Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cem Zorlu’yu biraz tanıyanlar bilir: Kendi hayat hikâyesinde kalemi başkalarına hiç vermemiştir. Net duruşu, kararlılığı ve özgüveniyle hep kendine özgüdür, doğru bildiğini yapmak ve çabalamaktan ve o soylu inattan vazgeçmez. Dilindekini söyler her zaman. Hocanın hayatını biraz daha yakından tanımak istediğimizde pek çok yeni şeyler öğrendik. Belki de şimdiye kadar yaşadıkları hakkında en ayrıntılı söyleşiyi değerli okurlarımızla buluşturuyoruz. Cem Zorlu ile röportajın ikinci bölümü şöyle;

“SİYASETİN GİŞ KAPISI VARDIR AMA ÇIKIŞ KAPISI YOKTUR”

“Bir evde siyaset kazanı kaynıyorsa, orada mutlaka herkes siyasetten etkilenir ve siyasetle ilgili planlar olur. Biz 1970 yılından beri siyasetle içli dışlı bir aileyiz. Pek bilinmez, 2010 yılında Diyanet İşleri Başkanlığına talip oldum. Ancak Diyanet İşleri Başkanlığı olmadı. Nasip öyleymiş. 2011’de siyasete girmek için hazırdım. Babam, Ereğli’de herkesin ticarette, siyasette ve başka alanlarda istişare ettiği bir kanaat önderiydi. Gönül rahatlığıyla değilse de babam bu kez kabul etti. Siyasetin çok zorlu bir süreç olduğunu bildiği için siyasete girmemi çok istemese de izni almıştım” şeklindeki sözleri ile siyasete girişini anlatan Cem Zorlu Hoca, şu kısmı özellikle vurguluyor:

“Siyasetin giriş kapısı vardır ama çıkış kapısı yoktur. Biz dava erleri olarak Erbakan Hoca’nın ufkuyla büyümüş insanlarız.  Hayata bakışımız Konya ve Türkiye’yle sınırlı değildir. Biz dünyayı değiştirmeye talip adaylar olarak yetiştik. Hayalleri olan insanlardık. Bu hayalleri Recep Tayyip Erdoğan gerçekleştirirken onun yanında olmak, ihtiyaç halinde de bize verilecek her türlü göreve hazır olmak adına yola çıktım. Bizim gibi dava içinde yoğrulmuş, ideolojik duruşu net insanların ön saflarda yer alması gerekiyordu neticede.”

Belki de bu yüzden içinde bastıramadığı müthiş bir yöneticilik ve siyaset duygusu olduğunu ifade eden Zorlu, “Ya yönetici olacaktım ya da akademisyenliğe devam edecektim. Yönetme, kafamdaki idealleri uygulama, icracı bir yönetici olma duygusu bende daha ağır bastı. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tensipleriyle Konya 5. sıradan aday gösterildim Elhamdülillah, biz de onu mahcup etmedik. Duruşumuzla, tarzımızla, tavrımızla her zaman onun yanında olduk. 24. Dönem milletvekili olarak şehrimizin, ülkemizin, gönül coğrafyamızın sorunlarıyla ilgilendik. Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu ve İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği üyelikleri yaptım. Yoğun geçen dört yılımda Parlamento bana birkaç doktora yapmış kadar bilgi ve tecrübe kazandırdı.” diyor.

ERBAKAN HOCA’NIN AĞIRLIĞIYLA YENİDEN

Milletvekilliğinin ardından 2016’ yılında Türkiye Maarif Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı’na getirilen Cem Zorlu hoca, vakfın kurucu yönetim kurulu başkanı olarak 2 yıl İstanbul’da yaşadı. Buradaki görevinden sonra 2018 yılında da Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörlüğüne atandı. Necmettin Erbakan Üniversitesine rektör olmayı gönlünden geçirdiğini belirten Cem Hoca, “Çünkü Necmettin Erbakan Hoca babamı, beni, ailemizi ve ömrümüzü şekillendirmişti. Bakış açımıza, sosyal hayatımıza, değerlerimize ve birçok şeye nüfuz etmişti. Birçok insanın içindeki cevheri ortaya çıkarmış ve onları dönüştürmüştü. Bu insanlardan birisi de bendim ve “Ben rahmetli Erbakan’ın adını taşıyan üniversiteyi, onun ismine yaraşır bir üniversite haline getirmek için çalışacaktım” şeklindeki sözleri ile Erbakan’la ve adını taşıyan üniversiteyle gönlündeki bağı ortaya koyuyor.

