TÜİK tarafından şubat ayı dış ticaret istatistikleri, geçen hafta itibariyle yayımlandı. Tablo, özellikle dış açık bağlamında pek de iç açıcı değil.

NEDEN Mİ?

Sebebi belli ithalat büyüme hızı, ihracat büyüme hızından tam iki kat daha fazla

RAKAMLARA BAKARSAK

Genel Ticaret Sistemine göre, şubat ayı;

  • İhracat şubat ayında, bir önceki yılın (2021) şubat ayına göre yüzde 25,4 artarak 20 milyar 4 milyon dolar,
  • İthalat ise şubat ayında bir önceki yılın şubat ayına göre yüzde 44,5 artarak 27 milyar 885 milyon dolar olarak gerçekleşmiş

Ocak Şubat Dönemi ise;

  • İhracat bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 21,4 artarak 37 milyar 580 milyon dolar,
  • İthalat ise yüzde 49,2 artarak 55 milyar 733 milyon dolar olarak gerçekleşmiş

SONUCUNDA İSE

Dış ticaret açığımız, şubat ayında yüzde 135,5 artarken, Ocak-Şubat dönemin de ise yüzde 183,3 oranında artmış

HEDEFLENEN

Dış ticaret açığından, dış ticaret fazlası verecek bir ülke olma amacı, bırakın fazla vermeyi hatta dengeye gelmeyi hatta ve hatta 2021 yılı ile karşılaştırıldığında dış ticaret açığındaki artış oranı nerdeyse yüzde 200’lere dayandı.

NİCELİK OLARAK İHRACAT ARTIYOR AMA

Nitelik olarak 2013 yılının çok ama çok gerisindeyiz. 2013’ten bu yana en düşük dış ticaret haddi ise ocak ayında yüzde 72,8 olarak gerçekleşti.

YANİ

İhracat fiyatlarımız düşerken, ithalat olarak aldığımız ürünleri pahalıya alıyoruz. Dış ticaret kompozisyonunu bu bağlamda değerlendirirsek maalesef ki yerlerde sürünüyoruz.

ERKEN UYARI

Her ne kadar nicelik olarak ihracat artışları ile övünsek bile yakın zaman içerisinde ihracatımızda düşüşler gerçekleşecektir. Bunun özellikle altını çizmek gerekir. Yani övündüğümüz nicelik tersine işleyebilir.

ANLAŞILAN

Rekabetçi kur dedikleri durum ve düşük faiz politikası ile yüksek döviz kuru dış ticaret kompozisyonunu olumsuz yönde bozuyor. Bunlardan;

  1. Dış ticaret açığı rekora gidiyor
  2. Nicelik olarak ihracat artıyor ama ithalat ihracatın 2 kat daha fazla artıyor
  3. İhracat fiyatlarımız düşerken, ithalatımız daha da pahalı hale geliyor
  4. Maalesef ki bu durum sürdürülebilir değil.

TÜRKİYE EKONOMİ MODELİ

Eğer ki düşük faiz den hareketle oluşuyorsa (yüzde 14 düşük müdür? Ayrı bir tartışma)

  • Bankalara verilen faiz yüzde 14 iken, diğer faizlerin hepsi yüzde 14’ten çok fazla ise hem tüketici faizleri hem de işletme faizleri hem de devletin borçlanma faizleri yüzde 14’ün çok ama çok üstündeyse
  • Yüksek kur, dış ticaret dengesini düzeltmiyor ve tam tersine daha da bozuyorsa
  • Cari açıkta bir düzelme meydana gelmiyorsa
  • Yüksek kur ile yüksek oranda enflasyon ithal ediyorsak
  • ÜFE (Üretici Fiyat Endeksi) 3 haneli rakamlara yani yüzde 100’ün üzerine çıkmışsa
  • Bir de bunun üzerine Kur Korumalı TL Mevduat Hesapları ile firmaların aldıkları faiz ve kur farkından kaynaklanan kazançlarını vergi dışı bırakırsan (paradan para kazanma)
  • Faizdeki paraya kur farkı ödeyip, bunu vergiden muaf bırakıp, tersine üreticiyi doğalgaz zamları ile (en son geleni yazalım yüzde 50) ve elektrik maliyetleri ile üzerine yük bindirirsen
  • Buradan hareketle paradan para kazanma cazip hale gelir ve üretim, aşırı maliyetlerden dolayı cazibeden çıkarsa o zaman “nerede bu üretime dayalı ekonomi modeli?” diye sorulmaz mı?

Hükümetler, yanlış politikalar uygulayabilir, bunun maliyeti büyümeden yeni politika kararları alınabilir. Ama yanlış politikada ısrar edilirse, bu durum kendi içinde bir kısır döngüye girer ve ileride mecburen alınacak olan doğru politika kararları da durumu düzeltmeye kısa ve orta vade de yetmeyebilir.

SONUÇ: Zararından neresinden dönersen kardır.