YIL 1969..

KONYA'YA bir profesör gelmiş. O yıllarda Konya'da profesör ne gezer.

Doktor mühendis,avukat,öğretmen görsek gözlerimiz fal şata gibi açılırdı.Nasıl bir şey diye görmeye giderdik.Biz o yıllarda ortaokul öğrencisi Fener- Galatasaray muhabbeti yaparken ülke gündeminden bihaberdik.

İşte bir Cuma günü Kapı Camiine gelen o profesör camii çıkışında kendine ilgi gösteren Konyalıyla musafaha ediyor, onlarla kucaklaşıyordu.Caminin ana çıkış kapısına bir sandalye üzerinde iki metreye yakın boyu ile dev gibi bir adam çıkıyor. Ve başlıyor Siyonizm'i anlatmaya. Bunun İslam'ın en büyük düşmanı olduğunu.

Siyonizm ne bilen yok.Yahudiliği,İsrail'i duymuştuk ama neydi ki bu Siyonizm.Sonra Müslüman olmak namaz kılmak,oruç tutmaktan ibaret değildir diyordu.Birde cihattan bahsediyordu ki ne olduğunu bilenin olmadığını cemaatin yüzüne baktığınızda anlıyordunuz.Biz İslam'ı sadece ibadetten ibaret biliyorduk.Bize öyle öğretmişlerdi.

Cihat denince elinize kılıcı alın insanlarla savaşın anlıyorduk.

Ama o bize diyordu ki; “Cihat;kötülükle,yolsuzlukla,yoksullukla,hayat standartını yükseltmekle,cehaletle,yobazlıkla,körü körüne inanmakla,fitneyle,fesatla,hırsızlıkla,soysuzlukla !!!!.mücadele etmektir''

Anlamasak da önemli şeyler anlattığı kesindi.

 İslam birleşmiş milletleri, İslam ortak savunma paktı, İslam para birimi, İslam ortak pazarı gibi çok önemli şeyler söylüyordu. Bizim yaşımız küçük olduğu için bunların nasıl olacağı hakkında pek bilgi sahibi değildik.

Hoş o günlerde solculuk modaydı. Solcu olmak aydınlanmaktı. Solcu olmak ilerici olmaktı.Kulağa hoş gelen bu sözler bizi de etkisi altına aldı.Bir dönem o solcu liderlerin peşinden koştuk.

 Türkiye'de bize anlatılan solcu liderlerden yoktu.Lenin,Stalin, Enver Hoca,Tito, Mao gibi!

Bizdekiler gardırop solcusuydu. Dostlar alışverişte görsün hesabı.

Şimdi anlıyorum benim için o dönem kara bir örtüydü.

İşte o sandalyedeki adam bu günlerin Türkiye'sinin ve İslam âleminin ekonomik ve siyasi yapılanmasının temellerini atıyordu.

Sonra Konya'dan bağımsız adaylığını koydu. Ve üç milletvekilini seçtirecek oy alarak parlamentoya girdi.

Parlamentoya girdi kıyamet koptu.

Nereden çıktı bu takunyalı?

Meclis binasına mescit istiyordu, olacak şey miydi bu?

Zaten öğrenci iken de İTÜ yede mescit açtırmıştı.

MNP (Milli Nizam Partisini) kurdu ve hemen akabinde kapatıldı. MSP'yi kurdu.Sonra genel başkanı seçildi. Seçimlere girdi büyük başarı elde etti.Amblemi gibi anahtar parti oldu.

48 sandalye ile CHP ile koalisyon kurdu.Sonrasında MC hükümetlerinde hükümet ortağı oldu.Kıbrıs onun başarısıdır.Bir özelliği de sanayi bakanlığı hep kendisinde kaldı.Ülkeyi şantiyeye çevirdi.205 fabrika temeli attı.Bunlardan kendi döneminde 75 adetini bitirdi.Ağır sanayi temeli o zaman atıldı.Ayrıca ekonomik kurul başkanlığı da kendisinde olduğu için yatırımların finansını da kendi buluyordu.

1980 de askeri darbe ile partisi bir kez daha kapatılmıştı. Çünkü Türkiye kalkınıyor,ayaklarının üzerinde duruyordu.Önceleri NATO'dan kazma sapı,kürek,matara palaska gibi yardım listesi hazırlayan Türkiye'den, torna fabrikalarını kuran, fabrika için temeller atılıyor ve kendi makinemizi kendimiz üretiyorduk.

İşte bu olmamalıydı.Ve olmadı da 1980 darbesi.

Ne sağa ne sola direk yurt sever insanlara yapılmıştı.