Rektörlüğünün ilk döneminde çok iyi atılımlar gerçekleştirdiğini vurgulayan Cem Hoca, üst yöneticilerin pek yapmadığı bir şeyi hala uyguluyor; ekibinin alanlarını açıyor ve onlara yetki veriyor. İnsanların becerilerini ortaya koymasına, içindeki cevherleri çıkarıp kurumun menfaatine kullanmalarına imkân tanıyor. Cem Hoca’nın yöneticilik yaklaşımıyla ilgili sözlerine kulak verelim: “Yetki veren bir anlayışa sahibim. Hızlı çalışmayı ve hızlı karar almayı seviyorum. Gözü kara bir adamım, inandığım hiçbir şeyden geri dönmem. “İki günü birbirine eşit olan kaybetmiştir” düsturunca mutlaka bir şeyi bir günde bitirip ikinci gün yeni bir şey yapmak gibi bir hedefi olan biriyim. Bu makamlar, mevkiler bize emanet. Emanete riayet etmek zorundayız. 15’li 20’li yaşlarımda bir yöneticilik nasip olursa nasıl yönetirim diye düşünürdüm. Alt yöneticilere alan açmanın riskleri vardır. Ama bu aynı zamanda müthiş bir özgüvenin göstergesidir. Peki niye alan açıyorum ben? Yapacak çok iş var ve eğer ben onlara yetki verirsem elimizdeki yapılacak 100 birim işten 80’i bitebilir. Ben her şeyi kontrol edecek olursam bu oran belki 40’larda kalır. İş üretimi azalır o zaman. O yüzden her zaman kontrollü yetki vererek çalışmayı savunuyorum ve bunu keyifle yapıyorum.”

“ZORU TERCİH ETTİM, HERHALDE SOYADIM ZORLU OLDUĞU İÇİN”

Aslında kendisini tanıyanlar iyi bilir: Cem Zorlu’dan neyin geçip geçmeyeceği bellidir ve buna göre pozisyon alınır. Kendisine ulaşmayan birçok talebin ardında da “Bunu götürsek Cem Hoca yapmaz” düşüncesinin hâkim olduğu bir gerçek. Cem Hoca bu konuyu da şöyle anlatıyor: “Bana şu ana kadar 100 talep gelmişse, teklif dahi edilemeyen 1000 tane daha talep vardır. Ben sadece Allah-ü Teâlâ’nın rızasını esas alıyorum. O’nun katında hesap veremeyeceğim bir iş yapmıyorum. Peygamber Efendimiz “İşini ehline tevdi etmediğiniz zaman kıyameti bekleyin” diyor. Bu kıyamet toplumdaki sistemin, adalet mekanizmasının, ekonominin bozulması anlamına geliyor. Allah’ın emrini yerine getirdiğin zaman zaten sistem kendiliğinden ıslah oluyor. Net duruşu olan insanlara toplumun ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. ‘Gerçekten bu kişi verilen görevi layıkıyla yerine getirebilir mi?’ derdiyle birçok başarılı akademisyeni bizzat arayarak üniversitemize davet ettim. Üniversitemizin gücünü artıracak çok kıymetli akademisyenler kazandırdım. Dolayısıyla üniversiteye bir vizyon kazandırmanın yanında geleceğine yaptığımız yatırımlar zamanla daha iyi anlaşılacaktır. Buradaki görevim bittiği andan itibaren kurduğumuz sistemin devamı halinde Necmettin Erbakan Üniversitesi zirveye doğru tırmanışını sürdürecektir. Akademisyenlik çok daha kolay ve keyifli bir iştir. Yöneticilik ise her zaman zordur, Ben zoru tercih ettim, herhalde soyadım Zorlu olduğu için.”

