DEVE ÇOBANI VE FABRİKA AYARLARI

Abone Ol

Tablet, bilgisayar veya Android cep telefonları olanlar mutlaka yaşamışlardır. Bu cihazlar yoğunluktan dolayı çöktüğü zaman “reset” atılması tavsiye edilir. Böylece fabrika ayarlarına dönülmüş olur.

         Günümüzde “inandığımız gibi yaşamadığımız ” için “yaşadığımız gibi inanmaya” başladık. Dolayısı ile hasbi olan, fıtri olan, kalbi olan “fabrika ayarlarından “uzaklaştık.

      Fabrika ayarları ile muradımız bizi biz yapan değerlere rücu etmektir. Hilkat ve hakikatin sesine kulak vermektir. Dünde kalmak değil, bugünü de göz önünde bulundurarak, çağı anlayıp, çağa çağrımızı yapabilmektir.

Ahsen ve ekrem ve eşref sırrına ermektir.

Bu ayarları neye göre yapacağız.

“Ey güzellerden güzel rûhum Resul-i Kibriyâ

Hasta gönlüme nazar kıl kalbime sensin devâ”

                                                                       (Hayrullah Taceddin Efendi)

Yukarıdaki beyitte dile getirildiği gibi hasta gönüllerimize devâ olan Resul-i Kibriya’nın şu hadis-i şerifi bize rehberlik yapacak:

“Size iki şey bırakıyorum. Onlara sıkı sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmazsınız; Allah'ın kitabı ve Resulü’ nün sünneti.’’ (Muvatta- Kader 3)

 

Şimdi,sırada fabrika ayarları tam bir deve çobanın hedefi on ikiden vuran hikâyesi var. Sözü hikâyenin kahramanı Diyanet İşleri Eski Başkanı Prof.Dr. Mehmet Görmez’e bırakıyoruz:

“Türkmenistan’da yaşadığım ve beni çok etkileyen, hemen hemen konuşmalarımda beni dinleyenlerle paylaştığım bir anımı paylaşmak istiyorum.

 

Büyük Selçuklu Sultanı Sencer’in mezarını ziyaret ettikten sonra, Merv kentindeki sahabe mezarlarını ziyaret etmeye giderken yolda bir deve çobanıyla karşılaştım.

 

1,90 boyunda, 80-90 yaşlarına geldiği halde hala beli bükülmemiş, dinç, göbeğine kadar sakalı uzamış, başında muhteşem bir kalpak olan, bir ressamın fuayesine poz verebilecek güzellikte ihtiyar bir delikanlı.

 

Önce sordum:

 

– Bu tepedeki mezarlar kimlerin biliyor musun amca? diye. O üçte iki Türkçe, yarı Türkmence Türkçesiyle onları bana anlatmaya başladı:

 

– Birisi Gureybi Esvep kabilesindendir, şunu yapmıştır, bunu yapmıştır, Peygamberimizle birlikte şuraya gitmiştir v.s.

 

O kadar detaylı bilgiler verdi ki ben hayran kaldım.

 

-Amca Türkmenistan’da böyle senin kadar bilgili başka deve çobanları var mı? diye sordum.

 

Deve çobanı:

-Evlât ben çocukken hatırlarım bizim köylerde iki adam seçmek çok zordu; bir muhtar seçerken çok dikkatli davranırdık, bir de deve çobanı seçmek çok zordu dedi. Şaşırdım ben…

 

– Hayatında bir defa yalan söyleyeni biz deve çobanı yapmazdık. Hayatında bir defa sözünde durmayanı biz deve çobanı yapmazdık. Deve çobanı yaptığımız bir adam, eğer develeri güderken bir defa küfretmişse, ağzından kötü bir söz çıkmışsa, köy ihtiyar heyeti toplanır ve derhal onu görevinden azlederdi, diye devam etti.

 

Yılların hadis-i şerif hocası olarak jeton düşmedi:

 

– Muhtara verilen önemi anladım da, deve çobanına neden bu kadar önem veriyordunuz, dedim.

 

– Deve çobanlığı Efendimiz Muhammed Mustafa’nın mesleği olmuş ya onun için, dedi.”

                                                                      (Prof. Dr. Mehmet Görmez/ İrfanDunyamiz.com)

Hayata ve olaylara Nebevi bir gözle bakarak, Allah’ın boyası ile boyanabilirsek “fabrika ayarlarına” dönmüş oluruz.

Hakkın hatırını, hududunu, buyruğunu her şeyin üstünde tutarsak, İrci'î hitabına mazhar oluruz.

 İrci’î ilâ rabbiki râdiyeten merdiyye(ten)”,Fedḣulî fî ‘ibâdî”, Vedḣulî cennetî”

( Sen O’ndan râzı, O da senden râzı olarak Rabbine dön! Dürüst ve samimi kullarımın arasına katıl! Cennetime gir!) Fecr Suresi, 28-30

Selam ve dua ile…