Uluslararası kuruluşların hazırladığı Avrupa İslamofobi Raporu 2020’de Avrupa genelinde İslamofobi ve Müslüman karşıtı eylemlerin 2020 yılında artış gösterdiği tespiti yapıldı. Sosyal medya kullanımındaki artışla birlikte yayılan yanıltıcı ve tahrik edici paylaşımların daha görünür olması, 7 Ekim 2023 yılından bu yana yeniden gündemlerde yer edinen Filistin’deki soykırımın yanlış nakledilmesi gibi etkenlerden dolayı Batılı ülkelerde İslamofobi olayları adeta yeniden doğuyor. Gurbetçi Türklerin en fazla yaşadığı ülkelerden olan Almanya ve Hollanda’daki sivil toplum kuruluşu (STK) başkanları bölgelerindeki İslamofobi olaylarını değerlendirdi. Hollanda Konya Kültür ve Dayanışma Vakfı Başkanı Hidayet Esenkaya, Hollanda’da bu tür olayların varlığını zaman zaman yükselen bir eğilimde olduğuna dikkat çekerken Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Merkezi (KONAD) Başkanı Sait Özcan ise özellikle Gazze olaylarının, medya manipülasyonu ve eğitim sistemindeki dışlayıcı yaklaşımların Müslüman karşıtlığını besleyen unsurlar olduğuna dikkat çekti.

HOLLANDA’DA BAZI DÖNEMLERDE İPLER GERİLİYOR!

Hollanda’da köklü bir geçmişi bulunan İslam karşıtı olaylar, zaman zaman artan göçmen karşıtlığı ve aşırı sağcı politikaların yükselmesiyle daha belirgin hale geliyor. Aşırı sağcı ve İslamofobik olarak nitelendirilen Özgürlük Partisi (PVV) ve Lideri Geert Wilders, bu tür olaylarda insanların daha fazla kışkırtılmasına neden olurken İslamofobik akımların başlıca temsilcilerinden biri haline geliyor. Hollanda Konya Kültür ve Dayanışma Vakfı Başkanı Hidayet Esenkaya, Hollanda’daki ayrımcılık olaylarınıve hükümetin bu konudaki tutumunu aktardı. Aşırı sağcı Özgürlük Partisi’nin son seçimleri kazanmasıyla birlikte İslamofobinin hala varlığını sürdüren ve zaman zaman yükselen bir eğilim gösterdiğine işaret eden Esenkaya, partinin İslam’a yönelik sert yasa tekliflerini geri çekmesini, ‘siyasi zemindeki değişimin bir işareti olabilir’ şeklinde yorumladı.

‘HER ŞEYE RAĞMEN TÜRKLERİ ÖNEMLİ OLARAK GÖREN BİR TOPLULUK VAR’

İslamofobi’nin her ülkenin sosyolojik yapısı ile doğrudan bağlantılı olduğuna işaret eden Esenkaya, Hollanda’da yaşayan Türklerin İslam’ın önemli bir parçası olarak görüldüğünü ifade etti. Türklerin Hollanda’da büyük bir göçmen topluluğunu da oluşturduğuna dikkat çeken Esenkaya, kültürel farklılıklar, göçmen karşıtlığı ya da Türk hükümetine yönelik politik duruşlar nedeniyle bazı kişilerin Türkleri de doğrudan cephe aldığına işaret etti. Esenkaya, “Son yıllarda Türkiye-Hollanda ilişkilerindeki bazı gerilimler, bu olumsuz bakış açılarını tetiklemiş olabilir. Buna rağmen birçok Hollandalı, Türk toplumunu ekonomiye ve topluma katkı sağlayan önemli bir unsur olarak görmeye devam ediyor.” dedi.

ENDİŞE, YANLIŞ YÖNLENDİRMELERLE TEPKİYE DÖNÜŞEBİLİYOR

Esenkaya, Hollanda gibi göçmen nüfusunun yüksek olduğu ülkelerde, yerel halkın bazı kesimlerinin yabancı kültürlere karşı bir endişe içinde olabildiğini ifade etti. Bu endişenin zamanla farklı yönlendirme ve yanlış bilgilerle tepkiye ve nefrete dönüştüğünün altını çizen Esenkaya, “Hollanda’da göçmen karşıtlığı ve entegrasyon sorunları üzerine yürütülen tartışmalar, İslamofobi'nin daha görünür olmasına katkı sağlıyor. Bununla birlikte Hollanda’nın genel olarak liberal ve hoşgörülü bir yapısı olduğu için İslamofobik tutumlar her kesimde aynı düzeyde değil. Ancak sosyo-ekonomik kaygılar veya kültürel farklılıklar, bu karşıtlığın artmasına neden olabiliyor.” diye konuştu.

GAZZE’DE YAŞANANLAR SOSYAL MEDYADA FARKLI YORUMLANABİLİYOR

Gazze’de yaşanan olaylar ve sosyal medyada bu tür olayların farklı yorumlanmasının kişilerde kin ve nefrete yol açabildiğini vurgulayan Esenkaya, Müslümanların Filistin’de yaşananlara karşı verdiği tepkinin, İslam’ı tanımayan kişilerce de farklı yorumlanabildiğini ifade etti. Esenkaya, aynı zamanda sosyal medyanın bu tür içerikleri sansasyonel bir hal aldığını da belirterek,          “Bu platformlarda kontrolsüz bir şekilde yayılan yanlış bilgiler, toplumda korku ve önyargıların artmasına yol açabiliyor. Hollanda gibi ülkelerde, aşırı sağcı gruplar ve bireyler sosyal medyayı İslamofobi’yi yaymak için bir araç olarak kullanabiliyorlar. Bu nedenle, sosyal medyanın İslamofobi’nin artışında önemli bir rol oynadığı söylenebilir.” ifadelerini kullandı.

