“Dava adamı” bu günlerde çokça duyduğumuz söz. Malum seçimler yaklaştı. Aday adayları kapı kapı dolaşıp kendini anlatmaya çalışıyor.

Hepside vatanperver, hizmet aşkı ile yanıp tutuşuyor.

Süleyman Demirel'in meşhur sözünü hepiniz hatırlıyorsunuzdur. “Kendim için bir şey istiyorsam namerdim”.Vallahi tüm heva ve arzularım sizin menfaatiniz için.

Dava adamı kelime anlamı olarak “bir ülkü, ideal etrafında yılmadan bıkmadan çalışmak ve o ülkü uğruna gerektiğinde canını, malını feda etmektir.

Dava sözcüğü sadece bizde değil dünya siyasetinde de sıkça kullanılmıştır. Franz Kafka, Adolf Hitler de ülkelerinin siyasetinde bu sözü sarf etmiştir. Hatta kitap neşretmişler.

Dava adamına uygun isimlerden biride, çok saygı duyduğum gerçek dava adamı olan Deniz Gezmiş'tir. İnanmadığı ülküleri ve inanç sistemini, darağacının kapısından geri çevirmiş ve ölmeyi göze almıştır. Ölüme giderken bile inanç istismarı yapmamıştır.

Yine Erbakan hocada sarsılmaz bir dava adamıdır. Onca baskı ve karalamalara rağmen inancından zerre taviz vermemiştir.

Onca yetiştirdiği talebeleri; sırtına binip devlet kadrolarına ulaşan, dava eriyiz diyenlerin, başkan yahut milletvekili gösterilmediğini öğrendiklerinde, nasılda ateş püskürdüklerini görmesine rağmen sarsılmaz inancı ile yoluna devam etmiştir.

Geçtiğimiz günlerde bir arkadaş grubu ile yaptığımız toplantıda kuyruk acısı olanların nasıl çemkirdiklerini görünce bunlar mıydı uğruna koştuğumuz dava adamları diye hayıflandım.

Nikâhında Erbakan hocanın şahitliği ile öğünen, davamın sarsılmaz lideri diye kabul ettiği, elini öpebilmek için metrelerce kuyruğa girenlerin, hoca tarafından aday gösterilmediği zaman nasılda hırçınlaştığını, sağa sola nasıl çamur attığını görünce, siyasette dava adamı olmak sözünün anlamsızlığına acı acı gülümsüyorum.

Neden ben olmazsam bu hareket biter, dava çöker, Türkiye kaybeder gibi kendilerine ulûhiyet yükler bu insanlar?

Çok basit bir denklem değilmidir. Sen kıyıda köşede kendi işinle uğraşırken bir irade sizi oradan alıp sizin tahayyül bile edemediğiniz bir makama getiriyor. Sonra aynı irade sizi bir başka göreve veya görevsizliğe gönderiyor. Getirirken, el pençe divan duruyorsunuz, türlü şaklabanlıklar yapıyorsunuz sonrasında görevden vareste sayıldığınızda kıyamet kopuyor. Yok, incelik, yok nezaket, yok bilmem ne. Hepsi makam ve koltuk hırsı ile üretilmiş mazeretler.

Dava adamlığı şartız kabul ediştir. Yan! Demeden yanmasını, öl! Demeden ölmesini bilmektir.

Nefsimizi bile öldüremediğimiz bu dünyada canımızdan nasıl vazgeçeceğiz?

Erbakan hoca Konya'ya ilk geldiğinde onu şartsız kabul edenlerden biride Ali Güneri ağabey idi. İtalyan lisesi mezunu yabancı dil bilen, zeki ve siyasi öngörü sahibi. Ticaretle uğraşan bu ağabey Erbakan hoca nereye, o oraya. Konya'yı aylarca dolaşıyorlar. Aylarca evinde misafir ediyor hocayı. Siyasette Konya için belirleyici bir konuma geliyor. Erbakan hocanın en yakın arkadaşı ve kadim dostu. İstese milletvekili, hatta bakan bile olabilecekken kendisi olmuyor. Yıllar sonra oğlu milletvekili oluyor. Arkasından olmadık hakareti, aşağılamayı yapanlar yüzene karşı ikiyüzlülükte dünya şampiyonu oluyor

Kin ve nefret dolu bu insanlar vay efendim her işe neden karışırmış diye feveran ediyorlar. Hâlbuki onun yaptığının yüzde birini bile yapamayanlar, davanın kendi etrafında döndüğünü iddia ediyorlar.

Konya'daki kelli felli Belediye Başkanları,Milletvekilleri,İl Başkanları,Meclis üyeleri..VS. Hülasa ne kadar siyasetten umur umanlar Ali ağabeyi takip ederler,gözünün içine bakarak işaret beklerler,evinin etrafında tavaf yaparlardı, kendilerini göstermek için.Gücün el değiştirdiğini görünce ilk onlar zıplayıp terk ettiler gemiyi.

Hocaya karşı gelmenin siyasi sonları olacağını bildiklerinden hocaya direkt söyleyemediklerini Ali Güneri üzerinden söylüyorlar.

Aslında her ilin bir Ali ağabeyi olmalı. Partiniz iktidar oldu, lideriniz Başbakan. Problemlerinizi Başbakana iletmenin en kısa ve en kolay yolu bu. İstediğiniz zaman görüşebilirsiniz.

Ama Başbakan ve Cumhurbaşkanı ile görüşebilir misiniz?

Bırakın Başbakanı özel kalemi ile görüşmeniz haftalarınızı alır.

Konya'da Belediye Başkanınızla görüşemezken Başbakanla nasıl görüşeceksiniz?

 İşte Ali ağabey o köprüyü oluşturuyordu. Erbakan hocaya iletmek istediğiniz her konuyu rahatlıkla bu köprü vasıtası ile iletebiliyordunuz.

Dün Erbakan hocanın ardından, dava dava diye ayrılmayan siyaset tüccarları, bugün Tayyip beyin etrafında dolanıyorlar.

Tayyip beyin paralel yapı ve para baronlarıyla verdiği mücadelede yalnız bırakılması hep siyaset lümpenlerinin makamları işgal etmesindendir. Tayyip beyin karşısında konuşamayan siyaset lümpenleri, desteklerini liderlerinden esirgerken el altından paralelcilere ve para baronlarına adeta tam gaz destek veriyorlar.

Tayyip beyin feraseti ve cesareti şimdilik parti içinde dalgalanmayı durdurmuş gözüküyor. Biraz zafiyet gösterse partilerini, yani geçim kaynaklarını Tayyip beye karşı korumaya geçerler.

Yani parti elden gidiyor diye Tayyip beye savaş ilan ederler.

Ben hep söylüyorum bu işin çilesini çekmiş, “düdük çalınca” toplanan insanlardan seçin diye. Etiketi, diploması, parası, kariyeri olanlar sizin davanıza güçlü olduğunuz zaman itaat eder. Sonrasında sizinle mücadele etmekten çekinmez.

Dava eri; Davasının çaycılığına da, temizlikçiliğine de, bayrak asılmasına da sahip çıkandır.

Verilen görevi yüksünmeden yapandır.

Bana “bu davanın çaycısı olmakta bir şereftir” deyip kendisi hep kaymağına talip olup, sonrasında aday gösterilmediği zaman ciyaklıyorsa ve safını hemen değiştiriyorsa, o dava adamı değil, dava sülüğüdür.

MAALESEF O SÜLÜKLERDEN DE OKADAR ÇOK VARKİ!!