Evet! Çirkinleşiyor Konya...

Abone Ol

Konya'ya misafireten gelen birisi "Konya çok değişmiş, çok gelişmiş ben görmeyeli" diyor. "Modern binalar, alışveriş merkezleri falan... Konya hakkaten ilerlemiş"

Konyalı ise bu 'iltifat'tan memnun. Şehriyle, pardon! Kentiyle ne kadar iftihar etse az. Ne de olsa gavur memleketlerinde gördüğü o 'muhteşem!'şehirlere her geçen gün daha fazla benziyor yaşadığı kent. Bundan daha büyük 'mazhariyet' olabilir mi?

Şehrin mimarisi gavur şehirlerine benzedikçe tabii ki içindeki insanlar da öyle 'ilkel' şekilde kalmıyor. Durduğu gibi durmuyor. Onlar da modern binalar içinde Müslüman Müslüman duracak değiller ya! Şevk ile aşk ile modernleşiyorlar.

Gözünde güneş gözlüğü, üstünde markası gözümüze sokulan tişört, altında son model araba, evi de son moda. Peh peh. Deyme keyfine Konyalının.

"Bak işte o Hollywood filmlerindeki artislerden ne farkımız var! Businessman olduk biz de. İşte dünyayı haraca kesen efendiler gibiyiz artık. Şimdi kesemiyorsak da ilerde! Sen bizi görecen abi. Türkiye eski Türkiye değil. Mevlüt de eski Mevlüt değil. Herkese gösterecez"...

Eskiden hocalar "men teşebbe bi kavmin" (kim bir kavme benzerse...) diye başlayan hadis-i şerifi kürsülerden okumaya korkmazlardı. O dönemlerde üzerlerinde 'devletin Kemalist bir baskısı'nı hissederler, "bu baskıya teslim olmayacağız" manasında bu hadis-i şerifle insanları ikaza çalışırlardı. Şimdi baskının şekli ve tarzı değişti. Presi kendi kendilerine tatbik ediyorlar. Hem de tam saha pres.

"Bu hadisi okursam hafazanallah hükümeti eleştiriyor falan zanneder... İyi olacak kardeşim, az daha sabredelim çok iyi olacak. Bak eskiden böyle miydi?"

Nasıl okusun "men teşebbehe" yi. Hem "men teşebbehe"den bahsedip de müftü yardımcısı, baş vaiz, müftü, din işleri yüksek kurul üyeliği ihtimallerini çöpe mi atsın. Âlemin kerizi o mu?

" - Amma da büyüttün kardeşim o hadis belki de sahih değildir. Mevzu hadistir belki."

Güzellik ölçümüz alt üst edilmiş. Utanacağımız şeylerle iftihar ediyoruz. Kıyamet alameti olarak "bina, zina artacak" diyen hocalar, ihtiyarlar yok artık.

Olmadığı için de Konya'da Konyalıya 'numune' teşkil edecek modern 'yaşam merkezleri' kuruluyor taze taze. Avrupa'nın çöpe veya çatı arasına attığı hayat tarzının iştiyakli müşterileri olmanın hazzıyla kendinden geçmiş durumda kalabalık.

O yüzden kentsel dönüşüm rezaletinin İslam'ın izini, tozunu dahi bırakmamak üzere her şeyi ezip geçtiğini kimse görmek istemiyor. Kentsel dönüşüm onların mahallesine de bir an önce gelse de babadan kalma arsaya yüz ellişerden üç yüz eden dairelerden iki tanesi de ona bir düşse...

Vatandaş bu durumda... Eski eviyle birlikte, komşularının, samimiyetin, hatırın, hatıranın, kanaatin, çocukların oyunlarının yok edildiğinin farkına bile varmak istemiyor.

Hem de ne oyunlar? Çelik çomak, birdirbir, çayır, zehir kuyusu, uçurtma, mahalleler arası maçlar, sapan, kırlangıç sesi...

Kırlangıç sesi... Sahi, hatırlar mısınız eskiden sokakta oynarken aramızdan kırlangıçlar geçerdi. Onlar da oyunumuza dâhil olurlardı. Her mevsimin farklı bir oyunu olurdu. O oyunları kimler başlatır kimler sonlandırırdı bilinmez ama meleklerin eli değdiği kesin.

Site ortasına konulmuş naylondan plastik iki kaykay ile iki salıngaç... "Daha ne istiyorsunuz çocuklar, bizim zamanımızda bu da yoğudu" diyen cahil, arsız, his yoksunları...

Vatandaş artık çocukluğun yaşanamadığı dolayısıyla çocukların olmadığı bir şehirde yaşamak koşusunda önde gidiyor. Peki onları ikazla mesul olan 'aydın'larımız, 'mütefekkir'lerimiz...

"Vatandaş yanlış yapabilir, biz düzelteceğiz. Çoğunluğun ne istediği değil, doğru olana doğru yürüyeceğiz" diyebilecek siyasiler kaldı mı?

Konu-komşunun "emekli olunca maaşın artıyormuş, sen niçin aday olmuyorsun?" telkiniyle siyasete atılmış 'yüksek siyasiler' mi rahatsız olacak bu durumdan? Güleyim bari. Onlar her seçim döneminde -bilboard çılgınlığı mevsiminde- Konya'yı nasıl imha ettiklerini iftiharla sunuyorlar.

Yani diyeceğiniz; "alan memnun, satan memnun". 'Demokrasi işliyor' kardeşim. Çoğunluğun dediği oluyor. Çok-un-luk. Çokluk nerede? Nerede çokluk?...

Kentsel dönüşüm, modern alışveriş merkezleri, yeni yaşam merkezi, yeni cazibe merkezleri ile gelen denaet ve sefaletten başka bir şey değil. İnsanların bunlarla iftihar etmesi ise trajik, acı, utanç verici.

Bir kızılderilinin, kabilesini imha eden, tecavüz eden beyazın bu galibiyeti karşısında kendisini küçükseyip 'ben de onun gibi olmalıyım' demesi gibi bir durum bu. Saçlarınızı sarıya boyatınca, yüzünüze fondöten sürünce 'beyaz adam' olamazsınız.

Geride bıraktığınız acı bir gülümseme olacak...

Sahte millicilerin, sahte milliyetçilerin, sahte İslamcıların indirdiği son çukurdayız. Sadece yapmamız gereken onlara oldukları yeri hatırlatmak: Tevazu (yerli yerine koymak) göstermek. Yani herkesin işgal ettiği mevkiyi faş edecek yüksekliğe talip olmak. Başka bir şey yapmamıza gerek yok. Arkası kendiliğinden gelecek.

Evet çirkinleşiyor Konya. Ama bu iş böyle gitmeyecek.

Salih olanın güzel, güzel olanın salih olması gerektiğini anlayınca... O zaman insanlar kendileri terk edecek bu kâbus gibi binaları.  Bizim yıkmamıza gerek kalmayacak.

28 Şaban 1435