“60 YILLIK HAYATIMDA EN ÖNEMLİ KAZANCIM İTİBAR”

Cem Zorlu Ramazan ayını genelde ibadetle ve hatmini sağlamakla geçiriyor. Bu sene Ramazan’a İstanbul’a seyahatle başlamış. Hafızlığını sağlamak için günlük Kur’an okumalarımı aksatmamaya özen gösteriyor. Hafızlığın insanı ve hafızasını zinde tuttuğunu belirten Cem Hoca, fiziken ve zihnen ‘Gençken şunları yapıyordum, şimdi yapamıyorum’ dediği bir konu olmadığını söylüyor.

Hafızasına güvendiği için kâğıda değil zihnine kaydeden bir lider Cem Zorlu. Kızan, fırçalayan bir yönetici değil, iş takibi yapan, sürekli hatırlatan, yumuşak tarzlı bir yönetim anlayışına sahip. Bir işi 5 kere alt yöneticisine aynı üslupla söylediği olduğunu belirtiyor ki bu çok güzel bir haslet. Bu tarzın, atadığı yöneticilerine de sirayet etmesine özen gösterdiğini de ekliyor ve şunu özellikle vurguluyor: Benim olduğum yerde kimse despot bir anlayış gütmemeli.

60 yıllık bir ömür... Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Cem Zorlu Hoca’nın hayat hikâyesini bu satırlara sığdırmakta zorlanmadım desem yalan olur. Dolu dolu, mücadelelere konu olmuş bir yaşam. Röportajımızın son bölümünü Hocanın şu sözlerine yer vererek bağlayalım ve kendisine yeniden atandığı görevinde de başarılar dileyelim:

“Ömür hızlı geçiyor. Hayatımızda her şey; para, sağlık, yakışıklılık, mevki, makam gelip geçicidir. Önemli olan, bulunduğumuz her pozisyonda, sahip olduğumuz her imkânda insanlara hizmet edebilmek ve dualarını almak. Karşılaştığım pek çok insan, hayatlarına olumlu anlamda dokunuşlar yaptığımı ve bundan dolayı bana dua ettiklerini söylüyor. Ben siyasete atılırken birkaç temel ilke belirlemiştim. Siyasette sadece salih insan olmayacaksın, muslih insan da olacaksın. Salih olmak, başkasının işine gücüne karışmadan kendi başına iyi olmaktır. Muslih olmak ise etrafındakilerin de iyilik yapmasını sağlar. Muslih olmak zordur. Kendi ilkelerimle ve tarzımla siyaset yaptım. Hiçbir zaman umut taciri olmadım. Olmayacak işi baştan söylerdim ve bana kızarlardı. Bir müddet sonra o kişi de o işin olmayacağını anlıyor. Memleketimde ‘Cem Zorlu yalan söylemez, karışık işlere bulaşmaz’ derler. 60 yıllık hayatımda en önemli kazancımın itibar olduğunu düşünüyorum. İtibar, parayla, güçle kazanılmıyor. İtibar, yaşanmışlıklardan ve tecrübelerden oluşuyor ama sadece ahlak ve değerlerle kazanılıyor. Kazanması zordur ve fakat kısa zamanda da kaybedilebilir. Beni sevmeyen insanların bile benim için “O, adaletsizlik yapmaz” dediği yaşantımdaki süreçler… İşte bu, benim için en büyük saadet.”

Sözlerini bu şekilde bağlayan Prof. Dr. Cem Zorlu Hocamız ile babalarımızın dostluğunu da belirtmeliyim. Cem Hocanın babası Süleyman amcamızın MSP Ereğli İlçe Başkanlığı yaptığı dönemde benim merhum babam Veyis Ersöz’de MSP Konya İl Başkan Yardımcısı ve Basın Sözcüsü idi. Aynı davaya bağlılık uğrunda kurdukları dostluk aradan geçen bunca yıla rağmen hâlâ hatırlanıyorsa sadece Allah rızası için olduğundandır. Değerli Hocamıza bunan sonra da hizmetlerinin aksamadan devam etmesini ve sağlıklı, huzurlu bir ömür sürmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ederim. 

SALİH SEDAT ERSÖZ 

Editör: TE Bilişim