12 Eylül 2010 Referandumunda "Kirli Evet, Kirli Hayır, Kirli Boykot" demiştik. Referandumda meydan meydan dolaşıp oy isteyenler Anayasa Mahkemesi'ne ihale edilen siyasi otoriteden bugün şikayetçilermiş! Anayasa Mahkemesi yüzde on barajını kaldıramazmış da!mış, mış. Günaydın!

Başkanlık sistemine doğru evrilmeye çalışılan siyasi değişim, Anayasa Mahkemesi'nin olağanüstü yetkilerle mücehhez mevcut yapısı, yürütülmekte olan AB süreci ortalığı dümdüz ediyor, etmeye devam edecek. Milli irade, Meclis iradesi, milli menfaat gibi kavramlar tarumar edilmiş durumda. Kimse başına ne geldiğinin, bugün hazırlanan kazıkların kim için hazırlandığının farkında bile değil. Sarhoş vaziyetteyiz.

Twitter yasağı tartışmalarında bariz şekilde ortaya çıkan bir münakaşa vardı. Promtersiz ortamda konuşan Erdoğan; “Ama bu karar milli değil” demişti. Haşim Kılıç ise bunun üzerine “Biz milli değil, evrensel kararlar veriyoruz” demişti. Yaa...

Sen kalk Anayasa Mahkemesi'ni Türkiye'deki siyasi, hukuki, askeri, adli, mali konuda her türlü kritik kararı ve tanzimatı yapacak bir yetkiyle donat, ondan sonra da "ama bu karar milli değil" de. Ne millîsi? Hangi millî? Şu ayaklar altına alınan milliyetçiliğin millîliği mi? 2010 Referandumu ile halkların milletten hakkını alması için, İstiklal Harbi'nin mağluplarının, ülkeden kendini alacaklı gören bütün itizal halindeki yönelişlerin işlerini aksattığı düşünülen her maniayı kaldırmak için ellerine büyük bir koz verilmişti.  Artık bir homoseksüelin kendisini öğretmen olarak atamayan Milli Eğitim Bakanlığı'nı hizaya getirebileceği, bir Süryani papazın kendisine maaş bağlamayan devletten tazminat alabileceği hukuki zemin inşa edilmişti. Bir Ermeni'nin kendinden özür dilemeyen devletten mağduriyetlerini(!)  giderecek tazminatın tahsili için artık Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde sürünmesine gerek kalmayacaktı. Bireysel müracaat ile tüm eski defterler karıştırılabilir, tüm 'mağduriyetler' ve 'hak ihlalleri' iade edilebilirdi. 

Bu zamana kadar bu tür büyük adımların atılmamış olmasını ilerde olmayacağı şeklinde yorumlamaya siz devam ededurun. Bu ikazımızı da bir kenara not edin.

Anayasa Mahkemesi'nin başına, karısı başını örtmüş birisi geldi diye kendilerini kazançta sanan gariban güruh bugün "ne oluyor yahu?" diyor. Ne oluyor? Yediğin hurmalar karnını tırmalıyor. Kendi ellerinle büyüttüğün balyoz tepene inmeye başladı. Asıl ağırlığını da daha ilerde gösterecek. 

Anayasa Mahkemesi'ne ne acayip davalar gidecek ve ne kararlar verilecek yakın bir gelecekte hep beraber göreceğiz. Şimdilik ığrandırmayalım diye küçük adımlarla yavaş yavaş ilerletiyorlar işleri. "Uyandırma..." diyorlar. İşler hızlandığı zaman hep birlikte evrensel değerlere doyacağız. İleri demokrasi ve insan hakları manyağı yapacaklar Türkiye'yi. 

Doyacaksınız herkes için eşitliğe, hukukun üstünlüğüne... Az kaldı.

 

11 Safer 1436