada bir sıkıntı var demektir. 

Bin 300 liralık doysa bile asgari ücretli bir aile, 68 liralık aç kalıyor demektir. Buna, eğitim, sağlık, konut, yakıt gibi giderleri hiç katmıyorum. 

Yine beni şaşırtan bir şey daha var. Öyle asgari ücretli çalışanlar tanıyorum ki, artık bu sanatın zirvesindeler...

Maaşının üç katı fiyatı olan cep telefonunu salına salına kullanabiliyorlar. Şükür kimseye muhtaçlığım yok. Çalışma şartlarım asgari ücrete bakıldığında gayet iyi. Ama bu halde ben bir asgari ücretli kadar lüks ve keyif ehli yaşayamıyorum. 

Buradan da şunu anlıyorum, herkes sanatçı olamaz...

Ülkemizde asgari geçim sanatını icra eden büyük bir kitle var. Sayılarını milyonlarla zikrediyoruz. 

Merak da etmiyor değilim hani. Rızka kefil olan mevlam bir şekilde kullarını doyuruyor. Burası tartışılmaz. Ama dediğim gibi benden daha az gelire sahip olup da benden daha iyi şartlarda yaşayanların bunu nasıl becerdiklerini öğrenmek istiyorum. 

Asgari ücretle ilgili birileri durmuş düşünmüş ve bir fıkra yazmış. Bilmeyenler için onu da paylaşıp, bitireyim kelamımı:

Dönemin X, Y ve Z ülkelerinin başbakanları bir araya gelmiş, ekonomiyle ilgili toplantı yapmışlar. 

Sonrasında bu üç başbakan çıkmış basının karşısına. Başbakanlar açıklama yaptıktan sonra işin en zor tarafına gelinmiş: Soru-cevap...

Gazeteci sormuş: 

— Ülkenizde 4 kişilik bir aile ne kadar gelirle rahat bir hayat sürebilir siz onlara ne kadar ödüyorsunuz? 

X ülkesinin başbakanı: 

— Bizim ülkemizde 4 kişilik bir aile 5 bin ile rahat bir yaşam sürebilir, biz onlara 6bin 500 ödüyoruz. Geri kalan bin 500 ile ne yaparlar bilmiyorum. 

Y ülkesinin başbakanı: 

— Ülkemizde aynı aile 4 bin ile rahat yaşar, biz 5 bin veriyoruz. Geriye kalan binlik nereye gidiyor bilmiyoruz. 

Z şehrinin başbakanına cevap veriyor aynı soruya son olarak: 

— Bizde aynı ailenin açlık sınırı 2 bindir. Biz onlara bin 500 veriyoruz. Geriye kalan 500'ü nereden buluyorlar, nasıl geçiniyorlar biz de anlamış değiliz. 

Biz de anlamış değiliz. Anlayan gelsin, bize de anlatsın.