Damlaya damlaya çöl olur

Abone Ol

Su, dünyamızın en önemli besin kaynaklarından birisidir. Su hayattır. Su, hayatın ana kaynağıdır. Su Allah’ın yaratmış olduğu varlıklara ve bizlere sunmuş olduğu en büyük nimettir.

 Enbiya Suresi 30. ayette Allah, “Biz her şeyi sudan yarattık” buyurmuştur.

Yine Zuhruf Sûresi 11. ayette “O, ölçüye bağlı olarak su indirmiştir” buyurarak, suyun ve su kaynaklarının belli bir ölçüde yaratıldığına dikkatimizi çekmiştir.

Tüm canlılar için temel besin maddesi sudur. Canlılar %50-%95 arasında sudan oluşmaktadır. İnsanın tohumu sudur. İnsanın ilk hali olan Cenin’de su oranı %85 iken, yeni doğan bir bebekte bu oran %75 ve yetişkin bir insanda ise %60 olmaktadır.

Besinlerin hücrelere taşınmaları için su mükemmel bir ortamdır. Vücudumuzdan suyun bir an çıkarıldığını düşünürsek, mumyalanmış bir iskelete dönüştüğümüzü görebiliriz.

Dörtte üçü sularla kaplı olmasına rağmen, yalnız %3 ü kullanma suyu olan dünyamızın yakın gelecekte en büyük sorunu “kuraklık” olacaktır. Yurdumuzun üç yanı denizlerle çevrili, her tarafımızda nehirler, göller, akarsular ve dereler, yer altı su kaynakları olsa da Türkiye, kullanılabilir su miktarı bakımından fakir ülkeler arasında yer almaktadır.

Sanayileşme, nüfus artışı, suyun kirlenmesi ve bilinçli kullanılmaması sebebiyle su kaynakları hızla azalmaktadır.

Üretilen her üründe suyun katkısı büyüktür. Belki de bu sebeple günümüzde petrol için yapılan savaşlar, gelecekte su için yapılacaktır.

Tarihimize dönüp bakacak olursak Selçuklu ve Osmanlı’nın bir Su Medeniyeti kurduklarını ve suyu asla israf etmediklerini görürüz.

Sebiller, çeşmeler, su kuyuları, su yolları, şadırvanlar, nisan tasları, hepsi insanlığa sunulan en güzel hizmetlerdir. İstanbul, Bursa, Konya, Manisa gibi pek çok şehrimizin sokakları, yolları çeşmelerle donanmıştır. Camilerimizin önleri şadırvanlarla süslenmiştir. Çarşılarımız sebillerle bezenmiştir. Su günümüzdeki gibi parayla satılmaz, ikram edilir.

“Su gibi aziz ol” dilimize yerleşen en güzel dualardan bir tanesidir. İnsanımız çoğu zaman öldükten sonra kendi adına bir çeşme yapılmasını vasiyet eder.

Varisleri de bu vasiyeti severek yerine getirirler. Okul bahçeleri ve mezarlıklar bu tür çeşmelerle doludur.

Bütün bunlar güzel şeylerdir ama suyu israf etmemek daha güzel bir davranıştır. Yüce kitabımız Kur’an, A’raf Sûresi 31.ayette “yiyiniz, içiniz ama israf etmeyiniz, çünkü Allah, israf edenleri sevmez” buyurmaktadır. Yine İsra Sûresi 27. ayette israf edenler için “Şeytanın kardeşleri, arkadaşları” ifadesini kullanmaktadır.

Hz. Peygamberimiz de suya çok önem vermiş, abdest alırken bile gerekenden fazla su kullanılmasını mekruh sayarak yasaklamıştır. Böylevce abdest gibi Allah’ın huzuruna çıkılacak bir işte dahi fazla su kullanmaktan insanları men etmiştir.

Bir gün Peygamberimiz, sahabilerden birinin abdest alırken, suyu israf ettiğini görür.”Bu israf nedir?” diye sorar. Sahabi “Abdestte israf olur mu?” diye karşılık verir. Peygamberimiz:

“Evet, akan bir nehrin kenarında da olsan, normal bir miktarın üzerinde su kullanman israf olur” buyurur. Yine Peygamberimiz, “yiyin, için, giyinin ve tasadduk edin. Fakat israf ve kibirden sakının”(Buhari) buyurarak bize önemli hayat ölçüleri verir.

Sonuç olarak her türlü israftan özellikle su israfından kaçınmalıyız. İsrafta hayır yoktur, her israf verilen nimetlere karşı nankörlüktür.

 Boşa akıtılan her damla, ülkemizin ve dünyamızın  su dengesini bozacak, damlaya damlaya çöl olmamızı kolaylaştıracaktır.

Gelecek yazımızda bu konuya devam edeceğiz.

                                                        GÜNÜN SÖZÜ

ZULMÜN OLDUĞU YERDE TARAFSIZLIK, NAMUSSUZLUKTUR.

                                                                                                Cemil Meriç