Mikrobu mahkemeye verebilir miyiz?

“Elimdeki kesikten içeri girdi.“ diyerek mikrobu mahkemeye verirsek karar: "Oran buran kirli pasaklı, ellerin yara bere içinde ortada dolaşmasaydın." olacaktır.

Bizler 'gereksiz teferruattan' bin bir parçaya bölünür isek!

"Dünyayı isteyen ilme, ahireti isteyen ilme, her ikisini de isteyen ilme sarılsın." buyuran, evrensel yaşam tavsiyelerini örnekleyen, model insan, Kozmik Öğretmen Hz. Muhammed'i dinlemez isek!

Aklımızı kullanmayıp, önem sırasına koyamayıp, son sırada öneme sahip bir kuralı en başa alarak, dini zorlaştırıp, kafamızdaki kalıba uymayanı yargılar isek!

Dinimizi duygusal hikâyeler gibi anlar, yaşar ve hakikatini bilmez isek!

Birileri halimize bakarak “Bunlar milattan önceden kalmış bir kavim olmalı, inip şunların malını mülkünü yağmalayalım” diye hesap yapar. Bizi koyun gibi yönetmek için son teknolojilerle elimize cep telefonları tutuşturup, yirmi beşinci karelerle, ıvır zıvır dizilerle, sahte krizlerle ve “izm”lerle oyalayıp iki hatta çok boyutlu bir kazıkla 222 puan alırlar.

Hak ediyoruz!

Adımız Müslüman olsa da ne Hz. Muhammed'e layık bir ümmet ne Allah'a layık bir kul ne tam İslam ne vatan ne millet ne Sakarya...

Bütün İslam ülkeleri, bütün Müslümanlar yaşadıklarımızı hak ediyoruz. Sonra düştüğümüz hallere bir günah keçisi arayıp, 'illuminati' bunu yaptı, 'siyonistler' şunu yaptı, şeklinde birtakım savunma mekanizmaları, yansıtmalar...

Onlar yanlış yolda ve zalimce de olsa; idealleri, hayalleri, hedefleri uğrunda yumruk olmayı başarmış ve planlı hareket eden kimseler. Bu gayret ve birlikleri karşılığında evrensel kurallar gereği güç ve zenginlik sahibi olarak hükmediyorlar. Ancak yine evrensel kurallar gereği amaçlarına bencilce, zalimce, kan dökerek gittikleri ve 'bütünün iyiliğine' çalışmadıkları için sonları hüsran olacaktır. Bu hallerinden vazgeçip İncil'in ve Tevrat'ın tahrif edilmemiş asıllarında işaret edilen Ahmed' e - mahmad ismiyle geçen -Muhammed' e iman edip “Muhammed Resulullah” diyerek tövbe edip bu yoldan dönenler müstesna...

Öyle ki şeytanı kullananlar (ve şeytana kullanılanlar) bile büyük bir disiplin, birlik ve iradeyle hareket ederken bizler iki melekle görüşmekten aciziz. Layık olmadığımızdan gelmiyor nur kardeşler, gelemiyorlar. Ne tam şeytana aitiz ne Allah'a! Arada kalmış, kaybetmişleriz biz. 

Hak ediyoruz!

Hadi onların cenneti dünyada, bazılarının ahiret inancı yok; bu nedenle tüm gayretleriyle fani dünya için uğraşıyorlar. Bizler ahiretimiz ve dünya için ne yapıyoruz?  “Şehadet getirdik yeter, köprüyü kotardık, ebedi cennet bizi bekliyor” rahatlığındayız herhâlde!

Hayır, cennete girmek o kadar kolay değil!  Ya bir Yahudi'yi Müslüman edecek ya Millete - Vatana büyük bir hizmet yapacak ya çoluk çocuğunun rızkını helalden kazanıp okutacak ya ilim, zikir disipliniyle ruhen yükselecek, ya...

Yok, öyle beleş Cennet!

Evet, samimi olarak şehadet getiren, kalbinde zerre kadar imân olan herkes elbette sonunda cennete gidecektir; ancak bir sürü çile, rezillik ve kahırdan sonra! On bin milyon baloncuk yıl sonra!  En alt düzeydeki nefs cennetlerinden birine...

Evrensel tekâmül kuralları gereği varlığını sürdüren şer güçlere karşı Allah'a nasıl hesap vereceğiz?

Doğru Tepkiyi geliştirememiş kullar olarak Mahşerdeki bahanemiz:

“Ama önce o bana vurduuuu” şeklinde mi olacak?

Hak ediyoruz!

 

    Muhammed Sadi