Sonrasında RP ile mücadelesini sürdürdü.Önce belediyeleri aldı sonra merkezi yönetim.Artık başbakandı.İsteklerini gerçekleştirecekti.

ABD ve İsrail ültimatom gönderiyordu.İran'a gitme,İslam işbirliğinden vazgeç dilediğin kadar Başbakan kal.

Ama yine her zamanki kararlığı ile ilk ziyaret İran.

Sonrasında D-8!

Para baronlarının köküne kezzap suyu döken havuz sistemi!

Çekiç güç ve İMF ye elveda.

Vay sen misin bunu yapan!!

Ayşe,Fadime,Müslim, Ali Kalkancı derken 28 Şubat.Vicdanları ve kafaları satılık insanlar topluluğu bir kez daha siyasetten uzaklaştırılıyordu.Ancak o hedefine kilitlenmiş roket mermisi gibi önüne gelen zırhı delip geçip,yoluna devam edecekti.

 O NECMETTİN ERBAKAN'dı. O ARTIK GARİP GURABANIN, EZİLEN HALKLARIN ERBAKAN'IYDI

Ancak mızrak çuvala sığmadı ve bu güne gelindi.

Bir hatıramı anlatmadan geçemeyeceğim.Artık ayrılık vaktine doğru geliyorduk.Üzerimizde çok emeği var bir helallik alalım diye Ankara'ya Lütfi Yalman beyle birlikte Balgat'taki evine gittik.

Gitmeden önce, Yahudi olan bir tüccar,yarın yanına geleceğim görüşelim dedi.Bende yarın Ankara'ya gideceğimi söyledim.Nedenini sorunca Erbakan hocaya gideceğim.Elini öpüp helallik dileyeceğim dedim.Adam birden öyle bir öfkelendi ki.

 Neden Erbakan diye sordu?

Bak Osmanlının son döneminde verdiği kararlarda isabet kaydeden paşaya bir resepsiyonda İngiliz sefiri sormuş.

Paşam bu başarınızı neye borçlusunuz?

Paşa;Bir hadise ile ilgili karar vermeden önce Rus sefirine sorarım, Ruslar bizim iyiliğimizi istemeyeceğinden, o ne söylerse tersini yapıyorum.Der.

Bende Yahudiler kimi karşısına almışsa onunla beraber oluyorum. Siz Erbakan'a düşmansınız ben ise dostum dedim.

Her zaman olduğu gibi konut çok kalabalıktı. Birçok insan görüşmeye gelmişti.Sıramız geldi ve içeri girdik.Yaşına,hastalığına ve bükülen beline rağmen bizi ayakta karşılamak için yardım alarak koltuğundan doğrulunca içim burkulmuştu.Verdiğim eziyetten.Lütfen hocam desek de o her zamanki gibi takım elbise,kravat ve günlük tıraş olmuş, nezaketi,zarafeti ile bizi karşıladı.

Yukarıda bahsettiğim Yahudi olayını hocama anlattım.Hemen masasının çekmecesinden bir dergi kapağı çıkarttı.Üzerinde gençliğinde çekilmiş fotoğrafı vardı. Fotoğrafın üzerinde “en büyük tehlike” yazılıydı.

Siyonist dergisi dedi.

Ve bize hiç bıkmadan tam bir saat Siyonizm anlattı.

82 yaşında torun sevip istirahat edeceği yerde ümmetin derdi ile dertlenip çare üretiyordu.

Ayrılık vakti gelmişti. İçimde hem huzur hem de üzüntü vardı. Elini öpmeğe eğildiğimizde o yine nezaketi ve vakarlığı ile sancı çekerek ayağa kalktı ve bizi uğurladı.

Giderken de unutmayın ölünceye kadar hizmete devam edeceksiniz dedi.

Nasıl unuturuz hocam!

Nasıl unuturuz davamızın lideri!

Nasıl unuturuz yoksulun, mazlumun, mahzunun, ezilenin, öksüzün hamisini?

Nasıl unuturuz sırtımızı dayadığımız dağ adamı.

O;AZRAİLLE SELAMLAŞINCAYA KADAR BU ÜMMETE HİZMET ETTİ,O ÇAĞININ EN BÜYÜK DEVRİMCİSİYDİ.O ÖMRÜ BOYUNCA İNSANLARI ÇATIŞMAYA DEĞİL DİYALOĞA DAVET ETTİ.O TURNUSOL KÂĞIDI GİBİ KİMİN DOST, KİMİN DOST OLMADIĞINI GÖSTERDİ.O;AZMİN,İRADENİN,KARARLIĞIN,ÇALIŞMANIN ADIYDI.

KISACA O ÇAĞIMIZIN MÜCEDDİTİ İDİ

HAKKINI HELAL ET!