Bugünkü yazımızın konusu bir iyilik hareketi üzerine olacaktır. Bu hareketin adı, yaptıkları faaliyetler kadar ilginç, anlamlı ve bir o kadar da insanın doğrudan doğruya kalbine girip oturacak kadar etkili...

İnsanların maddi ve manevi ihtiyaçlarına cevap verme gayreti içinde olan çok sayıda yapılanma mevcut ülkemizde. Ancak bu hareket, iyilik yapma tarzı bakımından diğer bütün hareketlerden önemli ölçüde farklılıklar gösteriyor. Bu konuda belirli bir iyilik yapma kalıbı benimsemez. İyilik, engelli bir insana tekerlekli sandalye de olabilir, bir evin tadilatı da olabilir, çıkan bir orman yangını sonrasında fidan dikimi de olabilir. Evinin elektrik borcunu ödeyememiş bir ihtiyaç sahibinin faturasının ödenmesi şeklinde de olabilir.

Zimem... Evet, Osmanlı döneminde varlıklı kişilerin içinde yazılı olan tüm borçları ödeyerek zimem (veresiye) defterini satın alması uygulamasaydı. Bahsettiğimiz iyilik hareketinin amaçları ve faaliyetleri içinde bu uygulama da bulunuyor.

"Deliler, Dahiler, Kapılar, Köprüler" iyilik hareketinin doğduğu şehir Kütahya'dır. Aslında iyilik hareketinin tarihi 1998 yılına hatta daha öncelere yani iyilik hareketinin bir üyesi olan Kemal Yarcı'nın memleketi ve uzun süre görev yaptığı şehir olan Merzifon'a kadar uzansa da bu isimle anılmaya başlamasının yılı 2009 yılı oluyor.

Ben bu hareketin varlığını değerli kardeşim, "abim" diye hitap ettiğim Kemal Yarcı Abimden öğrendim. Hem mesleki olarak birlikteliğimiz ve dönem arkadaşlığımız bakımından hem de Merzifon Hava Radar Mevzi Komutanlığı'nda uzun yıllar birlikte mesai arkadaşlığı yapmış olmamız hasebiyle kendisini çok iyi tanıdığımı ifade edebilirim. Şu an Eskişehir'de ikamet eden Kemal Yarcı, uzun yıllar Kütahya'da görev yapmış olmasından dolayı iyilik hareketinin Kütahya bölümünün de en önemli kişilerindendir...

İyilik hareketi, gerçekten ihtiyacı olanlara çok değerli katkılar sunmaktadır. Bu hareketine katkı sunan bütün insanlara şeffaf bir şekilde bilgi paylaşımı yapılmakta, iyilik hareketi tarafından iyiliğe uğramış tüm insanların dile getirdikleri mutluluk ve huzur, tüm katkı da bulunanlarla da paylaşılmakta o mutluluğa onların da ortak olması sağlanmaktadır.

Bu hareket faaliyetleri kapsamında hem eylemleriyle hem de söylemleriyle o kadar dikkatli davranmaktadır ki örnek olarak, öğrencilere verdikleri değerin adına "burs" demekten özenle kaçınıyorlar. Bu hareket için o değerin adı 'harçlık'tır mesela... Yine yapılan iyiliğin adına "yardım" demekten de kaçınıyorlar. Bu ifadenin iyiliği yapana 'kibir', yapılana ise 'aşağılanma' duygusu verebileceğini düşünüyorlar. Bu hareketin hedef kitlesinin ve o kitlenin bireylerinin asla bir isimleri yoktur. Onların bir resimleri de yoktur. Ne isim ne de resim paylaşımı yapılmıyor. Tüm kaygı ve çabaları, sadece ve sadece o iyiliğin hedefine ulaşması üzerine oluyor.

Deliler, Dahiler, Kapılar, Köprüler hareketinin her yıl geleneksel olarak icra ettiği bir de iftar organizasyonları var. Bu yıl da 5. geleneksel iftar yemeğini düzenleyecekler.

İftar yemeğinin davetiyesini şöyle hazırlamışlar: "16 Nisan 2022 Cumartesi günü farklı bir iftara davetlisiniz.

Geleneksel 5. Deliler, Dahiler, Kapılar, Köprüler iftar...

O iftarda deli de var dahi de.

Şımartılmış iftar sofralarına inat mütevazı bir yer sofrası...

Ek olarak; deli ve dahi muhabbetleri.

Yer: Karagöz Paşa Cami Önü/Kütahya

Not: Herkes herkesi davet edebilir. "

Yer sofrasında verilen iftar yemeklerinde sadece domates, peynir, karpuz ve ekmek bulunuyor. Bu sofrada; makam, mevki ve iş dünyasının bütün statüleri kaldırıyor, herkes eşitleniyor.

Kendisini arayıp bilgi aldığım Kemal Yarcı Abim; "iftarımıza valimiz, rektörümüz ve dahi diğer il yöneticilerimiz de katılacaklar inşallah. Ama oraya gelenler, soframıza iyilik hareketimizin birer bireyi olarak yani sıfatsız, makamsız olmayı da kabul etmiş olacaklar. Herkes gibi ortada serilen sofra bezlerinin etrafına bağdaş kurup çökecekler. Ama ne çökmek... Çökmeden kimseye ulaşılamayacak şekilde bir çökmek " dedi ve şu anekdotu da anlatmadan edemedi.