‘MÜSLÜMAN YA DA TÜRK OKULLARI BARIŞÇIL BİR ÇÖZÜM DEĞİL’

Hollanda’daki devlet okullarında Müslüman öğrencilerin dışlanarak psikolojik bir şiddetle karşı karşıya kalabildiğini belirten Esenkaya, Müslüman ve Türk okullarının öğrencilere daha korunaklı bir ortam sunduğunu ancak bunun da Müslüman kesim için kalıcı ve barışçıl bir çözüm olmadığını söyledi. Esenkaya son olarak Müslüman toplulukların Hollanda'da entegrasyon sürecine katılımlarını artırarak bu süreçte karşılıklı hoşgörüyü teşvik etmenin, İslamofobi'nin önüne geçmek için önemli adımlar olacağını dile getirdi.

SEBEPLER YARAYI DERİNLEŞTİRİYOR!

Almanya, son yıllarda artan İslamofobi ve Müslüman karşıtlığıyla dikkat çekiyor. Bu nefretin tarihsel, sosyolojik ve güncel sebepleri üzerine yapılan araştırmalar, meseleye çok boyutlu bir bakış açısı kazandırıyor. Özellikle Gazze olayları, medya manipülasyonu ve eğitim sistemindeki dışlayıcı yaklaşımlar, Müslüman karşıtlığını besleyen unsurlar olarak öne çıkıyor. Bu unsurları detaylarıyla birlikte inceleyen Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Merkezi (KONAD) Başkanı Sait Özcan, Almanya'daki Müslüman karşıtlığının sosyolojik, politik ve medya kaynaklı sebeplerin birleşimiyle daha da derinleştiğine dikkat çekti; Almanya’daki durumu değerlendirdi.

ORTA DOĞU OLAYLARI ÜZERİNDEN KARALAMA YAPILIYOR!

Orta Doğu’da yaşanan savaşların Almanya’da Müslüman algısını değiştirdiğine işaret eden Özcan, Filistin-İsrail çatışmasının Almanya’da Müslümanlara yönelik suçlama ve önyargıları körüklediğini ve nihayetinde Müslümanların bu bölgede topluma entegre olmasını zora soktuğunu belirtti. Özcan, “Bu olaylar sırasında yapılan bazı protestolar, medyada radikal Müslümanlar olarak lanse edilen gruplarla ilişkilendirildiğinde, toplumun geneline karşı ciddi bir önyargı yaratıyor. Bu durum, Müslüman bireylerin Almanya’da hem sosyal hem de ekonomik anlamda dışlanmasına neden oluyor.” dedi.

‘MEDYADA SÜREKLI OLUMSUZ HABERLERİN YER ALMASI, ÖNYARGILARI PEKİŞTİRİYOR’

Medyanın Müslüman karşıtlığındaki rolünü de değerlendiren Özcan, “Medyanın gücü ve etkisi, bu karşıtlığın yayılmasında önemli bir rol oynuyor. Almanya’da bazı medya organları, Müslümanları genellikle terörle ilişkilendirerek toplumsal korkuları körüklüyor. Özellikle radikal grupların eylemleri medya tarafından öne çıkarıldığında, bu gruplar sanki tüm Müslüman toplumu temsil ediyormuş gibi bir algı yaratılıyor. Bu da, ortalama bir Alman vatandaşının zihninde Müslümanlar hakkında olumsuz bir imaj oluşmasına sebep oluyor. Medyada sürekli olarak olumsuz haberlerin yer alması, toplumsal önyargıların pekişmesine ve İslamofobi’nin normalleşmesine katkıda bulunuyor.” ifadelerini kullandı.

EKSİK BİLGİNİN YERİ, YANLIŞ BİLGİYLE DOLUYOR

Almanya'nın göç politikaları ve entegrasyon çabalarındaki eksikliğin devam etmesi halinde Müslüman topluluklarının dışlanması ve ötekileştirilmesinin daha belirgin hale geleceğini ifade eden Özcan, İslamofobi’nin yayıldığı bir diğer alan olan devlet okullarını değerlendirdi. Özcan, başörtüsü gibi dini semboller üzerinden yapılan tartışmaların genç Müslümanların eğitim hayatını zorlaştırdığına dikkat çekti. Özcan, müfredatta İslam tarihi ve kültürüne dair yeterli bilginin yer almamasından kaynaklı olarak öğrencilerde Müslümanlara karşı yanlış ve eksik bir bakış açısı olduğunu ifade etti.

DENGE POLİTİKALARI GÜDÜLMELİ

Türkler’in Almanya’da en büyük Müslüman nüfusu oluşturmasının yanı sıra yıllarca dışlanma ve ayrımcılıkla karşı karşıya kaldığına dikkat çeken Özcan, orada yaşayan ikinci ve üçüncü nesil Türkler’in bile hala yabancı olarak görüldüğüne dikkat çekti. Türk ve Müslümanlara yönelik sorunların çözülmesinin, Müslümanları ötekileştiren politika ve söylemlerin terk edilmesine bağlı olduğuna işaret eden Özcan, “Eğitim sisteminde çeşitliliğe, eşitliğe ve saygıya dayalı bir anlayışın benimsenmesi, medyanın daha dengeli bir tutum sergilemesi ve toplumun her kesiminde farkındalık yaratılması, İslamofobiye karşı atılacak en önemli adımlar arasında. Aksi takdirde, bu önyargılar ve nefret söylemleri, Almanya’daki toplumsal barışı zedelemeye devam edecektir. ” diye sözlerini tamamladı.

Muhabir: HACER CEYLAN