Hepimiz günlük yaşamın bir yerinde evin danası olmuşuzdur.

Veya danamız olacak insanlar edinmeye çalışmışızdır.

Evin danası olan aslında kendisini evin danası olarak görmez. Evin tosunu zanneder.  Ama zamanı gelince gerçekten bir tosuna ihtiyaç duyulduğunda bir bakar ki evin danası. Yani o bizim çocuk, bizden. Onu bir şekilde idare ederiz.  Konumunda olduğunu fark eder.

Aileden, ikili ilişkilere, şirketlere, devlette, politikada yani her türlü insan ilişkilerinde  danalar ve onu kullanalar vardır.

Özellikle siyasette bu çok olur.

Liderler   bir gün bu işi bırakabileceğini yerine kendisi gibi bir tosun yetiştirmesi gerektiğini hep göz ardı eder.

Hatta sonsuza kadar orada kalacakmış gibi adayları etkisizleştirir…

Aynı şey seçmenlerde de olur. Kendi seçmeninin taleplerini doğru analiz edip onları tatmin ederek yeni seçmenleri kazanmak yerine kendi seçmenini çantada keklik görüp yeni seçmeninin taleplerini öncelemeye kalkarak, kendi seçmenini ihmal eder. Bu yöntemle Dimyat’a giderken evdeki pirinçten olan çok parti olmuştur.

Zaten siyaset insanları iktidara gelinceye kadar taraftarı olmaya ikna etme becerisi gibi algılanmıyor mu?

Öyle olmasaydı iktidarlar önce halkın talebi yerine güçlerin talebini yerine getirir miydi?

Refah seviyesinin bir türlü artmamasının sebebi bu değil mi?

Seçime kadar insanların ruhunu okşa seçimden sonra unut yöntemi her dönem geçerli değil mi…

Böyle olunca demokrasi seçilinceye kadar insanların ruhunu ele geçir , iktidara gelince etkili güçlerin  paylarını dağıtma sistemi haline gelmiyor mu?

Sadece siyasette değil şirketlerde ikili ilişkilerde de bu yöntem geçerli.

Bunun için kullanılan yöntemin adı manipülasyon.

Manipülasyon, bilerek ya da bilmeyerek başkalarının algılarını, fikirlerini ve davranışlarını, kendi hedefleri doğrultusunda, ona hissettirmeden çeşitli taktikler ile aldatma yoluyla değiştirmeyi amaçlayan sosyal ve psikolojik bir etkidir. Yapılan manipülasyon yöntemleri, manipülasyon yapan kişinin menfaatleri doğrultusunda sömürücü, kurnaz ve aldatıcı bir etki yaratır.

Esasında bir aldatma tekniğidir.

Bunu kişiler, devletler, şirketler, güç sahibi olmak isteyen herkes yapabilir…

İnsanı kendi iradesinin tabiri caizse danası haline getirmek için uygulanan yönteme manipülasyon denir.

Azra Kohen’inin Fİ adlı kitabında Kaya Bey tiplemesi tam buna göre bir örnek.
 

Kaya, çok uzun zaman iş hayatında neredeyse iradesinin tamamını Can Matay’a teslim etmiş. Adeta Kaya iş yeri sahibinin kendisi olmuş. Onun yerine düşünmüş, onun yerine yaşamış.  Ve kendini tamamen yok etmiş. Birgün işten çıkınca çırılçıplak bir ruh, kişilikle baş başa kalınca her şeyi anlamış.

Öyle bir hale gelmiş ki her, türlü imkân her türlü güç elinde. Yani Can Matay ona her şeyini kullandırmış. Sonuç; bir arpa boyu yaşam bile kalmamış.

Öyle ki bir köpek çınar ağacının altında 40 gün gölgelenirmiş sonra da gölgeyi kendi gölgesi sanırmış.

Manipülatör ruhlar öncelikle manipülasyon yapacağı kişi ve kişileri yani danası haline getireceği kişileri kendi etki alanına çeker.  Kendinin güç ifade edebileceği alana.  Onların güçleri aslında hastalıklıdır. Her yerde güç ifade etmezler. Ama danaları arttıkça onlar güçlü görünür.

Birçok psikolojik rahatsızlığı olan insanlar aslında çoğu zaman bu hastalıklı gücün etki alanında kişiliksizleşmiştir. Bazen uyanarak bazen de aşırı hastalanarak bir bilene ya da yakınına başvurarak kurtuluş yolunu seçer.

Okuduğu bir kitap, dikkat kesildiği bir insan, yaşadığı bir olaya onun kendine gelmesi gerektiğini söyler. Çoğu zaman bu tip insanların takati kalmamıştır. Enerjisi emilmiş, duygusal olarak zayıflamıştır. Farkına vardığı an yeniden doğuşunun başlangıcı olabilir.

Bu tip manipülasyon çoğu zaman mahalle baskısı, grup baskısı, aile baskısı gibi   akılla değil de çoğunluğun etkisi ile susturulmuş kişilerde çok olur.

Bir manipülasyona uğramak bazen modern kölelikdirde.

İnsan istekleri, ihtirasları bu açıdan manipülatörlerin elini kolaylaştırır. Onlar etkileyecekleri insanları çok iyi analiz ederler. Sabırlıdırlar.

Sevgiye muhtaç, paraya muhtaç, işe muhtaç, arkadaşa muhtaç insanlar onların elverişli avlarıdır.

Her balığın hangi yemle avlanacağını onlar çok iyi bilir.

Hatta kapitalizm   insanlığı tüketim toplumuna çevirirken insanları manipülasyona açık hale getirir. İnsanlara barış, refah, huzur, sevgi, koruma, daha iyi hayat, makam, para, daha çok mal vaat ederek kendi iradeleri ile kendi kişiliklerini  ipotek etmelerini sağlar.

Manipülasyonun panzehiri öncelikle farkına varmaktır. Sonra iradeyi kullanma becerisini geliştirmek sonra mümkün olduğunca ihtiyaçlara göre yaşamaktır.

Yoksa manipülasyon insanın ruhunu, kişiliğini bağımlılıklarla elinden alır.

Çoğu zaman kendisi için yaşadığını sanır ama ömrü başkaları için yaşanır hale gelmiştir.

Bazen aşk ve sevgi bile insanı bağımlı hale getirerek, normal insanları problemli insanların kölesi haline getirebilir. Hatta bir anne baba, arkadaş   manipülatör olarak yaşamda hep vardır.

Yani manipülasyon insanı bazen bir kişinin bazen bir işin bazen bir partinin hatta bazen bir devletin hatta bazen ideolojilerin kölesi haline getirir.

Manipülatör usta bir aldatıcıdır.

Manipülasyona maruz kalan kişi de artık onun kişilik ve toplumsal bozukluğun etkisine girmiş hasta bir kişilik olmuştur.

Manipülasyona elverişli insanlar evin danası olmaya aday insanlardır.

Belki de hepimiz bir manipülasyon mağduru olabileceğimiz gibi bir manipülatör ya da adayıyızdır.

Normal olan herkes ne için yaratılmışsa ve hayat ona hangi gaye ile verilmişse onu yaşaması değil mi?…