"Yemeğimizin birinde, çocuğumuz domatesi ısırınca rektörümüzün gömleğine domatesin suyu fışkırmıştı. Rektörümüz tebessümle karşılık vererek, "olsun güneş doğmazsa günâşığı (ayçiceği) açmaz ki" diyerek çocuğumuzu güneşe benzetmişti. İşte bizim hareketin özeti budur" dedi.

Bir önceki iftar yemeğinde bir de 'En İyi Yemek Duası Yapan Kişi' ödülü vermişler. Onu da anlattı Kemal Yarcı Abim.

Bu ödülü geçen ramazanda Alaaddin Ulusoy Abimiz almış. Ödül verme jürisinde Dumlupınar üniversitesi rektörü Remzi Gören Hoca da varmış. Ödülün sahibi Alaaddin Abimiz; "Bu iyilik hareketinin ismine 'Dahiler ve Deliler' eklemesi beni benden aldı götürdü. Bir deli olarak orada yerimi almış olmak hem de kabul görmek, oldukça önemli bir hadiseydi benim için. Eyvallah. Ehehe... Çalışın siz de kazanırsınız, ehhehhhe!" diyerek duygularını anlatmış.

O yemekten sonra yemeğe katılanlar, "yağ satarım, bal satarım" gibi unutulmaya yüz tutmuş oyunlar da oynuyorlar.

Bu açıklamalardan sonra Deliler, Dahiler, Kapılar, Köprüler iyilik hareketinin adeta manifestosu niteliğindeki "İhtimam Ahlâkı" isimli yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum. Esasen, bu yazı ile iyilik hareketinin yapmakta olduğu şey hakkında daha kapsamlı bir şekilde bilgi sahibi olmuş olacağız.

Buyurun.

SEVGİLİ GÖNÜL DOSTLARI;

Dayanışma konularında dikkat ettiğimiz noktaları sizlerle paylaşmak istedik.

*Yaptığımız dayanışmalarda İHTİMAM AHLAKINA önem veriyoruz.

*Mesala erzak veya alış-veriş kartı yerine nakit vermeyi tercih ediyoruz.

Neden bu yolu tercih ediyoruz?

*Dayanışma için gidilen eve erzak taşınırken kollar açılıyor ya "ben götürüyorum bu erzakları" diyerek... İşte o zaman işin içine 'nefis' giriyor.

*Erzak götürülen evin çocukları senin boynuna sarılıyor yani seni severken evin büyüğünün boynu bükük kalıyor.

*Senin boynuna sarılan çocuklar hemen akabinde getirdiğin poşetlere dalıyorlar fakat ne yazık ki onların aradığı çikolata o paketlerde yok. Hayal kırıklığı başlıyor.

*Kişi evine çocuğunun sevmediği kayısı reçelini almazken erzak poşeti veya kolisinin içine koyulan kayısı reçelini o evdeki çocuğun sevip sevmemesi konu etmiyor. "Ne aldıysam onu yiyeceksin" demenin farklı bir yolu değil mi bu dostlar?

*Erzak kolileri taşınırken, komşuyu komşuya ifşa etmiş olmuyor muyuz?

*Aynı sokakta oturan insanların ekonomik yapısı birbirine benzer. O sokakta ihtiyaç sahibi bir kapı dahi ihmal edilirse o ihmal edilen kapı bu dayanışmayı senin benim değil de 'devletin yaptığını' düşünerek hem komşularına hem de devletine düşman olabilir.

*Nakit olarak dayanışmaya giriyoruz ki evin büyüğü akşam eve eli poşetlerle gitme keyfini yaşasın. Bizlerin değil onun boynuna sarılsın çikolata bekleyen yavrular.

Kart konusuna gelince;

O kartla;

*Pamuk şeker, simit alınamıyor.

*Evin musluklarının contası bozulsa conta değiştirilemiyor.

*Doğalgaz, elektrik, su gibi faturaları ödenemiyor.

Kart veya erzak veren hayırsever dostlarımız, kart veya erzak verilme sebebini şöyle açıklıyorlar. "Evin annesi babasına nakit verirsek bu nakit ile sigara alır."

Sevgili dostlar, kişi bu düşüncede birisi ise zaten eve gelen erzak ve alış veriş kartını da yok pahasına satıp yine sigara alabilir.

*Erzak olayı sadece evden çıkamayacak kadar yaşlı veya mazereti olan ailelerimizin ihtiyaçları, onların istedikleri liste haline getirilerek ve evine teslim edilerek gerçekleşebilir.

*Öğrencilerimiz var bir de... Onlara verdiğimiz nakdin ismi bizde 'HARÇLIK' olarak adlandırılıyor. 'Burs' kelimesini kullanmıyoruz.

Kelimelerin de ruhu vardır.

İnsan kendi evladına, yeğenine burs vermez, harçlık verir değil mi ama?

Bu çocukları da bizim evladımız, yeğenimiz olarak görüyoruz ve bundan dolayı da ismine HARÇLIK diyoruz.

Böylece aramızda bir amca yeğen birlikteliği doğuyor.

Dayanışma yapılan insanların fotoğraflarını çekmiyor sosyal medya hesaplarından paylaşmıyor, ifşa etmiyoruz.

En başta söylediğimiz gibi dostlar; İHTİMAM AHLÂKI'na önem veriyoruz..."

Allah yolunuzu açık eylesin, tüm İslâm Âleminin ramazanı mübarek olsun.