Evdeki ergeninizle baş etmede problem yaşanıyorsa, bunu direkt ona bağlamak hata olur. Sorun teşkil eden şeyin kökeninde- genellikle- çocuğunuz daha küçükken güvene dayalı kurulamamış bir ilişki yatar.

İletişim her yaş için önemlidir. Ama daha küçük yaşlardayken çocuğa saygı duyularak, onu anlamaya çalışarak iletişim kurulmalı.

Küçük çocuk annesi danışanım geliyor, “çocuğumla sürekli geriliyoruz, beni çok yoruyor, hocam” diyor. Sebebini sorduğumda “yoğurt yemiyor” diye cevaplıyor. Çocuğun yoğurt yemeyi reddetmesi gerginlik sebebi midir acaba?

Ne kadar konuşsanız da anne (kendisine yüklenilmiş anne misyonunu gerçekleştirmek adına) ikna olmuyor. Günlük yemesi gereken o miktar yoğurt yenmek zorunda. “Peki…  Bu yaşta iken zorla ağzını açıp yoğurdu bitirttiğiniz çocuğunuz yaş aldıkça ne yapacaksınız? Yine ağzını açıp zorla boşaltacak mısınız? “

Bu sorum cevapsız kalıyor çoğu zaman.

Anne evladına o kadar çok müdahale ediyor ki çocuğun yoğurt yemesi onun asli görevi haline geliyor. Ya da benzeri durumlar. Çocuk ne yapıyor. Daha o yaşlarda annesinin şefkat ve merhametten uzak olduğunu düşünmeye başlıyor. Sadece kendisinden istenileni yaptığında ya da hasta olduğunda annesinden merhamet gördüğünü fark ediyor.

Ya hasta olmanın yollarını buluyor ya da anne-babanın isteklerini yerine getirip kendini pasifize ediyor. Ergenlik dönemine gelinince de farklı davranışlar patlak vermeye başlıyor.  O dönem çocuğunun, her yanlış davranışını buna bağlayamasak da, ergenlik dönemi sıkıntıları altında, genellikle daha küçük yaşlardayken giderilememiş ruhsal doyumların olduğunu düşünüyoruz. Anne babalar ne yazık ki karnı tok, sırtı pek çocuğun tüm ihtiyaçlarının giderildiğini düşünürlerken; asıl görevlerinin, çocuklarını anlayarak ihtiyaçlarını gidermek olduğunu atlıyorlar.

 Bu durum ergenlikte de devam ediyor. Sürekli tetikte bekleyen anne-baba, ergenin çoğu isteklerini bir başkaldırı gibi görüyor, dinleyip anlamadan kendilerince savunma taktikleri geliştiriyorlar.

Hâlbuki o yaş grubunun en çok takıldığı konuların başında, “beni önemsiyorlar mı, kâale alınıyor muyum?” geliyor. “Beni olduğum gibi kabulleniyorlar mı, güveniyorlar mı” sorularına cevap arıyorlar. Çünkü ergenlik öncesi rol modeli anne babası iken, artık onların yerini başta arkadaşları olmak üzere farklı kişiler oluşturuyor.

“İyi ama çok sinirli hocam” deniliyor. Kabul, evladınız sinirli olabilir. Peki ya siz? Çocuğunuzu suçladığınız anlara dönüp baktığınızda, kendinizde neyle karşılaşıyorsunuz? Siz o anlarda sakin kalmayı başarabiliyor musunuz? Yoksa yangına körükle mi gidiyorsunuz?

Çocuk zaten vücut diliyle, mimikleri ve ses tonuyla “ben ergenim, kendi iç çatışmalarımı çözümlemeye çalışıyorum, bana böyle yaklaşma” diye mesaj verirken, bunu görmezlikten gelip, hâlâ o yoğurt yemeye zorladığımız günlerdeki gibi, çocuğumuzu tahakküm altında tutmanın derdinde miyiz? Duygularını ifade etmekte zaten zorlanan çocuğun, daha da içe kapanıp, öfkeli, atarlı tavırlar geliştirmesini mi sağlıyoruz.

Peki, ne yapmalı, nasıl davranmalıyız?

Anne babaya burada düşen şey çocuklarını dinlemektir. Nasıl bir dinleme şekli bu?

Sözünü kesmeden, kızmadan, müdahale etmeden, yargılamadan. Sadece ağzından çıkan sözcükleri dinlemek de değil. Hissettiklerini de dinlemek. Her haliyle, eksiğiyle, yanlışıyla.  Sevildiği, kabul edildiği bir dinleme şekli ile. Başıboş, hiç denetlemeden değil. Ama baskılayıcı, kısıtlayıcı ve engelleyici de olmadan.

Eğer konuşmak istemiyorsa , “Yine ne oldu da suratın sirke satıyor, bi zahmet sofraya buyur, evin huzurunu kaçırıyorsun, yediğin önünde yemediğin arkanda” şeklindeki ifadelerle asla değil. Bu türden yaklaşım çocuğunuzda büyük tahribatlara ve aileden iyice uzaklaşmasına neden olabilir.

Ona her şekilde saygı gösterecek ifadeler seçmeli, “konuşmak istemiyorsan bunu sonraya bırakabiliriz, istersen bir başkasıyla da konuşabilirsin, bazen hissettiklerini ifade edebilmek gerçekten zordur “ gibi onu anladığınızı da belli eden, rahatlatıcı, sakinleştirici ifadeler seçmelisiniz.

Unutmamamız gereken en önemli şey:

Çocuklar kaç yaşında olurlarsa olsunlar ebeveynleri ile bağ kurmaya ihtiyaç duyarlar.

 Ergen başı sıkıştığında, dara düştüğünde kendini güvende hissedeceği ebeveynler ister. Onu yöneten ebeveynler değil.

Ergenliğin kötü bir durum olduğu algısını değiştirip, bunun da bir gelişim aşaması olduğunu kabul etmeli ve en önemlisi, onları her koşulda çok sevdiğimizi hissettirmemizdir.

Karşılıklı güven ve saygının olduğu, çocuğun mahremiyetine dikkat edildiği, başkalarının çocuklarıyla kıyaslanmadığı ev ortamında büyümeli çocuklar. Ailenin değişmeyeceğinin bilindiği, temel ahlâki değerleri çerçevesinde, bu süreci atlatmak emin olun o kadar da zor değil.