DOSTLUK VE ARKADAŞLIK!

Abone Ol

Yarım asra varan ve halen devam eden dostluklarımız, arkadaşlarımız var. İyi günde kötü günde her zaman bir beraber olduğumuz eskimez dostlarımızdan olan Çumra’mızın renkli simalarından Ahmet Kalaycı Ağabey açık kalp ameliyatı olduğunu sosyal paylaşım sitesinden paylaşım yaptım.

Birçok dostumuz, gönüldaşımız, Çumralı hemşerilerimizden geçmiş olsun ve Cenabı Allah’tan acil şifalar dileyen mesajlar telefonlar aldık. Muhakkak dualara ihtiyacımız var. Ziyadesiyle böylesi dualarınızı yanımızda hissettik. Elbette herkese teşekkür ediyor, Allah razı olsun diyoruz.

Cenabı Allah’tan bütün hastalarımıza acil şifalar diliyorum.

*

Böylesi girizgâhtan sonra dostluk ve arkadaşlık başlıklı yazımıza devam edelim.

Siyasette dostluk başarı ile örtüşür. Başka bir konum söz konusu olamaz. Bu gerçeği tecrübe ile söyleyebiliyorum.

Geriye bakarak ileriyi şekillendirmek ve sağlam temele oturtmak er kişi işidir. Başka deyişle “Geçmişi ile bugünü örtüştüren daha emin adımlarla yükselerek geleceğini kalıcı başarılarla süsler.

Saman alevi gibi gelip geçen başarılar insanı çok geç uyandırır. Ama çok geç gelen uyarı eyvahlarıyla, keşkeleriyle gelecektir. Dolayısıyla kıymeti harbiyesi de olmayacaktır.

Gerçek arkadaş ayna gibidir. Her zaman size doğruyu gerçekleri ifade eder.

Arkadaş, sırtınızı dönüp yaslanabileceğiniz dağ gibi güveneceğiniz adamdır! Sırdaşın, kara gün dostun, emanet ehli, her ne şartta olursa olsun vefalı, her zaman doğruları söyleyen ve en zor anlarında sığındığı limandır.

Büyüklerimiz: “Yiğit adam dostları, arkadaşlarından belli olur.” Derlerdi.

İnsan anasını, babasını, akrabalarını seçme imkânı yoktur. Ancak dostlarını ve arkadaşlarını kendi seçer.

Yavuz Sultan Selim Hanın can dostu, sırdaşı, arkadaşı, sığınacak limanı Hasan Candır. Hasan Can en zor zamanlarda her zaman Selim Hanın yanındadır.

Hayatı muhteşem zaferlerle dolu olan Sultan Selim Han genç yaşında küçücük çıbana boyun eğer. Son nefesini verirken Hasan Can her zaman olduğu gibi yanındadır.

Selim Han sorar;

--- Hasan Can bu ne hal?

--- Şimdi Allah(cc) ile olacak zamandır Sultanım!

--- Ah be Hasan Can! Sen bunca zamandır, bizi kimle bilirdin?

Yavuz Sultan Selim Hanın konuşmaya mecali yoktur. Mushaf-ı Şerifi (Kur’an-ı Kerimi) işaret eder. Hasan Can berrak sesiyle Yasin-i Şerif’e başlar. Yine volkanlar çoşar, sular akar. Sultanın yüzünde huzurun izleri halelenir. Sonra latif bir tebessüm yayılır. Koca Sultan güler, belki ilk defa böyle güler…

Nasıl bre?

Mısır seferine çıkacakları gün kayıkla Üsküdar’a geçerler. Nedendir bilinmez Sultan, yoldaşına takılır.

--- Hasan Can kahvaltı yaptın mı? Hasan Can cevap verir:

--- Beli (evet) Sultanım!

--- Yumurta seversin değil mi?

--- Beli Sultanım!

Aradan yıllar geçer. Yollar, muharebeler, insanlar, şehirler… Nihayet Mısır Seferi biter, İstanbul’a gelirler. Şimdi yine sandaldadırlar. Ama bu kez yönleri Sarayburnu’nadır. Sultan ansızın Hasan Can’a döner.

--- Nasıl bre? Cevap ışık hızıyla gelir,

--- Rafadan Sultanım!

Birlikte düşünmek, beraber hissetmek…”Hemhal olmak” denilen şey bu olsa gerek!

Ya şimdi öyle mi?

Liderlerimizin etrafında etten duvarlar, yağdanlıklar, hececilerle doludur. Başarı zamanında hep vardırlar. Ancak ilk başarısızlıkta yalnızlığa gömülmekten başka çareleri yoktur. Çünkü ne Hz. Ebubekir (ra),ne de Hasan can gibi dostları yoktur. Dolayısıyla siyasette dostluk, arkadaşlık başarı ile ölçülüyor öyle değil mi?