Zaman zaman bu köşede sizlere, merhum Abdürrahim Karakoç abinin şiirlerinden paylaşım yapıyorum. Allah ömür verirse de paylaşmaya devam edeceğim.

Merhum Abdürrahim Karakoç abi, gençlik yıllarımızda şiirleriyle bizim ilham kaynağımız oldu. Dava şuurumuzun gelişmesinde katkıları oldu.

Abdürrahim Karakoç, 1932 yılında Kahramanmaraş'ta dünyaya gelmiştir. Kendisi gibi dedesi ve babası da şairdi. Bundan dolayı küçük yaşlardan itibaren şiire merak saldı ve şiir yazmaya başladı. Küçük yaşlardan itibaren yazmış olduğu şiirleri bir kitap haline getirdi.

Daha sonra bu şiirleri beğenmediğini fark edince kitabı imha etmiştir. 1958 yılında yazmış olduğu "Hasan'a Mektuplar" eseri 6 sene sonra yayınlanmıştır. Hayatı oldukça çalkantılı geçmiştir. 1958 yılında doğduğu kasabada mesul muhasibi olarak belediyede çalışmaya başlamıştır. 23 yıl burada çalıştıktan sonra emekli olmuştur. Gençliğinde pek çok mücadele ile ilgili şiirler yazmıştır.

27 Mayıs darbesinden sonra yazmış olduğu şiirlerden dolayı mahkemeye verildi. Yaklaşık olarak 30 defa mahkemeye verilse de bütün mahkemelerden beraat etmiştir. Mahkemelerin de hiçbirinde avukat yani vekil tutmadı. Bütün mahkemelerde kendi kendini savunmuştur.

1985 yılında Abdürrahim Karakoç gazetecilik yapmaya başlamıştır. İlk kez siyasete Büyük Birlik Partisi ile girdi. Daha sonra ise siyasetten ayrılmıştır. Abdürrahim Karakoç'a neden siyasete girdiği sorulduğunda ise Allah rızası için girdiğini Allah rızası için çıktığını söylemiştir. Yaşadığı dönem boyunca hiçbir hükumet ve hiçbir iktidar ile iyi geçinemedi. Hiçbirini desteklememiştir. Kendini şiir yazmaya adamış ve bir müddette gazetecilik ile uğraşmıştır.

Yazmış olduğu eserler ve kitaplar defalarca yayın evleri tarafından yayınlanmıştır. Kısa sürede büyük tiraja ulaşmayı başaran şair pek çok eseri ve şiiri vardır.

Abdürrahim Karakoç 7 Haziran 2012'de Gazi üniversitesi hastanesinde yoğun bakıma alınır. Ardından vücudu enfeksiyona daha fazla dayanamaz ve Ankara'da vefat eder. Ankara'nın Keçiören ilçesi Bağlum Mezarlığı'na defnedilir.

Abdürrahim Karakoç'un Kitapları:

Vur Emri, Kan Yazısı, Suları Islatamadım, Dosta Doğru, Beşinci Mevsim, Gökçekimi, Akıl Karaya Vurdu, Yasaklı Rüyalar, Gerdanlık 1, Gerdanlık 2,Gerdanlık 3, Gerdanlık 4, Gerdanlık 5, Parmak İzi

Merhum Abdürrahim Karakoç abinin değişik zamanlarda yayınlanmış yazılarından üç tanesini istifadenize sunuyorum. Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun.

Kulluk

“Kula kul olmak zor mu, kolay mı? Pek anlamam. Amma “İyi mi, kötü mü?” derseniz, “Kötü.” der çıkarım. Bu peşin hüküm de kula kulluk sistemine ayak uyduramadığımdan olsa gerek. Malı, makamı, şöhreti kula kulluk etmekle kazananlar gücenmesinler.

Benim sözüm onlara değil. Sahiplik iddiasını bırakıp bekçilik idrakine eren garibanlara sesleniyorum. Yuları nefsinin elinde olanlarla, nefsini yularla güdenlerin hesabı farklıdır.

Ben her doğruyu her yerde söylemek hatasından bir türlü kurtulamadım.

Bu alışkanlığın cezası dünyada çoktur. “Dilsiz Şeytan” olmamak için de cümle cezaları sineye çektim. Çoğu gitti azı kaldı... Zararda mıyım, kârda mı? Allah (C.C) bilir elbet.

Yol, ana karnından toprağın karnına kadar çok kısa bir mesafe. Bizler hangi yolun nasıl yolcularıyız acaba? “Yolların mezarda bittiği akla yakın.” diyenler var.

