Son zamanlarda üzerine sık sık düşündüğüm ama açıklamakta zorluk çektiğim davranışlara şahit oldum. En sonunda insanların neden dengeyi kuramadıklarını anladım. Çünkü erdemli davranmak için ruhsal yetkinlikleri yoktu. Öyle güzel akladım ki onları içimde, sorgulamayı bile bıraktım. Hayat engebeli bir yol bunu biliyoruz. Her zaman aynı çizgide ilerlemiyor bunu da biliyoruz. Bazen tökezliyoruz, bazen patikalarda kayboluyoruz. İşte o zamanlarda yapmak istediğimiz tek şey öylece durmak ve geçmesini beklemek. Bir yol arayışına girmiyorsun bile olduğun yerden yakalamaya çalışıyorsun hayatı. Belki ucu kaçtı ama yetişmek için koşmana gerek yok. Tek bir an, bir karar vermen gerekiyor. Ben bu durumu aşacağım dediğin saniyede her şey yoluna girmeye başlıyor. Bunu kendine kabul ettirdikten sonra karşında hiçbir engel duramıyor. Sadece karar vermeniz gerekli. Doğru veya yanlış bir karar olduğunu yola çıktığınızda anlayacaksınız. O an için sizi buhrandan çıkaracak tek hamle bu. Başkasına minnet duymak zamanla yerini mihnete bırakır. İlk hamleniz bu olmamalı. Peki neden başkalarından anlayış beklemekten geri duruyoruz? Bu noktada “Erdem” kavramının hayatımızdaki eksikliğinden biraz bahsetmek istiyorum. Tanımlarla sizleri bilgiye boğmak değil niyetim, erdemli olmanın kalitesine bir de siz bakın!

Antik Yunan’da, erdemli bir insanın 12 temel özelliği olduğuna inanılırmış. Bu temel özelliklerin on biri şunlarmış; Azim, Nezaket, Cömertlik, Doğruluk, İhtişam, Saygı, Adalet, Sağduyu, Zekâ, Cesaret ve Cazibe. Ancak tüm bu özellikler içinde on ikincisi var ki, Aristo onun için, kişiyi taçlandıran asıl erdem o demiş. İşte bu en değerli görülen özellik, Yüce-gönüllülük.

Yüce-gönüllülük, Latince'deki magna [yüce] ile anima [ruh] köklerinden geliyor. Tarife göre yüce-gönüllü kişi kendisini iyi tanıyor, sahip olduğu güçleri, gücünün sınırlarını biliyor. Bu gücün aynı zamanda ağır bir sorumluluk gerektirdiğinin de farkında. Tehlike ya da baskı altında bile özgüvenini, soğukkanlılığını yitirmiyor. Asla intikam duygusu taşımıyor. Yaşadığı topluma yarar sağlayacak işler için çalışmaktan büyük bir mutluluk duyuyor. Adaletsizliğe, kötülüğe karşı gözünü kırpmadan mücadeleye girişiyor. Gerektiğinde; ulvi, yüksek erdemli amaçlar uğruna kendi çıkarlarından, rahatlığından, güvenliğinden, hatta yaşamından bile vazgeçiyor.

Ne kadar ihtiyacımız var böyle insanlara siz de farkında mısınız? İyi olmak için çabalamaya ne kadar ihtiyacımız var. Kötü olmak o kadar kolay ki… Lord Mecualay durumu şu sözleriyle özetliyor: “Erdemin en yüksek ispatı; sınırsız kudrete sahip olmak ve onu kötüye kullanmamaktır.” Sağ duyulu olmak öyle sandığınız kadar zor değil inanın. Birinin size ihtiyacı varken ona yardım etmek sizden bir şey götürmez. Öfkenize, kibrinize çıkar ilişkilerinize yenilmeden insan olmanın keyfini sürmek hayal değil. Benimle başlar, sizinle biter, yetiştirdiklerinize aktarılır. Böyle böyle çoğalırız. Dünyayı güzelleştirmek istiyorsak kendi çevremizden başlamalıyız. Buna yaptıklarımızı meşrulaştırmak için doğruluktan sapmayı bırakarak başlayabiliriz. İnsanlığın çıkarını kendi çıkarının üzerinde tutarak…Erdemli olmak bunu gerektirir.