Dünya genelinde görüldüğü gibi ülkemizde de her geçen gün diyetisyenlere gidenlerin sayısı hayli artış göstermekte. Ya da kilo verme amacıyla spor salonlarını dolduran hanımlarımızın sayısı günden güne artmakta. Çünkü bizler sağlıklı bir yaşam ve yaş alma için değil daha çok yediklerimizi eritme amacıyla sporu gerekli gören bir toplumuz ne yazık ki.

Beslenme ihtiyacının karşılanmasını yalnızca biyolojik bir gereklilik olarak düşünmemek lazım. Çünkü insan ruhsal, fiziksel ve bedensel olarak bir bütündür. Ve beslenme söz konusu olduğunda da tüm bu yönleriyle ele alınmalıdır. Uzun yıllardır reçete edilen diyet listelerinin çok da etkin olmadığını yeni kabullenmeye başlayan bilim çevreleri, artık yavaş yavaş kişiye özel diyetlere yönelmeye başladılar.

Beslenme tabi ki, insanın sağlıklı olabilmesi ve yaşamını devam ettirebilmesi için en temel ihtiyaçtır. Ama hangi besinden hangi zamanda ve ne kadar yenilmesi gerektiği kesin ölçülerle belli midir?

Ya da şöyle sormalıyım: Üzgün, stresli, gergin, mutsuz olduğunuz anlarda veya çok üşüdüğünüz kış günlerinde hangi yiyecekleri tüketme eğiliminde bulunuyorsunuz? Yazın güneşin en hararetli olduğu anlarda da kışınki gibi mi besleniyorsunuz? Ya da bayan okuyucularım adet dönemlerindeki beslenmelerinde herhangi bir faklılık olduğunu hissediyorlar mı?

Bulunduğumuz ortam ve şartlar, duygularımız, hissettiklerimiz yiyecek tercihlerimizi de etkilemektedir. Bu konu sadece enerji ihtiyacı olarak algılanmamalıdır. Fiziksel açlık kendisini halsizlik, titreme, çarpıntı, terleme, göz kararması gibi bazı sinyallerle belli eder. Siz de o anki durumunuza uygun bir şekilde yeme eylemini gerçekleştirirsiniz. Vücudunuzun ihtiyacı giderildiğinde de bu sinyaller son bulur.

Ancak duygusal açlık, aç olmadığınızı bildiğiniz halde birden meydana gelir ve yeme isteğinde bir süreklilik vardır. Neden böyle bir istek duyduğunuz hakkında bir fikriniz yoktur. Aşırı yağlı, tuzlu, baharatlı ya da tatlı ve kalorisi yüksek besinler veyahut da karbonhidratlı ve şekerli gıdalar yerken bulursunuz kendinizi. Daha sonra ölçüp tarttığınızda bunun fiziksel bir açlık olmadığını anlarsınız.

Bastırılmaya çalışılan duyguları doyurma ihtiyacından dolayı, negatif duyguların öne geçmesiyle birlikte ortaya çıkan bu açlık “duygusal açlık “tır.

Vücut- kitle indeksini hızla arttıran ve obeziteye kadar vardıran sebeplerden biri de işte bu “ duygusal açlıktır ve yeme bozukluğudur.”Fiziksel olarak aç olmadığınız halde, kendinizi bazı olumsuz duygular içerisinde hissederken, rahatlayabilmek ve o sıkıntınızla baş edebilmek için çoğunlukla yeme eğilimi gösteriyorsunuzdur. Çünkü içerinizdeki o boşluğu doldurma hissi sizi yemeye yönlendirmektedir. Böylece duygusal rahatlamayı yaşayabileceğinizi hissettiğiniz yeme davranışına yönelmiş ve kısa süren mutlulukla birlikte rahatlamış hissedebilirsiniz. Bu durumda tam olarak duygusal açlık giderilmediği için yeme isteği halen devam etmektedir.

En sık dile getirilen şikâyetler; yemek yemeden durduramamak, ne kadar yenildiğinin farkına varamamak ve bunu kontrol etmekte güçlük yaşamaktır.

Bir süre sonra bu durum kişiye fiziksel ve psikolojik olarak zarar vermeye başlamaktadır. Geçmişte yaşanılan kötü duygularla; ruhsal çalkantılar, bastırılan korkular, sevilmeme, değerli ve yeterli hissedememe, onaylanmama ile birlikte üstesinden gelinemeyen bu durumlardan dolayı (içgüdüsel dürtülerin de etkisiyle ortaya çıkan) bozukluğun, kaynağının anlaşılması ve tedavi edilmesi gerekebilmektedir.

Çünkü duygusal açlığın bu yöntemle bastırılmaya çalışılmasının ardından, bu duruma bir de pişmanlık ve ardından suçluluk duyguları kişiye eşlik eder. Kontrol edilemeyen yeme davranışı bir süre sonra aşırı kilo alımlarına yol açar ve günümüzün en büyük sağlık sorunları arasında olan obeziteye dönüşebilir.

Tedaviye başlanıldığında yeme bozukluklarına çoğu zaman anksiyete ve depresyonun da eşlik ettiği görülmektedir.

Aç olmasam da yemek yemek istiyorum, televizyon izlerken sürekli bir şeyler atıştırmak istiyorum, bir şeyler yerken bile biraz sonra ne yiyeceğimin hayalini kuruyorum, bazı günler de aşırı çikolata-tatlı krizlerine giriyorum, işten döndüğüm an kendimi buzdolabının önünde buluyorum, her an abur cubur yeme ihtiyacı hissediyorum, geceleri aç olduğum hisleriyle sürekli uyanıyor ve akşamdan kalma şeyleri tüketiyorum, diyorsanız kendinize lütfen “duygusal yeme bozukluğum” var mı diye sorun.