Nereden geldiğimiz, hangi akla yakın ki gittiğimiz yer de aklımıza yakın olsun.

Dünya yolunun kısalığını ölüm anında idrak etmek neye yarar. Bu kısa yolda irtikâp edilen kötülüklerin çocuklara miras kalmasını istemiyorsak “Hak” olan, “Tek” olan yol niye boş?

Selam doğru yolun doğru yolcularına...

“Kul o ki, nefsini yularla güde
Mal o ki, bekçisin muazzez ede
Dil o ki, her yerde hakkı konuşa
Yol o ki, dosdoğru Allah(C.C.) ’a gide.”

Gönülden Kopanlar

Şair gönlü uçsuz, bucaksız meyve bahçesidir. Orada ne yapraklar dökülür ne de meyveler tükenir. Yazı, kışı yok mu? Vardır elbette.

Belki yazları bildiğimiz yazlardan daha güzel, kışları bildiğimiz kışlardan daha şiddetlidir.

Meyvelerine gelince, kimisi yiyenin dudağını, yüreğini yakar. Düştüğü suyu, toprağı, taşı yakar. Kimisi de yanan yürekleri söndürür. Can verir, güç verir, saadet verir. Yakanı da güzel, söndüreni de güzel olur.

Nasıl ve ne zaman yemesini bilmek ehline mahsustur. Geceyle gündüzü, korkaklıkla yiğitliği, üzüntüyle sevinci birbirine karıştırmamalıyız. Her şey ait olduğu yerde güzeldir.

Ne dünü yarına taşıyabiliriz ne de yarınları bu güne getirebiliriz. Fakat insan olarak maddeten olmasa da, manen hem dünde, hem de bugünde, hem de yarınlarda yaşayabiliriz.

Allah (C.C.) bizleri duygular, düşüncelerle yaratıp, donatmıştır. Yakmayan ateşin, akmayan suyun, üşütmeyen karın, aydınlatmayan ışığın eksikliklerini anlayamayanlarda eksiklikler vardır. Allah (C.C.) cümlemizi zararlı ve gereksiz eksiklerden muhafaza eylesin.

“Elimle musluğunu açtığım sular yandı
Yürüyerek içinden geçtiğim sular yandı
Boyu üç yılı aşan sabır orucu tuttum
İftar vakti olanda içtiğim sular yandı.”

Köşe Oyunu

Bir üçgenin üç köşesi olduğuna inandırmışlar çoğumuzu. Görünüşte öyledir. Öyle bilir, öyle devam ederiz.

Hâlbuki bize öğreten kurnazlar ve o kurnazların yetiştirdiği palazlar bu işin profesyonel ustası olmuşlar. Oynadıkları oyunu kimseye söylemezler.

Ancak çok emin bildikleri çırakları bilir işin püf noktasını. Nasıl mı? Usta eller (!) tarafından çizilmiş bir üçgen var. Üçgenin her köşesinde bir musluk. Dünya nimetleri bu musluklardan akar.

Köşesiz musluk olmaz. Yarışma düzenler erken varan musluğun vanasına ve nimetlerine sahip olacak diye yolunu yordamını bilenler, yani organizatörler elbette erken varırlar.

İşin hilesini bilmeyen saf ve masumlar iş bitti zannedip geriye çekilirler.

Boşta kalan kurnazlar diğerleriyle anlaşıp, köşeleri kesmek suretiyle yeni yeni köşeler üretirler. Her köşe sahibine yeni bir musluk ikram edilir.

Bir üçgenin uçları kesilerek sayısız köşeler icat edilir. Musluklar gece demez, gündüz demez akar babam akar. Saf dediğimiz diğerlerine gelince: Bakar babam bakar... Muslukların yörüngesine giremeyenler, girmek istemeyenler dert çeker, çile çeker, ya sabır çeker. Ötede bir köşeden binlerce köşe çıkar.

“Akgünler düzeni zindan görünür

Vatanın örtüsü kandan görünür

Başkente saklanan siyasi pislik

Muğla’dan, Sinop’tan, Van’dan görünür.”

İstikamet sahibi Abdürrahim Karakoç abi hayat felsefesini, “Davam Felsefem” adlı dörtlüğünde çok net bir şekilde özetlemiş.

Ben Milletim uğruna adamışım kendimi
Bir doğrunun imanı, bin eğriyi düzeltir.
Zulüm Azrail olsa, hep Hakk'ı tutacağım
Mukaddes davalarda ölüm bile güzeldir.”

Kaynak: Abdürrahim Karakoç, Bütün Şiirleri,-5, Beşinci Mevsim, Kadim Yayınları, 2019